Mehmet Ali Birand
Türkiye’nin “zencileri” kimlerdir?
Bilmeyenler için anlatayım.
“Zenci” deyimi, ezilen , hor görülen, istekleri ve beklentileri görmezden gelinen kesimler veya kişiler için kullanılır.
Türkiye’de kendilerini zenci gören birkaç kesim vardır. Kürtler, Aleviler ve Dincilerin bir bölümü bu kategoriye girdiklerine inanırlar.
Dini beklentileri açısından “zenci” muamelesi görenler Obama olarak Tayyip Erdoğan’ı görürler. Ancak, iktidar olduktan sonra, artık zencilikleri kalmadı. Maşallah, türbanla Üniversitelere ve resmi dairelere girememeleri dışında, beklentilerinin büyük bölümünü elde ettiler. Bırakın zenciliği, Beyaz Türkler statüsüne geçtikleri gibi, Obama Erdoğan’da artık Bush’laştı, yani eskiden mücadele ettiği Devletin yanına geçti. Devletin sesi oldu... Hedeflerine siyasi yoldan ulaştılar.
Kürtlerin bir bölümüne göre de, onların haklarına PKK sahip çıkıyor. PKK da ne yazık ki, terörü kullanıyor, masum insanları öldürüyor.
Geriye, Aleviler kalıyor.
Türkiye’de, KONDA’nın araştırmasına göre, yaklaşık 6-7 milyon Alevi var. Rüzgarın yönü, devletin Alevi toplumunu bazen bağrına basmasına neden olur. Dinci akımlar köpürdüğü zaman, laik Türkiye’nin sigortası olarak nitelenirler.
Ancak, genelde kesin bir ayrımcılık vardır.
Devletin ağırlığı Sünni’lerin elindedir ve Sünni’ler Alevileri hiç sevmezler. Müslüman olmadıklarını ileri sürerler. Hatta, küçültücü yakıştırmalar yaparlar. Aleviliği bir nevi, İslam dışı cemaat gibi görürler. Fırsat bulduklarında, Madımak’taki, Çorum’daki, Kahramanmaraş’taki gibi kıyıma uğramalarına dahi göz yumarlar. Sünni Devlet, Alevileri General yapmaz. Vali derecesine dahi çıkartmaz. Üstelik, diyanet vasıtasıyla zorla Sünnileştirme politikası izler.
Aleviler uzun yıllar bu baskıya boyun eğdiler.
“Zenci”liklerini kabul ettiler. 1980’den itibaren ise, haklarını arayan bir tutum takındılar.
Haklarını ararken de hiçbir zaman başkaldırıya, şiddete yönelmediler.
Her zaman barışçı şekilde hareket ettiler.
Ne araba yaktılar, ne dükkan taşladılar, ne de kepenk kapattılar.
Bildiriler yayınladılar... Demeçler verdiler. İktidarlardan defalarca tutulmayan sözler aldılar, ancak yine de sokaklara dökülmediler.
İşte artık bu durum değişiyor.
Aleviler de ilk defa alana indiler. Bundan sonra, isteklerini daha yüksek sesle duyurmak isteyecekleri ortada.
AKP garip bir havada.
Başbakan bu yılın ocak ayında, herkesi şaşırttı. Son derece olumlu bir adım attı. Alevilerin bazı beklentilerini karşılamaya hazır olduğu izlenimini verdi.
Sonra, ya vazgeçti veya unuttu.
İktidar ve devlet, artık Alevileri eskisi gibi itip kakmıyor, ancak bu kesimin beklentilerine de sırt çeviriyor. Çok hata ediyorlar. Zira, Aleviler bu Devletin gerçek sigortasıdırlar. Sabırlarını taşırmadan, ellerine taş-sopa almalarını beklemeden onlara sahip çıkmalıyız.
Ne istiyorlar?
Alevilerin tek sorunu kendi aralarında ortak bir sesle konuşmamalarıdır. Sol-sağ bölünmesi onları önemli ölçüde zayıflatıyor. Tek sesle ve tek vücut ortaya çıkabilseler, çok daha etkili olabilecekler.
İstekleri ve beklentileri gruplara göre değişiyor. Liste çok uzun, ancak en temel taleplerini şöyle sıralayabiliriz:
1. Eşit muamele görmek:
Bundan daha doğal bir istek olamaz. Onlar da, her Türk vatandaşı gibi, General-Vali dahil, devletin her kademesinde rol almak, kabul görmek istiyorlar.
2. Zorunlu din derslerinin kaldırılması:
Bu da karşılanabilecek, hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı uygulandığı taktirde, yerine getirilebilinecek bir istek. Alevi çocuğa zorla, inanmadığı Sünnilik öğretiliyor. Aleviler de, bunun zorunlu değil, seçmeli olmasını arzuluyor. Haklılar.
3. Diyanet’in kapatılması:
En zor, hatta karşılanması imkansız bir talep. Bunun yerine diyanet’in Alevileri kucaklaması için mücadele etseler çok daha etkili olurlar.
4. Cem evlerine yardım:
Alevilerden alınan vergilerle bu devlet, diyanet aracılığıyla Sünniliği yayıyor. Aleviler de haklı olarak tepki gösteriyorlar. Hiç değilse, vergilerinin kendi evlerine harcanmasını ve bu evlere yasal statü tanınmasını istiyorlar.
5. Alevi Toplum örgütlerinin tanınması:
Devlet Alevileri tanımadığı gibi, örgütlerini de muhatap kabul etmiyor. Bazılarıyla görüşüyor, devletten yana tutum almayanlar dışlanıyor. Dergahların yönetimleri de Alevi örgütlere bırakılmıyor.
6. Madımak otelinin müzeleştirilmesi:
Sivas’taki Madımak otelinde canlı canlı 35 Aydının yakılması, tarihin en kanlı ve acı bir olayıdır. Eğer Türk devleti ve özellikle bugünkü iktidar, geçmişiyle barışmak istiyorsa, Alevilerin bu en haklı beklentisini karşılar. Yüz karası bir olaydaki kanlı elleri temizler.
Özetle, Alevileri tatmin edici adımlar atmak bu devletin ve iktidarın sorumluluğudur
Mehmet Ali Birand
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy32780 = 'mabirand' + '@';
addy32780 = addy32780 + 'e-kolay' + '.' + 'net';
var addy_text32780 = 'mabirand' + '@' + 'e-kolay' + '.' + 'net';
( '' );
32780 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
MİLLİYET - 12 Kasım 2008