Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu'nun hiçbir zaman devlet ve hükümet temsilcileriyle görüşmeler yapılmaz diye bir anlayışı olmamıştır! Avrupa’nın 14 ülkesinde kurulmuş olan ABF'lerin de böylesi bir anlayışıları yoktur.
Tam aksine, herhangi bir devletin güdümüne girmeden Alevilerin taleplerinin karşılanması için hem Avrupa’da hem de Türkiye’de kamuoyuna açık olan görüşmelerin yapılmasında herhangi bir sakınca görmeyen bir bakış açısı vardır.
Bu bakış açısından dolayı AABK kuruluşundan bugüne kadar, Alevilerin yaşadıkları sorunların çözüme ulaşmasına katkı sağlayacağına inandığı için, Avrupa ve Türkiye’deki seçilmişlerle, devlet ve hükümet temsilcileriyle defalarca görüşmeler yapmıştır. Bu tür görüşmeler, AABK bileşeni olan federasyonlar tarafından da yapmıştır.
Yapılan görüşmelerin hepsi alınan örgütsel kararlar doğrultusunda ve kurumların bu görüşmelerle ilgili belirlediği ilkesel yaklaşıma sıkı sıkıya bağlı kalınarak gerçekleştirilmiştir.
Bu görüşmelerden biriside, 2010 yılının Mart ayından AABF Genel Merkezi'ni ziyaret eden Yurtdışındaki Türklerden sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik, AKP Genel Başkan Yardımcısı Kürşat Tüzmen ve birlikte gedikleri heyetle yapılmıştır. Heyete başkanlık yapan Faruk Çelik’le yapılan bu görüşme sır değil, bilinen bir gerçektir. AABK bileşeni olan 14 Federasyonun başkanlarını ve yöneticilerininde katıldıkları söz konusu görüşme kapalı kapıların arkasından değil, basını önünde yapılmıştır.
Alevilerin taleplerinin heyete yazılı olarak verildiğ o görüşmede, AABK Genel Başkanı Turgut Öker ziyarete gelen heyete yönelik sözlü bir konuşmada yapmıştır. Sayın Öker, konuşmasında Alevilerin beş temel talebinin olduğunu dile getirmiş ve Faruk Çelik’ten bu taleplerin bir an önce karşılanmasını istemiştir.
İşte o talepler:
1) Cemevleri‘nin Alevilerin inanç, ibadet mekânı olduğunun kabul edilmesi
2 ) Diyanet’in lağvedilmesi
3 ) Din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması ve Madımak Oteli’nin utanç müzesi yapılması.
4) Hacı Bektaşi Veli Dergâhı başta olmak üzere tüm Alevi- Bektaşi Dergâh ve türbelerinin Aleviler devredilmesi
5) Alevi köylerine cami yapımına son verilmesi.
AABK Başkanı Öker, toplantını bitiminde basının sorularını yanıtlarken dile getirdikleri bu taleplerin, AKP iktidarı tarafından karşılanmayacağını çok net ifadelerle söylemiştir. Video izlendiğinde bu görülecektir.
Özü çürüklerin, AABK’yi karalamak için sosyal medyada üzerine söz söyleyip yalan yanlış yorumlar yaptıkları o görüşmeyle ilgili, ‘Alevilerin Sesi Dergisi‘nde değerlendirme yazıları yayınlanmış ve AKP iktidar tarafından yapılan‘‘ Alevi Çalıştayıları’nın ‘‘ asimilasyondan başka hiçbir şeye hızmet etmediği net bir şekilde dile getirlmiştir.
Bu gerçeklere rağmen kendilerini '' İkrarlı Aleviler'' olarak gören, gösteren bazı kesimler ve bireyler, AABK'yi ihtibarsızlaştırmak amacıyla o görüşmenin çok kısa bir görüntüsünü yalan ve çarpıtmlarla süsleyerek günleridir kendi sosyal medya sayflarında sık sık paylaşıp duruyorlar.
Gerçekleri çarpıtarak AABK'yi karalayanların karşısında hep birlikte barıkat olalım!
AABK'yi karalama kampanyalarının altında yatan gerçek iki çizgi mücadelesidir! Bu görülüp anlaşılmadan özü çürüklere karşı doğru ve sonuç alıcı bir ideolojik mücadele yürütmek çokta mümkün olmaz. Bu mücadelenin kökleri tarihimizin derinliklerine kadar uzanmaktadır. Ayrışma Kerbala’da başlamıştır. O günden bugüne kadar kesintisiz bir şekilde devam etmiştir!
Şah Hüseyin ile Kufeliler’in, Pir Sultan Abdal ile Hızır Paşa’nı, Seyit Rıza ile Rayber’in arasındaki kavga iki çizgi mücadelesinden başka bir şey değildir. Şah Hüseyin, Pir Sultan Abdal, Seyit Rıza ve ihanete uğraya daha nice Alevi yol önderleri; sömürünün, zulmün, zalimin karşısında, mazlumun yanında durmayı kendisine ilke edinen Alevi çizgisinin temsilcileri olmuşlardır.
Çıkarları uğruna her türlü değere sırtların dönen, yoluna ve yoldaşlarına ihanet eden Kufeliler, Hızır Paşa, Rayber ve benzeri kişiler ise işbirlikçi ihanet çizgisinin temsilcileri olmuşlardır.
Bu saflaşma ve çizgi mücadelesi bugünde devam ediyor. Yalan ve iftiralarla aylardır AABK’ye saldıranların, bu iğrenç saldırıları kesinlikle iki çizgi mücadelesinden bağımsız değildir. Bu bağlamada işbirlikçi - ihanetçi çiziye karşı; Pir Sultan Abdal’ın inancını, direncini kuşanarak ustura keskinliğinde bir ideolojik mücadele yürütmeliyiz!''
Hüseyin Ali Candemir