Nur-i Kadim (1)

Kazım Dursun

Yüzlerce medeniyete başkentlik yapmış Anadolu’da Alevilik-Müslümanlık arasındaki ilişkiler sağlıklı bir şekilde açıklığa kavuşturulmuş ilişkiler değildir. Aleviliğin Şiilik veya Şiiliğin Alevilik olduğu bilinmektedir. Halbuki Şiilik Müslümanlıktır.

Alevilik doğayi-insanı Tanrı yerine koyan ve İslamdan önce var olan bir inançtır felsefesinin temel özelliği vardan var olma ve kendini bilmedir. Hiçbir şeyin yoktan var olmayacağını var olanında yok olmayacağını söyler. Hakk varlığını doğuşla belirler böylece o kendi noktasından bir patlama ve fışkırma şeklinde doğuma geçer. Daim-i babanın söylemiyle „Hakk‘ın varlık deryasıyım madem ki ben bir insanım“ „Hakk insanda, insan Hakk’ta ne ararsan var insanda“ Hakk‘ın var olduğu mekan Nokta, (Nur) ilktir ve tümü kapsar. O noktada gizli olan Varlık devinim sonrasında « Kendini Bilmek » tir. Bu çerçevede Aleviliğe göre doğum bir birleşim, ölüm ise ayrışmadır.

Sırr-ı vahdet çerağını söndürdü

İlahi bir raşe rahime gönderdi

İki nüfteden (sıvı) bak nelere döndüm

Önceki alemde ben Nur idim

Neyzen

Alevilik,İnsanı yaşamın merkezine koyan, doğaya, insana kutsiyet yükleyen Humanist bir inançtır.

Vücudun seyrinde yoktur la mekan

Varlığı mevcuttur cümlesi bir can

Mevcut azada olan bir katre kan

Akıyor rahmeti nur deryasına

HASAN-İ

Müslümanlıkta iki mezhep vardır.

1) Şiilik 2) Sunnilik

Sünni İslam içinde Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli şeklinde alt mezhepler vardır. Müslümanlıktaki Sünnilik-Şiilik ayrışımı iktidar nimetlerini paylaşamama kavgasıdır.İman Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin, Kerbela, Oniki İmam, Ehlibeyt, Fatıma Ana gibi kavramlar Şii İslam’ın kavramlarıdır. Alevilik daha fazla katliama uğramamak için yukarıdaki kavramları içine alarak yeşil bir örtü altında kendilerini gizlemişlerdir. Alevikten bu kavramları ritüelleri çıkarın, geriye Rehber-Pîr-Mürşid, Musahiplik, Kirvelik, Rıza şehri, Ocaklar, Cem, Cemevi, Semah, Bağlama, doğaya saygı sevgi kalır.Öte yandan Osmanlı İmparatorluğu döneminde Nakibül Eşref olarak adlandırılan Peygamber ailesinden olanları kayıt altına alan onların rahat yaşamalarını sağlayan bir kurumdu. Osmanlı, Alevileri Pers tehlikesine karşı saffında tutmak, yeri geldiğinde iş birlikci olarak kullanmak için büyük nufuzlu ailelere özel secereler düzenlendi ve onlara sözde kutsiyet yüklendi. Bu şecerelere göre İmam Hasan’dan gelenlere Şerif, İmam Hüseyin’den gelenlere Seyid olarak adlandırıldılar. Bu gün halen kendilerini Seyid-Şerif olarak adlandıran kökenlerini, Peygamber’e kadar götüren bir çok kişi ve aileler var. !!! Halbuki, Kerbela Araplarda bir iktidar kavgasıdır, kavganın sonrasında Şiilik çıkmıştır. Alevilikle bir ilişkisi yoktur.

Bu bakımdan bu şecerelerin hepsinin sahte olduğunu söylemek mümkündür. Bu bağlamda, Alevilik neden Mekke’de veya Arap dünyasında değil de Anadolu’da kurumlaşmıştır.???

Saygılarımla,

Kazım DURSUN