Son zamanlarda türban tartışmalarından da hareketle siyasal İslamcıları özgürlükçü göstermek moda oldu. Bu ‘moda’nın en can acıtıcı yanı, bazı solcuların ve sayıları her geçen gün giderek biraz daha artan bir çok kişinin de bu yalana ortak olması. Aslında çoğunluk baskısına teslim olanların da bildiği gibi, siyasal İslam iktidar olduktan sonra tarihin hiç bir döneminde özgürlükçü olmadı. Siyasal İslamın özgürlükçülüğü dün oldugu gibi özellikle de bugün yalnız kendi özgürlüğü ile sınırlı oldu. Bugüne kadar ‘türban zulmü’ edebiyatı yapanların ve kendilerini inanç özgürlüğünün sıkı temsilcisi gibi sunanların, milyonlarca çocuğu ilgilendiren zorunlu din dersinin Danıştay tarafından hukuka aykırı olduğunun açıklanmasıyla aldıkları tavır özgürlük adına siyasal İslamın büyük yalanını bir kez daha ortaya koydu. İslamı özgürlükçü ilan edenler, çoğunluk baskısı altında yalandan özgürlükçü kesilenler acaba bu söylenenler karşısında utanırlar mı?
Alevi inancıyla, Sünni inancı arasında çok önemli kırmızı çizgiler olduğu bilinsede, ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu olarak okutulmasında adeta zorunluluk vardır, zaruret vardır, çocukların din hakkında cahil kalması birçok yanlışlığı da beraberinde getirecektir’ diyen Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, yüzü kızarmadan ‘İlahiyat fakülteleri ülkemizin bağımsız bilim yuvalarıdır’ diye de ekliyor. Danıştay’ı taraf olarak ilan eden Bardakoğlu, kağıt üzerinde de olsa laik bir devletin yargı makamına bu konuda karar için ulemayı işaret ediyor.
’Danıştay’dan kaosa davetiye’ diye başlık atan Vakit Gazetesi yazarı Hasan Karakaya, “Nerede veriliyor bu karar?.. Patagonya’da mı, Vatikan’da mı?.. Hayır!.. ‘Nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman olduğu’ bir ülkede bu karar verilemez derken, bir başkası Ali Karahasanoğlu ‘bu karar Anayasa’ya ve MEB’e tecavüz’ diyor.
Adı ‘Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği’ olan bir dernek ise kararı ‘Halkın büyük çoğunluğunun sahip olduğu değerleri yok saymak, halkın değerlerine rağmen aykırılık noktalarını öne çıkarmak’ olarak yorumluyor. İslamcı Özgür Der’de % 99 Müslüman yaklaşımından hareketle ‘azınlık’ Alevilerin kendi değerleri olabileceğini bile görmek bile istemiyor. Sonra da adına ‘özgür’ diyor!
Bu uygulamanın başındaki kişi Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bırakın durup düşünmeyi, değişiklikten kaçmak için ‘Danıştay'ın din dersi ve ahlak bilgisi dersi hakkında verdiği kararın geçerli olmayacağını’ belirterek ‘bu kararın uygulanma şansı yok’ diyor.
İşte böyle: Bu söylenenlere rağmen saftorik Boğaziçliler, özgürlüğü kimseye bırakmıyorlar, ‘herkese adalet, başörtüsüne özgürlük’ diye yürüyorlar. Nede olsa çoğunluk toplumunun haklarını savunmak kolay, ah bir de şu ‘azınlık toplumları’ olmasa! Çünkü aynı özgürlük konusu ‘azınlık toplumlarına’ gelince ‘kem küm’ başlıyor. Söylem ve tavır hemen değişiyor? Hele konu Aleviler olunca özgürlük, hukuk, yargı tümüyle unutuluyor!
‘Yüzde 99’u Müslüman bir ülke’ baskısı altında ses çıkarmanın bile zor olduğu bir ortamda ‘çocuğumu zorunlu Sünni dersine göndermek istemiyorum, çünkü ben Aleviyim’ diyen Hasan Zengin’in açtığı kulvardan yürüyen Ali Kenanoğlu’nun ve Hatice Köse’nin seslerini bu özgürlükçüler acaba hiç değilse Danıştay kararından sonra duyabilecekler mi? Hatice Köse diyor ki, ‘Burada kötü olan ders değil tabi ki, içinde bulunduğunuz durum. Başka bir şeye inanıyorsunuz ve ona göre yaşıyorsunuz, öbür taraftan zorla başka bir inacı öğrenmek için eğitiliyorsunuz. İki inanç arasında sıkışıyorsunuz, size zorla verilen inançla ilgili bilemediğiniz konularda ya da sureleri düz bir dille ezberleyip okumaya çalıştığınızda din hocanız pratiğinizin olmadığını görüyor ve o yaşta arkadaşlarınızın önünde rencide ediliyorsunuz. Ve inandığınız her ne ise, onu yapamıyor onun gerektirdiği gibi yaşayamıyorsunuz. İşte zor olan bu’.
‘Türban zulmünü’ her nedense çok hızlı duyan ama 26 yıldır ‘zorunlu din dersi zulmünü’ bir türlü duyamayan ve ‘tüm yasaklar ve ayrımcılıklar kalkmadan hiçbir özgürlüğün tam olamayacağı’ söyleyen ve haklı olarak türbanı da bu katogoride değerlendiren Boğaziçili öğrenciler aynı cesareti göstererek bakalım Alevi çocuklarının hakları için de yürüyecekler mi?
Yanılmak bazen güzeldir: Hadi şu Alevileri yanıltın ve özgürlük bayrağını biraz da Aleviler için sallayın ve onlar için de yürüyün! İşte o zaman özgürlük kavramında bile yaşanan ikiyüzlülük ortadan kalkar ve özgürlük herkes için geçerli olmaya başlar.
Necdet Saraç
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy25576 = 'necdetsarac' + '@';
addy25576 = addy25576 + 'birgun' + '.' + 'net';
var addy_text25576 = 'necdetsarac' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';
( '' );
25576 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
BİRGÜN - 8 Mart 2008