Necdet Saraç / Birgün
Yaşadığımız sorunların önemli bir bölümü farklı olanı kendimize benzetme çabasından kaynaklanıyor. Kendimize benzetme çabası, eğer istediğimiz gibi olmuyorsa devreye bu kez zor ve şiddet giriyor.
Bugün neresinden bakarsanız bakın Kürt meselesinde yaşanan açmazın en önemli nedenlerinden biri bu değil mi? Ülkemizdeki siyasal sistemin tümü birbirleriyle siyaseten uzak ya da yakın akraba olan bir aynı aile bireyleri tarafından yönetildiği için, kendine benzemeyene karşı tavırda da uygulama değişmiyor. Ülkeyi yönetenin Kenan Evren ya da Süleyman Demirel, Devlet Bahçeli ya da Recep Tayyip Erdoğan, hatta yarın Deniz Baykal olması uygulamada biçimsel farklılıklar dışında fark yaratmıyor, öz hep aynı. Gazeteyle, televizyonla, radyoyla her gün dikte ettirilen bu "öz" sokaktaki adama da doğal olarak yansıyor.
Tahammülsüzlüğün boyutu sürekli pompalanan "ara gazlarla" giderek artıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin zorunlu din dersi uygulamasına yönelik aldığı karara karşı alınan tavırda bu önemli örneklerden birini oluşturuyor. AKP hükümeti, bırakın kararın laik ve demokratik eğitimle ilgili boyutunu tartışmayı, kararın önemli dayanaklarından biri olan "insan hakları sözleşmesi"ni bile görmek istemiyor. AKP'nin Milli Eğitim Bakanlığı ve ilgili bakanlıkları bunları tartışacağına işi kılıfına uydurma çabası içine girdiler bile. Uzun süre uygulamadaki dersin din dersi olmadığını, bu dersin bütün dinleri öğreten bir "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi" olduğunu savunan ve AİHM'e de bu çerçevede savunma veren hükümet, karar sonrası anlaşılan o ki, bırakın AİHM'in kararını uygulamayı işi daha da karmaşık hale getirecek: Anayasa taslağında Sünniliği, kökeni ne olursa olsun bütün öğrencilere hem de pratikteki uygulamalarıyla öğreten ve fiili olarak asimilasyona hizmet eden "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi'nde Aleviliğe ve diğer inançlara da yer verip, bir iki vitrinsel süslemeyle koruyacağını açıklayan AKP, bu dersin yanına bir de "seçmeli din dersi" koyacağa benziyor. Yani iş "kırk katır mı, kırk satır mı'ya da dönüşebilir!
Yüzde 47'lik oy, şiddeti öne çıkaran, ötekini reddeden, tek kültür ve tek kimlik'te yüzde 8o'lik, 90'lık bir mutabakat, noter havasında-ki bir Cumhurbaşkanlığı makamı ile de birleşince, önümüzdeki dönem, farklı olanların işinin daha da zor olacağını gösteriyor.
AİHM'i, kendileri başvurduğunda "insan hakları ve demokrasinin temsilcisi", kendileri gibi olmayanlar başvurduğunda "Haçlı hukuku uygulayan Hıristiyan çete üyeleri" olarak niteleyen bu yaklaşıma karşı koyabilmenin yolu herkesin kendi kimliğini açıkça ifade edebileceği bir siyasal ortam yaratmaktan geçiyor. Bu olmadığı taktirde, adına ne derseniz deyin toplumsal şiddet, bir anda Ahmet Kaya dinlemede bile linçe dönüşebiliyor. Öldürülen Hrant Dink, ölümüne rağmen yazdığı yazılardan dolayı AGOS Gazetesi yöneticileri nezlinde mahkûm edilebiliyor. Bu konularda olduğu gibi, kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi inanmayan milyonlarca Alevinin çocuğuna hem de 12 Eylül hukukundan dolayı 25 yıldır zorla okutulan ve sınıf geçmede kriter olan "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi"nin uygulamasına hiç bir şey yokmuş gibi davranan herkes bu sonuçta ortak sorumluluğa sahiptir.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi, türban yasağına karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurduğunda bunu destekleyen siyasal İslamcı çevrelerin gık çıkarmayıp, şimdi "zorunlu din dersi ile siz insan haklarını da ihlal ediyorsunuz" diye karar veren AİHM'e yönelik "gavur yaptı yapacağını" diye yazmak yalnızca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kızgınlıktan değil, asıl olarak Alevilere olan kızgınlıklarından da kaynaklanıyor. Kendisi gibi olmayan farklılıklara aslında müthiş bir tahammülsüzlük var. Eşitlik, kardeşilik, tahammül, hoşgörü lafları, hepsi yalan! Aleviler de kim oluyormuş da, yüzde 98'i (yoksa yüzde 99'u muydu) Müslüman olan bir ülkede, Sünni İslam'a rağmen "bizim inancımız farklı, biz Ramazan Orucu'da tutmayız, tutmadığımız orucun bayramını da kutlamayız, Hac'ca da gitmeyiz, Camiye'de gitmeyiz" diyebilecek? Ayrım işte burada, farklılıklara tahammül de.
12/10/07
Necdet Saraç - BİRGÜN
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy26418 = 'necdetsarac' + '@';
addy26418 = addy26418 + 'birgun' + '.' + 'net';
var addy_text26418 = 'necdetsarac' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';
( '' );
26418 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->