(...)16 Mart katliamını, Bahçelievler katliamını anımsayın.
Meydanlarda insanların üstüne ölüm kusan namussuzluğu hatırlayın.
Kimlerdi onlar?
Aynı cami avlusunda topluca namaz kılıp, katliam andı içenler kimlerdi?
Kimlerdi hu çekerek, elde satır, çocuk boğazlayanlar?
Kahramanmaraş'ta, Çorum'da insanların canlarına, evlerine yaşam alanlarına saldırıp, cinayetler işleyenler kimlerdi?..
Orhan AYDIN : Pislik...
Adolf Hitler’in Faşist partisi (NSDAP), yüzde kırk dört oy alarak kurulmuştu tahtına.
Germen İmparatorluğu ve ırkının geleceği için yapamayacağı yoktu!
Bu yüzden milyonlarca insan, binlerce yerleşim alanı, doğa, hayvan ve tarih katledildi. Farklı etnik yaşamlara ait kültürel varlıkların büyükçe bir bölümünün toprakla olan bağlantıları bile sökülüp atıldı.
Faşizmin ilk hedefi sosyalistler, komünistler, aydınlar, sanatçılar, sanat mekanları, işçiler, işçi ve emek örgütleri oldu.
Kafatası avcıları, cinayet listeleri ellerinde kapı kapı dolaşıyor, sokak ortasında insan katlediyorlardı.
İnsanlığın geleceğine ışık tutan aydınlanmacılar yarattıkları ile birlikte yok edildiler.
Adolf, tüm dünyanın gözleri önünde, komünistlerin “çanına ot tıkamaktan” söz ediyor ve bunun için ne gerekiyorsa yapıyordu.
Bir an için, Berlin meydanlarında yakılan milyonlarca ton kitap ateşinin karşısına geçip, salyalar saçarak kahkahalar atan faşist kalabalıkları anımsayın.
İnsanlığın dünü ve geleceğinin ateşe atıldığı işte o an, tarihe kazınmıştır.
1935 yılının kara bir sonbahar günü.
5 Mart 1934'te iktidara gelen Nazi partisinin ilk işi tiyatroların, operaların, bale ve senfoni salonlarının kapısına kilit vurmak, yöneticilerini, oyuncularını ve yaratıcılarını tutuklatmaktı.
Aynı anda ulusal gazetelerin yayınlarını yasaklayıp, yazarlarını hapse attılar.
Ülke edebiyatçılarını, şairlerini, bilim adamlarını göz altlarında işkencelerde katlettiler.
Büyük Germen İmparatorluğu kurmak için, işgal ve katliamlara karar verdiğinde ise, işgal edilen her Avrupa ülkesinde önce üç alan kundaklanıyordu.
Müzeler, tiyatrolar ve kütüphaneler.
Göring’ e bağlı kara gömlekli timlerin ilk hedefleri bu mekanların kundaklanması ve değerli eşya ya da eserlere el konulmasını sağlamaktı.
Orta Avrupa'da faşizmin ayak bastığı her ülkenin hem geçmişlerini hem de geleceklerini ipotek altına almanın daha kolay bir yolu olamazdı.
Avusturya ve Çekoslovakya' da halkların kültürel tarihleri de ateşe verildi.
Kendinden olmayan tüm ırkları ve inançları yok etmek için güç aldığı yerler ise kiliselerdi.
Faşizm, kiliselerden çan sesleri ile yapılan çağrılarla insan hayatlarının yok edilmesi üstüne, ayinler düzenleyerek, kara gürültünün ortasından yükseldi.
Yüzde kırk dört oy alarak iktidar olmasını sağlayanlar ise yoksullar, dışa bağımlı sermayenin yerli işbirlikçileri, endüstri ve finans kurumları ve kiliselerdi.
Alman ordusunun içindeki “vatanperver” güçlerin aktif destekleri ise hiç unutulmamalı.
Bu kısa anımsatmanın, bugünlerde çok işimize yarayacağını düşüyorum.
Ülke olarak içinden geçtiğimiz şu karanlık günlere nasıl geldiğimizin izini sürdüğümüzde ise, yukarıda anlatılan süreçle benzerlikler oluştuğunun tespitini birlikte yapabiliriz.
Elbette ayrışmaların adreslerini iyi saptayarak, faşizmin bu ülkedeki izini sürebiliriz. Dün, milliyetçi geçinen bu “kutsallık” bugün, “dindarlık” maskesine sığınmaya çalışmaktadır.
Bu ülkeyi, her tarihsel süreçte kana bulayan tüm katliamların altında hep aynı kara adamların, aynı kara siyasilerin el izleri yok mu ?
Gün gün, isim isim katledilen aydınların yurtseverlerin, devrimcilerin isimleri ile, bilinen katillerinin isimlerini yan yana sıraladığımızda utancın kara resmi ile karşılaşmaz mıyız?
Üniversite önlerinde ya da sokak ortasında kalleş kurşunlarına hedef olan arkadaşlarımızı anımsayın.
16 Mart katliamını, Bahçelievler katliamını anımsayın.
Meydanlarda insanların üstüne ölüm kusan namussuzluğu hatırlayın.
Kimlerdi onlar?
Aynı cami avlusunda topluca namaz kılıp, katliam andı içenler kimlerdi?
Kimlerdi hu çekerek, elde satır, çocuk boğazlayanlar?
Kahramanmaraş'ta, Çorum'da insanların canlarına, evlerine yaşam alanlarına saldırıp, cinayetler işleyenler kimlerdi?
12 Mart faşizminin bu ülkeye yaşattığı o onulmaz derin acıların, gözaltlarında işkencelerde ölümlerin, infazların, faili meçhullerin, cezaevlerinde mazgal altlarında işlenen cinayetlerin, iplere götürülen o gencecik delikanlı yüreklerin, sorumluları kimlerdir?
Kimlerdir 1977 1 Mayısı'nda insanlığa ölüm saçanlar?
Ya, 12 Eylül faşizminin asıl yaratıcıları kimlerdir?
Bugünlerde uçan kuştan korkan ressam parçasını, asıl cesaretlendiren hangi minarelerden yükselen ezan sesleridir?
İnsanların yaşlarını büyütüp asacak kadar, alçakça davranan kaç “devlet yetkilisi” vardır?
Sürek avına çıkmış avcılar gibi komünist, devrimci, sosyalist, sanatçı, aydın, üniversiteli, sendikacı avına çıkan kaç namussuzluk var yeryüzünde?
Bu dünyada kaç tane Sivas var? Ateşlere atılıp yakılan kaç canı var insanlığın?
Bu ülkede kültür ve sanata yapılan her düşmanlığın altında da aynı kara düşüncenin ayak izleri yok mudur?
Yakılan salonları anımsayın, mesela Şan tiyatrosunu. Yasaklanan oyunları anımsayın ve yasaklayanlarına bakın. Hepsinin adresi aynı cami avlusuna çıkar.
Sanata ve sanatçıya bu ülkede yapılan her saldırının arkasında ezan sesi, tespih şakırtısı vardır.
Yasaklanan kitaplarda, gazetelerde, dergilerde, romanlarda, öykülerde, filmlerde aynı kara düşüncenin el izlerini görüsünüz.
Bugüne gelindiğinde, aynı kara sesler çoğulu değil midir üstümüze taşan?
Sanat alanlarını insan yaşamlarından uzaklaştırmaya karar verip, kentlerin en gözde alanlarını rant avcılarına peşkeş çeken, sanata, sanatçıya küfreden, giderek düşman ilan eden, aynı kara sesler çoğulu değil midir?
Meslek alanlarımızda yarılmalar oluşturmak için “insan satın alan”, döneklere, liboşlara ve hainlere koltuklar sunan, cep doldurmak için göz boyayıp sürme çeken, bütün sanat alanlarında ve ellerindeki belediyelerde türban üstüne peruk takıp akçe saçan, aynı kara sesler çoğulu değil midir?
Kültürel zenginliklerimizi uluslararası tekellere peşkeş çekme hazırlığı yapan, insanlığın ortak mirasları tüm kalıtlarımıza “değersiz” tanımlaması yaparak pazarlamaya kalkan, aynı zavallılık değil midir?
Cumhuriyetin tüm kazanımlarını ayaklar altına alan, sistemin tepesine çöreklenip adalet ucubeliği gösteren, Amerikan örtüsünü her sözüne bayrak edinip, emekçi halkın haklarını gasp eden, işçi haklarını tırpanlayan, yoksulları daha da yoksul, zenginleri daha da zengin yapan, ülkeyi borç bataklığına çekip iflasa sürükleyen ve açıktan tüm ortak değerleri pazarlayan aynı madrabazlık değil midir?
Aynı madrabazlık değil midir; Tarikatlara ve cemaatlere sınırsız olanaklar tanıyan, devletin tüm yetkin kadrolarını imamlarla dolduran, cinayetten sanık olup arananları belediyelerinde işe alan, yoksulun yüzüne kara kömürle gülen, işsizliği yüz kat artıran, yolsuzluğu meslek haline getiren?
Ülkeyi Amerikan mandasının altına sokan, tüm yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı emperyalist tekellere ve yandaşlarına peşkeş çeken aynı pis akıl değil midir?
ORHAN AYDIN
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy34683 = 'oaydinoaydin' + '@';
addy34683 = addy34683 + 'gmail' + '.' + 'com';
var addy_text34683 = 'oaydinoaydin' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';
( '' );
34683 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
SOL HABER - 8 Temmuz 2008