Pir Sultan Abdal şenliklerine katılmak için Sivas’a giden 33 aydının yakılmasının üzerinden tam 15 yıl geçti. 2 Temmuz 1993’ten bu yana Madımak katliamıyla ilgili çok şeyler söylendi, yazıldı, çizildi ancak olay ilk kez bir tiyatro sahnesine Madımak Oteli’nden kurtulan Serdar Doğan’ın senaryosuyla aktarıldı. Pir Sultan Abdal Derneği Ankara Şubesi Başkanı Serdar Doğan, Sivas katliamından mucizevi bir şekilde kurtulsa da çok sevdiği kardeşi Serkan’ı alevlere kurban verdiğinde henüz 21 yaşındaymış. Bir belgesel oyun niteliğindeki ‘Simurg’; özellikle Doğan’ın kendi gözlemlerini ve otelin içinde yaşanan 8 saati anlatması açısından oldukça çarpıcı.
Cengiz Sezgin’in yönettiği, Hasan Yükselir’in etkileyici müzikleriyle Canlar Tiyatrosu’nun 2006’dan bu yana oynadığı ‘Simurg’, 15 yıldır ‘kaybettiklerini anlatmak’ için yaşadığını söyleyen Doğan’a ne kadar acı verse de olayı unutturmamak için yapabileceği en anlamlı şey. Bu yüzden Canlar Tiyatrosu sadece kendi şehri Ankara’yla yetinmiyor, maddi zorluklar ve salon sıkıntısına rağmen Türkiye’nin çeşitli illerine ve yurtdışına da turneler yapıyor. Geçtiğimiz hafta İstanbul’a turneye gelen oyunun yazarı Serdar Doğan’la ‘Simurg’u ve 15 yıl boyunca yaşadıklarını konuştuk.
Katliamdan mucizevi bir şekilde sağ kurtulmuşsunuz, neler yaşadınız olayın hemen sonrasında?
İlk açıklanan ölü listesi içinde benim de adım geçiyormuş. Ailem kardeşimle benim cenazelerimizi almak için Sivas’a gelmiş. Dayım teşhis için morga girdiğinde doktor son bir nabız kontrolü yapmış ve nabzımın zayıf da olsa attığını fark edip, beni morgdan yoğun bakım ünitesine göndermiş. Ama orası da güvenli değilmiş çünkü hastane koridorlarında bile bizi arıyorlarmış, odalara giriyorlarmış. Bu yüzden cenazelerin geldiği uçakla birlikte GATA’ya götürüldüm. Doktorlar bitkisel hayata girmeme kesin gözüyle bakıyorlarmış. 16 gün yoğun bakımda kaldım. Oradan sağ kurtulmuş olmam anlatmam gereken ve orada ölenler adına yapmış olmam gereken bir şeyler olduğu içindi diye düşünüyorum.
Peki ‘Simurg’ projesi nasıl doğdu?
1999’da İzmir 9 Eylül Üniversitesi Dramatik Yazarlık Bölümü’ne girdim. Orada kısa bir oyun yazmamız istenince ‘Simurg’ u yazdım. Oyunu olayın 10. yılında sahneleyebilmek ve kurguyu daha da geliştirebilmek için bu olaya tanıklık etmiş olan büyüklerimizle de konuştuk. Ama bazı engeller yüzünden oyunu 2006’ya kadar erteledik.
Canlar Tiyatrosu’nu nasıl kurdunuz?
Ekip, Ankara Sanat Tiyatrosu ve Ekin Sanat’ın oyuncuları. Yönetmenimiz Cengiz Sezgin 90’larda Dikmen Halk Evi’nin başkanıydı ve kaybettiğimiz çocukların da çoğunu tanıyordu. Bu da oyun için büyük bir şans oldu. Tabii benim olayı birebir yaşamış olmam da buna şans denilebilirse bir ‘şans’tı. Üç ay boyunca masa başı çalışması yaptık, ekipteki arkadaşlarla uzun uzun Sivas’ı konuştuk.
Sivas İçin yaşıyorum
Yaşadıklarınızdan özellikle de kardeşinizi kaybettikten sonra sizin için çok zor olmadı mı bu oyunu hayata geçirmek?
Serkan benim öz kardeşim, en yakın dostumdu ama kaybettiğimiz diğer arkadaşları da en az Serkan kadar severim. Ben onlarla birlikte kendime ait yarattığım bütün dünyayı da kaybettim. Bu yüzden oyunu her defasında izliyor olmak da anlatmak da çok zor. Ama iyileştiğimden beri Sivas için yaşıyorum. Orada ölenler için bir şeyler yapmak beni sağıltıyor. Oyunlarda kimi zaman öylesine duygu yoğunluğu oluyor ki bazı seyircilerden ağlama sesleri gelince oyuncular da etkileniyor, ben zaten iptal oluyorum. Ama eğer seyirci olayı böyle anlayacaksa ve biraz daha yakınlık kurabilecekse biraz ağlasınlar diyorum, biz 15 yıldır ağlıyoruz.
Yurtdışı turnelerinize ilgi nasıl?
Yurtdışında beklediğimizin çok üstünde ilgi gördük. Oyunu Almanya ve Hollanda’nın pek çok bölgesinde oynadık. Özellikle 14-15 yaşında yani o zaman doğmamış gençler oyunumuzu izledikten sonra o kadar doğru tespitlerde bulundular ki…
‘Sivas 93’ adlı oyunu için Genco Erkal sizden destek görmüş…
Genco Erkal gibi büyük bir oyuncu bana bu projesinden ilk kez bahsettiğinde ayaklarım yerden kesildi. Ona elimdeki tüm dokümanları gönderdim. ‘Sivas 93’, olayı hiç bilmeyen bir insanın baştan sona çözeceği bir kurguyla yapılmış. Bizim 15 yıldır anlatamadığımızı çok güzel anlatmış. Ancak beni üzen oyunu izlerken aydın olarak nitelendirdiğimiz bazı insanların ‘bu da mı olmuştu, bak sen nasıl da unutmuşum’ gibi tepkilerine şahit olmam oldu.
Madımak Oteli’nin ‘barış ve kardeşlik’ müzesi olması konuşuluyordu...
Bence orası barış ve kardeşlik değil, utanç müzesi olmalı.
AHU UZ
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy71011 = 'ahu.uz' + '@';
addy71011 = addy71011 + 'aksam' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text71011 = 'ahu.uz' + '@' + 'aksam' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
71011 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
AKŞAM - 9 Mart 2008