Siyasal İslamla hesaplaşmayı göze alamayan ve içinde sosyal demokratların, bazı solcuların, liberallerin, Kürt hareketinin önemli bir bölümünün bulunduğu birçok çevre AKP’nin kurumları tek tek ele geçirmesini yalnızca izliyor. İzlemeyenlerin önemli bir çoğunluğu da, önceleri tek tek şimdilerde ise toplu ağlamaktan ve sızlanmaktan öteye geçmiyor. Demokratik bir alternatif yaratmak, yeni bir siyasal açılım sunmak yerine, sızlananlar, ağlayanlar, siyasal İslamla arasına kırmızı çizgiler koymayanlar, Türkiye’nin mevcut antidemokratik Anayasası gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi, inanç ve düşünce özgürlüğü gibi, kültürlerde ve kimliklerde tek tipleştirme gibi temel sorunlarında çözüm önerileri sunmayanlar, bütün gelişmeleri iyiden iyiye dejenere edilmiş bir ’laiklik ve şeriat’ tartışmasına indirgeyenler bu sürecin hem sorumluları hem de suçlusu olmuyorlar. Tabii iktidar kaybedildikten, bütün kaleler fethedildikten, limanlar işgal edildikten sonra sorumlu ve suçlu aramanın tarihe not düşme dışında faydası da olmaz.
Bütün bu süreci önce durdurmak, sonrada tersine çevirmek için tek çözüm yolu sol bir alternetif yaratmaktan geçiyor. Türkiye’nin sola ihtiyacı var. Sol olmadan seçenek oluşturmak mümkün olmuyor. Bu seçenekte de Alevi hareketi kitle tabanı olmasının ötesinde karar mekanizmalarında, yolda birlikte ciddi rol oynayacağa benziyor. Görünen şu: ’Türkiye’ye sol, sol’a da ortak bir yol gerek’!
Türkiye’de çözüm için sola olan kaçınılmaz ihtiyaç bilinmesine rağmen, bu ihtiyacı yerine getirecek ve iktidar alternatifli sol bir hareket henüz ortada gözükmüyor. İktidar alternatifi olabilecek sol bir hareket ortada gözükmese de böyle bir hareketin yaratılması için koşullar giderek olgunlaşıyor. Bunun için öncelikle solun bütün renklerinin kendi nihai hedefleri yerine ‘ara adım’ olabilecek genel ortak hedeflere yönelmesi gerekiyor. Türkiye’de ortalama sosyal demokrat seçmende, sosyalist seçmende örneğin, 12 Eylül anayasasının değişmesi gerektiği konusunda, özgürlüklerin sınırlarının genişletilmesi konusunda ya da en genel anlamıyla sosyal bir hukuk devletinin yaratılmasında biraraya gelmeyi engelleyen ne olabilir? Farklı inançların ve kültürlerin yan yana eşit koşullarda birarada yaşayabilmesinin önünde sol adına bir engel olabilir mi? 1 Mayıs, Uğur Mumcu, Musa Anter, Sivas, Hrant Dink davalarında ‘adalet yerini bulsun’ demenin önünde ne engel olabilir? Ya da bankaları hortumlayanların cezaları zamanaşımına uğrarken, aradan 27 yıl geçmiş olmasına rağmen nedense zamanaşımına uğrmayan ve mahkûmiyetle sonuçlanan sol örgüt davalarında adaleti herkes için eşit istiyoruz demenin önünde ne engel olabilir?
Bunları uzatabiliriz ama bu ve benzeri asgari talepler çerçevesinde biraraya gelmek ve geniş kesimleri kucaklayacak bir iktidar alternatifi yaratmak mümkün. Bunun için birinci kriter sol değerleri unutmadan asgari müştereklerde biraraya gelmekken, ikincisi de hayata dair taleplere sahip çıkmak, o taleplerin ısrarla peşinden koşmaktan geçiyor. 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Oteli’nde gerçekleşen katliam dosyasının yeniden açılmasını istemek, 35 kişi diri diri yanmışken ‘halkımıza bir şey olmamıştır’ diyen ve hiç hesap sorulmayan siyasi erkin temsilcileriyle hesaplaşmak, Madımak Oteli’nin müze olmasını istemek gibi... Memlekette siyasal İslamın bütün kadrolaşmasına rağmen ‘türban zulmünden’ ya da müslümanlar üzerinde baskıdan bahsedildiğinde kulak kabartanların, demokrasi ve özgürlükler adına sahiplenenlerin, Madımak katliamına karşı sessiz kalmaları, ya da genel geçer bir açıklamayla yetinmeleri onları hayatın dışına iter. Bir bütün olarak sol, sosyal demokrasi dahil sol, hayata dair olacaksa bu konularda aldığı tavırla yüzleşebilmelidir. Aleviler ve Alevi hareketi olmadan güçlü ve iktidar perspektifi olan bir sol olamaz. Madımak katliamına açıktan tavır almayan, 2 Temmuz günü Madımak Oteli önüne karanfil bırakmayan, üyelerini ve taraftarlarını 2 Temmuz’da Sivas’a protesto yürüyüşlerine davet etmeyen bir sol Alevilerle buluşamayacağı için asla kitlesel bir sol olamaz!
Yalnızca solcuların değil, Türkiye’de eşitlik, özgürlük ve adalet talebi olan herkesin en önemli görevi 2 Temmuz Çarşamba günü Sivas Madımak Oteli önünde olmalarıdır. Türkiye’de siyasi cinayetleri yapanların yanına kâr kalmamasının, adaletin ve en önemlisi demokratik bir iktidar yürüyüşünün başlangıç yolu Madımak Oteli önünden geçiyor.
NECDET SARAÇ
BİRGÜN - 30 Haziran 2008