Önder AYDIN : AKP nin Muaviye Kurnazlığı ve Alevi Örgütlülüğünün Duruşu

Önder AYDIN : AKP’nin  Muaviye Kurnazlığı ve Alevi Örgütlülüğünün Duruşu“Alevi Açılımı”...

Önder AYDIN : AKP’nin  Muaviye Kurnazlığı ve Alevi Örgütlülüğünün Duruşu

Alevi Açılımı” adıyla ortaya atılan, önceden hazırlanmış, zamanı gelince ortaya çıkarılan plan-programı, Alevi örgütleri  nasıl göğüsledi? Ya da ne düşündü? Bir başka soruyla nasıl değerlendirdi?

Bunları değerlendirmek daha çok sosyologların, araştırmacıların işidir diye düşünüyorum.

Bir örgüt yöneticisi olarak, bu durumu, bu güne kadar açıklama yapan örgüt yöneticilerinin bakış açılarına ek olarak veya katkı olacak bir başka açıdan ele almak istiyorum. İzlediğim kadarıyla Alevi açılımı adı altında;

• İktidarın İftar yemeği düzenlemesi, 
• Resmi Alevi Kurumu oluşturma girişimi,
• Dedelerin-Zakirlerin eğitilmesi (!) ve kadro verilmesi,
• Alevilerin demokratik taleplerine duyarlı olmak(!)
• Öğretim müfredatlarında Aleviliğe yer vermek,
• Böylece Aleviliği İslam’ın içine bir yerlere yerleştirmeyi,

Amaçlayan bir dizi uygulama içerisinde bulunmaktadırlar.

Buna karşılık, tüm bu planlı uygulamaları, açıkcası Aleviliğe bir saldırı olarak görmüşler, AKP hükümeti ve onun “emireri Alevilere”  dersleri verilmiştir diyen alevi örgütlerimiz veya alevi ileri gelenlerimiz başka bir açıdan bakmayı hiç düşünmemişlerdir. Adeta İktidarın bu oyununa istemeyerek de olsa katılmışlardır.

Elbette ki yüzyılların birikimi ile sürekli baskı altında tutulduğu, horlandığı, hakarete ve katliamlara, kıyımlara uğradığı, öteki olarak değerlendirildiği duygusuna sahip Alevileri çok iyi tahlil etmiş; Alevileri çağdaş, laik bir yaşam anlayışından kopararak kendi dinsel hayallerini gerçekleştirmelerinde bir piyon olarak kullanmayı seçmişlerdir. Bir satranç oyunu kurgusu ile her hamleyi önceden hesap etmişlerdir. Yükselen alevi mücadelesine, Alevilerin örgütlülüklerine, Alevilerin haklı taleplerine ve kent koşullarındaki yapılanmalarına uygun plan- program hazırlamışlardır. Alevi mücadelesinin bir sonucu olarak,  Avrupa Birliği Uyum Raporlarındaki istemlere, AHİM Kararlarını da kendisine bir dayatma  olarak görüp, kurguladığı planın içini doldurmuşlardır.

AKP, yüzyıllardır sürdürülen devlet geleneğini; Alevileri yok sayma, görmemezlikten gelme, hatta İslam’da sapkın bir yapılanma olarak görme anlayışını bir önceki seçimlerde sürdürmüştür. 550 milletvekili aday listesinde hiçbir alevi aday yer almamıştır. Ancak 22 Temmuz Genel Seçimlerinde bu devlet geleneğini/anlayışını bir kenara bırakarak, şeklen- görünür olarak hem de vitrinde üç Alevi’yi aday listesinde, seçilebilecek sıralarda göstermiş ve meclise sokmuştur. Böylece önceden kurgulanan planı uygulamasının ilk önemli adımını atmıştır. Bu tabloyu, örgütsüz Alevilerin gözüne  gözüne sokmuş, beynine kazımıştır.

AKP’nin, daha önce “Abant Toplantı”larında denemesini yaptığı, kendi söylemlerini Alevilere söyletme yöntemini şimdi meclis sıralarında oturanlara söyletme yöntemini işleme koymuştur. Bunun adı “Alevi Açılımı”dır.  Ramazan orucu sonrası, Güneydoğu’da Sınır Ötesi operasyonlarının tartışıldığı günler, Sağlık iş yasasının tartışıldığı ve yaklaşan muharrem ayı öncesidir.

Bu güne kadar Alevilerin sürekli dillendirdiği, kimi sorunlara çözüm yolları getiren, ancak karşılığında büyük planın bir başka parçasını gerçekleştirme olanağını yakalamıştır. Üç Alevi’yi milletvekili yaparak; Alevileri dışlamamış, adam yerine koymuş; dedelere ve zakirlere Diyanetten kadro tahsisi, öğretim programlarında Aleviliğe yer verme gibi söylemlerle, Aleviliğin devlet tarafından tanınması (!) gibi görünür eylemlerin ardında, aslında, Alevilerin binlerce yıllık kültürel ritüellerini dejenere edip, asimilasyon uygulamaktır. Gerçek niyeti saklamaktaki başarısına diyecek yok doğrusu. Tam da Alevilerin hassas oldukları Muharrem ayı dönemindeki tartışmaya açılması ve İftar Sofrasında birlikte olmak gibi girişimleri takdire şayandır. Bu girişimlere kimlerin katılıp katılmadığı, karşı çıkışlar süreç içinde unutulup gidecektir ancak bir başbakanın ilk defa Alevi sofrasını paylaştığı iftar (Oruç Açma) daveti akıllarda kalacaktır.

