Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ile hafta içinde sohbet etme imkanı çıktı. Su tv'nin İstanbul stüdyolarında "Basın Merkezi" adlı tartışma programında Sırrı Çağlar'ın konuklan olarak karşı karşıya geldik.
Su tv'nin pazar akşamı 21.30'da yayınlamak üzere banttan çektiği programda Bakan Çelik, pek çok konuda "içten" ve "cesaret isteyen" açıklamalar yaptı.
Örneğin bir ilköğretim okulunda Alevi öğrencinin öğretmeni tarafından dövülmesi kendisine sorulduğunda Çelik, okulda dayak olayını "toplumsal hastalığımız" üzerinden açıkladı:
-O çocuk Alevi olduğu için değil, öğrenci olduğu için dayak yedi!
Milli Eğitim Bakanı daha sonra dayak atmanın "doğal adreslerini" sıraladı:
-Çocuk evde baba dayağı yiyor, okula geliyor öğretmeni dövüyor, askere gidiyor komutanından payını alıyor, cezaevine düşerse bu sefer de gardiyan dayağına muhatap oluyor!
Eğitimden sorumlu bakanın "okulda dayak" soruna bu kadar "içten" yaklaşması alışılmış değil elbette. Çünkü geleneksel çizgiye göre şöyle demesi daha alışıldık bir tavırdı:
-Söz konusu olay münferittir. Okullarımızda dayak kesinlikle yasaktır!
Bakan Çelik "dayağın" okula sıkışıp kalmadığını anlatırken "kurumsal dayak" boyutlarını da alabildiğine açık dille ortaya serdi:
-Askerde ve cezaevinde de dayak vardır!
Evdeki anne-baba dayağı dönemsel bir travma olarak kalıyor. Çocuklar büyüyünce dayakçı anne-babaların elleri "boş" kalıyor. Ama, "öğrencilik", "askerlik" ve "cezaevleri" hayatın içinde kesintisiz olarak yer alıyorlar.
Feminist aktivistlerin "kadına yönelik şiddet" konusunda gösterdikleri gayretleri, toplumsal olarak refleks edinmemiz gerekiyor. Dayak öncelikle okullardan sökülüp atılmalı. Bu konuda Bakan Çelik'in çaresizliğini "kadersizlik" olarak benimseyemeyiz. Çelik diyor ki:
-Dayak attı diye öğrenmen kovsak okullarda öğretmen kalmaz!
Bu ağır suçlamaya karşı öğretmenlerin de söyleyecekleri vardır elbette... Ama dayak atmayı "doğal olarak" kabul edemeyiz, etmemeliyiz. Hem evde, hem okulda, hem askerde, hem de cezaevinde!...
Bakın Hüseyin Çelik askerlik görevi ile ilgili olarak da gençleri yakından ilgilendiren önerileri olduğunu açıkladı. Lise mezunları er olarak uzun dönem askerlik yapıyorlar. Üniversite mezunları ise kısa döneme denk gelirlerse 6 ayda bu zorunlu hizmetten kurtuluyorlar. İki yıllık yüksek okul bitirenler için Bakan'ın arzusu şu:
-Ön lisans mezunları da 9 ay askerlik yapabilirler. Böyle bir uygulamaya geçebilirsek, üniversitedeki yığılmayı da önleyebiliriz. Veliler çocukları için üniversite isterken 'hiç olmazsa askerlikten kurtarsın' diyorlar.
Yeri geldiğinde sıkça "biz asker milletiz" diye iri cümlelerle nutukların atıldığı bir ülkede Milli Eğitim Bakanı'nın "askerlik görevine" insanların aslında nasıl baktıklarını samimi biçimde dile getirmesi de yabana atılacak bir içtenlik değildi.
Nazım Alpman
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy68617 = 'nazimalpman' + '@';
addy68617 = addy68617 + 'birgun' + '.' + 'net';
var addy_text68617 = 'nazimalpman' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';
( '' );
68617 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
BİRGÜN - 28 Ocak 2008