Nuh Gönültaş / BUGÜN
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "zorunlu din dersi" ile ilgili kararını verdi. Alevi bir vatandaşın açtığı dava sonucunda AİHM, zorunlu din dersi uygulamasının özgürlük ihlali olduğuna karar verdi.
Hatırlatmakta fayda var. AİHM, kendiliğinden karar veren bir organ değil. Bireyler devletlere karşı dava açabiliyorlar. Mağdur olduğunu düşünenlerin "iç hukuk yollarını tüketmiş olmaları" gerekiyor. Yani Türkiye'deki mahkemelerde hakkınızı arayacaksınız, olmazsa üst mahkemelere başvuracaksınız, olmazsa temyize gideceksiniz, daha da olmadı AİHM'in yolunu tutacaksınız. Ancak Abdürrahim Karakoç'un "Hakim Beğ" şiirinde dediği gibi "Gene tehir etme üç ay öteye / Bu dava dedemden kaldı hakim beğ / Otuz yıl da babam düştü ardına /Siz sağolun, o da öldü hakim beğ"; bizde bu iç hukuk yolları bir türlü tükenmek bilmez.
Bu durumun farkında olan AİHM bir süre önce sadece Türkiye için "iç hukuk yollarının tüketilmiş olması" şartını kaldırmıştı. Ne yazık ki Türkiye'nin iç işleyişindeki sıkıntılar, bürokratik oligarşinin ülkeyi getirdiği nokta, şimdi de din dersi konusunda Türkiye'nin başını ağrıttı.
Bir defa okullarda verilen şey din eğitimi değil, din kültürü ve ahlak bilgisi. Nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede, İslam dinine azıcık pozitif ayrımcılık bile yapılmıyor. Diyanet İşleri gibi zaten laik bir ülkede olmaması gereken bir kurumla camilere imam gönderiliyor. O imamlar, hutbeler de ya da vaazlarda yine devletin çizdiği kalın çizginin dışına çıkamıyorlar. Cuma hutbelerinde ne yazık ki derin toplumsal meseleler konuşulamıyor. Onun yerine kuşlardan, böceklerden bahsediyor imamlarımız. Tabii yapacakları bir şey yok. Yönetmelik var, mevzuat var. Onun dışına çıkmak mümkün değil bu ülkede.
Bir de olayın okullardaki din dersi boyutu var. Sanırsınız, ortaokul ve lisede din dersi eğitimi alan çocuklar, beş vakit namaza başlıyor, sıkı birer dindar olup çıkıyorlar. Aynı şeyi inkılâp tarihi dersleri için de söyleyebiliriz. İlkokuldan üniversiteye kadar hemen her yıl bu ders, öyle basmakalıp bir şekilde öğrencilere dikte ettiriliyor ki... Yani devletin o kalın çizgileri burada da devreye giriyor.
Türkiye'de gerçekleri öğrenmek isteyenler ise hep başka kaynaklara yöneliyor. Din dersi için de böyle, inkılâp tarihi için de, ekonomi için de, başka şeyler için de. Çünkü devlet dediğimiz mekanizma, bireyden korktuğu için, vatandaşı dar kalıplarla, soğuk savaş dönemi mantalitesine hapsediyor.
AİHM'deki yargıçların bütün bunları göz önünde bulundurarak karar verdiğini sanmıyorum. Alevi vatandaşımızın korkmasına gerek yoktu aslında. Okuldaki din dersini alan bir Alevi öğrenciyi bırakın, Sünni öğrenci bile kendi dininden soğur.
10 Ekim 2007
Nuh Gönültaş - BUGÜN GAZETESİ