İşte takdire şayan bu uygulama da kurgulanmış planın bir parçasıdır. Takiyeci anlayış Demokratik-Laik yaşam biçimini yok etme mücadelesindeki, “iki adım ileri-bir adım geri” stratejisini yine mükemmel bir şekilde gerçekleştirmiştir. Kurgulanan bu planın içi doldurulurken, geçmişe yönelik itiraflarda bulunma ve bunun çözümde birlikte olma kurgusu yenilen yemeğin tatlandırıcısı olmuştur. Diyanetten sorumlu Devlet Bakanının AKP kadrolarının Antalya toplantısında basına yansıyan açıklaması ilginçtir: Alevi vatandaşlara biz bir elbise biçmeye çalışmıştık. Ancak bu elbise uymadı. Şimdi bu elbiseyi birlikte dikip,  onları mutlu kılacağız..

Bütün bunlar, planın-programın birer aşaması olarak devam ederken, son yirmi yılın gündemini zaman zaman işgal eden, alanları dolduran, protesto eylemlerine konu olan TÜRBAN , AKP iktidarında beş yıldır rafa kaldırıldığı yerden indirilmiş, gündemin birinci konusu olmuştur. Bu günlerde ise kurgudaki işlevini yerine getiren “Alevi Açılımı” projesi, bütün beklentileri ile rafa kaldırılmıştır…

Alevi Örgütlerimiz, Alevi açılımı adı altındaki saldırıları püskürtmenin(!) rahatlığı ile kendilerini iç dünyalarındaki iç çatışmalara bırakmıştır. Bu çatışmalar / sürtüşmeler de Alevi Açılımının bir parçasıdır. Ancak, ne yazık ki henüz bunu göremiyoruz …

ABF ve yakın çevreleri, onlarca yıldır İzzettin DOĞAN Hoca (Cem Vakfı) ile hiçbir zaman bir araya gelmez iken, ne olduysa bu günlerde televizyon programlarında birlikte görülmeye başladılar. Ayrılıklar unutulmuş, söylem birlikteliği oluşmuştur. Zaman zaman Fermani  ALTUN (Ehli Beyit Vakfı) da bu birlikteliğe katıldığı gözlenmektedir. Bu birliktelik Alevilerde olumlu bir hava ve açılım olarak değerlendirilmiştir.

Aslında bir açılımdan  çok  ABF çevresindeki örgütler için bir daralma, bir büzülme yaşanmıştır. Ancak görülen odur ki, bu güne kadar iktidarlara ve AKP’ye yakınlığı ile bilinen, gerek Fermani ALTUN çevresi, gerekse İzzettin DOĞAN çevresinde bir taban kazanımı göze çarpmıştır.

Sözün özü, her ne kadar, Alevi örgütleri AKP’nin açılımına destek vermedilerse de, tartışma sürecinin içerisinde aldıkları yer itibari ile AKP istediğini aldı. Bir taraftan “herkesi kucaklıyoruz”, “Aleviler de bizimdir” imajını yayarken; “bakın biz çağırdık onlar gelmedi”yi pazarlamaya çalıştılar. Öte yandan TÜRBAN’ı devletin başına giydirme hayalini tam da bu aşamada eylemleştirerek oluşacak tepkileri de en aza indirdiğini düşünüyorum.

Ekonomistler ve sermayedarların ülke ekonomisi üzerindeki sorunlara yönelik haykırışları, özelleştirmeler, sağanak halinde gelen zamlar, güneydoğu sorunu da yine “İftar Yemeği”nin mezeleri arasına katıldı ve ardından “Türban” ile üzeri örtüldü.

Açıkca bilinmelidir ki AKP’nin ne bir Alevi kaygısı vardır ne de demokrasi. Farklılıklarımızla bir aradayız olgusunu yok etmek, Aleviliği Sünni İslam’ın/Arap İslam’ının içinde eritmek AKP’nin temel kaygısı ve çabasıdır. Aleviliğin, bin yıllar ötesinden gelen; Anadolu’nun özgün kültürel birikimi ile yoğurulduğunu kabullenememektedirler, kabullenemeyeceklerdir de! AKP’nin derdi Aleviler ve Alevilik üzerindeki asimilasyona yeni bir boyut kazandırmaktır. Korkutmanın, çatışmanın, kıyımların kâr etmediğini görüp; kabullenerek, eriterek, eklemleyerek yok etmeye çalışmaktadırlar.
 
Alevi-Bektaşi örgütlülüğü soruna bu açıdan bakmalıdır…

Önder AYDIN
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği
Genel Sekreteri

26 Şubat 2008 - www.pirsultan.net

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku