Orhan AYDIN : Mini etekli Bozkurt...

...Aynı sestir, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Yozgat’ta Alevi canlara mavzer sıkıp, hayatlarını ateşe veren, çocuklarımızın...

...Aynı sestir, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Yozgat’ta Alevi canlara mavzer sıkıp, hayatlarını ateşe veren, çocuklarımızın boğazını kesen.

Aynı sestir, kurulan darağaçlarında filizlenen fidanlara küfreden.

İşkencelerde duyduğumuz o kahpe kahkaha, aynı sestir.

Yazarları kurşuna dizen, aydınları, yurtseverleri, devrimcileri cezaevlerine atan aynı sestir.

Sivas 93’te, insanlığı ateşe verip yakan ve karşına geçip dualar okuyarak seyreden, aynı faşist sestir...

Orhan AYDIN : Mini etekli Bozkurt...

Sonbaharın doğadaki renk zenginliğini göremez olduk.

Ortalık kırmızı beyaz.

Halkın büyük çoğunluğunun kan rengine ve kokusuna karşı, bu denli yoğun ilgisi olduğunu birlikte yaşıyoruz galiba.

Hani şu “sinsi kurt” örneklemesi gibi.

Hava puslu.

Baksanıza her yaştan, her sınıftan ve her cinsten “kurtlar” dolaşıyor ortalıkta.

Gün ortasında ve en kalabalık saatinde kentin, durumdan kendilerine görev çıkaranlar dolanıyor aramızda.

Zavallı delikanlıların, sıradan külhanbeylik gösterileri gibi.

Acemi oyuncular, üstündeki kostümleri taşıyamazlar. O yüzden acemi olduklarını hemen anlarsınız.

Çoğu kez ise ellerindeki aksesuarlar onlara ait değildir. Taşımayı bile beceremezler.

Tuttuğu şey bir bayrak ise, gizlenmek için gölgesine sığındığını anlayıverirsiniz.

Önünüzden geçerler. Seyre kalırsınız bu utanmaz zavallılığı.

Sanki, hiç çalışmadıkları bir oyunun içine atılmış gibidirler. Şaşırırsınız.

Anlaşılan birilerinin yeni “tosuncuklar” devşirme vakti gelmiştir.

Sırt sırta vererek birbirlerini sınadıklarını görürsünüz. Sinsilik ilk orda işler ruhlarına.

Daha iyi algılarsınız cahil cesaretinin hiçliğini.

Kin ve nefret ikilemine sıkıştırılmış, kan kokusu peşine düşen, leş izi sürücüleri gibidirler.

Arkasına gizlendikleri örtü vatan.

Ellerinde tuttukları ise al renkli bayrak.

Sahibi kim?

Önümüzden dişlerini göstererek geçen, bu fırsatçılar sürüsü mü bayrağın sahibi?

Peki oluk oluk dökmek istedikleri, akıtıp el-yüz yıkamak istedikleri kan, kimlerin kanı acaba?

Yanıtları bulmakta zorlanmazsınız.

Aralarında, “bir yerlerden tanıdık” resimler görürsünüz.

Takım elbise yelekli. Hep gölgelerde kalmış kara bir yüz.

Ve onun işareti ile birden istiklal marşı söylenmeye başlanır.

Üç yüz kişilik “yavru kurt” sürüsü, “hazır ol” komutu ile, intikam yemini eder gibi ünlerler. Görürsünüz.

Ne olduğunu anlamayanlar, şaşırıp duran yabancılar ve marş okunurken “hazır ol”da durmayanlara atılan omuzlar, edilen küfürler.

Bu istiklal marşı, kimin istiklal marşıdır?

Kimin nerede, neden ve nasıl saygı duruşunda bulunması gereken bir marştır?

İstiklal Caddesinin orta yeri, askeri kışlamı dır? Okul bahçesi midir? Yoksa resmi bir dairenin ön kapısı mıdır?

Madem öyle değildir. Bu sürünün, bu marşı uluorta okumasına kimler neden izin vermekte ve göz yummaktadır?

“Ya Allah bismillah allahüekber” seslerine karışan “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sesleri bu ülkenin aydınlık yüzüne yabancı değildir.

Bu topraklarda “Vatan, millet, İslam ve ülkü” adına işlenen her cinayetin ardında bu sesler bütünü vardır.

6-7 Eylül olaylarında insanlığa kurşun sıkıp, yaşamlarını talan edenlerin çıkardıkları ses, aynı sestir.

68’in baharında üniversite avlusunda devrimci kardeşlerimize kurşun sıkanların, 15-16 Haziranda katledilen işçi kardeşlerimize saldıran canilerin çıkardıkları ses, aynı sestir.

Aynı kara sestir, 1 Mayıslarda insanlığı kana bulayan.

Aynı sestir, üniversitelerde can üstüne can alan.

Aynı sestir, emeğe, eşitliğe, özgürlüğe, bağımsızlığa kurşun sıkan.

Aynı sestir, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Yozgat’ta Alevi canlara mavzer sıkıp, hayatlarını ateşe veren, çocuklarımızın boğazını kesen.

Aynı sestir, kurulan darağaçlarında filizlenen fidanlara küfreden.

İşkencelerde duyduğumuz o kahpe kahkaha, aynı sestir.

Yazarları kurşuna dizen, aydınları, yurtseverleri, devrimcileri cezaevlerine atan aynı sestir.

Sivas 93’te, insanlığı ateşe verip yakan ve karşına geçip dualar okuyarak seyreden, aynı faşist sestir.

Ve aynı kurt ulumasıdır, Hrant’ı arkadan vuran.

İstiklal Caddesi'nin orta yerinde bana omuz atıp küfreden, eli bayraklı, mini etekli Bozkurt, biz seni ve senin çıkardığın iniltili sesleri iyi tanıyoruz.

Ve bilmelisin hiç korkmadık, korkmuyoruz.

30 Ekim 2007
Orhan AYDIN

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy57659 = 'oaydinoaydin' + '@';

addy57659 = addy57659 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text57659 = 'oaydinoaydin' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

57659 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->

 

Diğer Haberler

Onarılamayan yara Maraş Katliamı 46. Yılında
Honaz Alevi Köyleri
AABF’ye karşı ‘hakkını arayan’ Beyhan İpek’ten çağrı!
Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Kerbela: Gerçek mi mitoloji mi?
Muharrem Orucu ve Yas-ı Matem Takiyyesi
Alevilik ve İslam farklıdır, Alevilik nedir?
12 imamlar bizden değildir
Minaresiz Camiye benzeyen Cemevleri
Metin Karataş: 'Alevilerin ibadethanesi dört duvar arası değildir!'