Turan Eser
Karaduman Sivas’tan yayılmıştı o gün, ilk gözyaşı damlası titreyerek düştüğünde yüreğe.
Temmuz’du, güneşli bir gündü, orta Anadolu’nun bu kentini kara dumanlar kapladığında.
Yaz değil, şiddet iklimi sardı Sivas’ı.
17 yıl önceydi. Madımak oteli ablukaya alındı, içinde aklımıza ve yolumuza ÇERAĞ olmuş 35 can ile.
Önce hakaretler, ardından taşlandı türküler. 4 asır önce Pir Sultan Abdal’ı taşlayan ruhuyla.
Benzin döküp ateşe verdiler, kültürü ve insanı kentin orta yerinde.
Canlar yakıldığında milyonlarca insan ölümün tüm karanlık renklerini izliyordu, ekranları başında. Hatta minicik yürekler, gencecik bakışlarıyla bir anlam veremeden seyrediyordu okullarının penceresinden yangın yerini. Okullarının adı ise Sivas Yavuz Sultan Selim İlköğretim Okulu! Zihinleri teslim alınmış çocuklarımız, Yavuz Sultan Selim’den Madımak’a uzanan Alevi ayrımcılığını, imhasını, inkarını ve istismarını öğrenemedi Yavuz Sultan Selim isimli okulda. Özgürleştirilmeyen gözleri, teslim alınmış beyinleriyle, hesap soramayan ve sorgulayamayan dilleriyle, ‘milli ve dinci yurttaş’ yapılıyordu, Madımak’ta yükselen kara dumanlar arasında..
Ölümü seyrediyordu insanlar, Onbini aşkın Frenkenştayn ‘din adına’ kültürel zenginlik katliamı gerçekleştirirken Madımak oteli önünde. “Gazanız Mübarek olsun” telkinleriyle ‘gaza’ gelen ve insan ruhundan kopan vahşet aktı Sivas sokaklarına.
O GÜN ÇİÇEKLER AÇMAYA KORKTU
Güneşin önüne geçti, Madımak’tan yükselen kara dumanlar.
Çiçekler açmaya korktu.
Tam da o gün soldu tüm Menekşeler.
Serçeler uçamadı kırılmış kanatlarıyla.
Anlamın bile anlamsızlaştığı o günde, gözlere sinmişti korku.
Kara dumanların örttüğü güneş, ne yüzleri, ne vicdanları aydınlattı o gün.
Vicdani telakkiler teslim alındı.
O gün güneşin yiğitliği de tutmadı, geçemedi karanlığın önüne.
O gün, yağmurda yağmadı, söndüremedi Madımak yangını.
Sanki o gün herkes teslim olmuştu, etrafı saran kara dumana.
Zambaklar bile boyunlarını eğdi korku tufanı karşısında.
O gün insanın doğadan daha tehlikeli olduğunu öğrendi çocuklar, yangın yerinden yükselen çığlığı duyunca.
Umut bile pes etmişti o gün.
O gün insan yaşamı için saygı yoktu.
Barış, kardeşlik, hoşgörü, sevgi, iyi gibi kelimeler, sözlüklerde sığacak yer bulamadı. Güzellikler yer bulamadı o gün kitaplarda.
O gün ‘Çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak’ bile bir hayale dönüştü.
Teslim olmayan, boynu eğilmeyen, karanlığın önüne geçen sadece 35 çerağ vardı o gün Sivas’ta.
Semah dönerken, hakka yürüyen bir onlar vardı kentin karanlığına çerağ olarak…
O gün vicdanlar kilitlendi, titretmedi ölümün renkleri karşında.
Önlerine konulan haber metinlerinden, “yangın var”, “35 ölü” derken, 35 hayata, 35 yaşama, 35 sevgiye, umuda sustular.
Diller kilitlenmişti kara dumanları yutan gırtlakta.
Alt yazılara sığdırdılar koca katliamı.
Ayaklar altına alındı insanlık o gün.
O gün tarih bile tekerrür etmekten yorulmuş, alnına yazılmış katliamlar tarihinden. Firar etmek istedi tarih o gün bu ülkeden.
Ankara, 17.06.2010
Alevihaber.com - 17 Haziran 2010