Mustafa Suphi’nin karısı nasıl öldürüldü?

Bu ülkede hem  egemen olan resmi tarih taraftarları  hemde sol kendi geçmişi ile yüzleşmeye  hiçbir zaman cesaret edemedi.  Öğrenmenin ve öğretmenin...

Bu ülkede hem  egemen olan resmi tarih taraftarları  hemde sol kendi geçmişi ile yüzleşmeye  hiçbir zaman cesaret edemedi.  Öğrenmenin ve öğretmenin önüne konulan siyasi(!) çıkarlar ya da  görmeklizten gelmenin  kolaylığı yıllar boyu ”gerçeği’ karanlığın koyuluğu içinde  bir sır  gibi sakladı. Sol, bir taraftan yenilgileri, yanlışları, kayıpları ve kaypaklıkları  unutmak için elinden gelen her şeyi yaptı.  Öte tarafta ise bu talihsiz olayların yıldönümlerinde katledilen sahısları  anıp, hesabını soracağına dair binlerce kez söz verip slogan attı.  Peki ya sonra…

Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmesi modern Türkiye’ nin ilk ve en büyük faili meçhul cinayeti. İlk politik katliamı. 39 yaşında öldürülen Mustafa Suphi, Giresun’ da doğdu. Kudüs, Şam, Erzurum, İstanbul ve Paris’ te okudu. Gazetecilik ve öğretmenlk yaptı. Sinop’ a sürgüne gönderildi. Kırım’a kaçtı. Sürgün  hayatı yaşadı. III. Enternasyonal’ de Türk delegasyonu başkanı seçildi. Müslüman Komünistler Kurultayında, Kurultay Başkanlık Kurulu üyesi’ oldu.

1921 yılının 28 Ocağı’nı 29’a bağlayan gecesi 14 yoldaşı ile birlikte Trabzon’dan Sovyetler’e geri gönderilmek için bindirildikleri teknede aldıkları emir üzerine Kayıkçılar Kahyası Yahya Kahya’nın adamları tarafından öldürüldüler.*

“Sanki arada geçen her şey bir yanlış anlamadan ibaretti”**

“Takvim sanki Anadolu’da iki gücün, komünistlerin ve Kemalistlerin her şeye muktedir ve yakın müttefik göründükleri 1921’de durmuştu… Sanki arada geçen her şey bir yanlış anlamadan ibaretti.

Türkiye Komünist Partisi’nin kurucusu Mustafa Suphi ve 14 arkadaşı, 28-29 Ocak 1921’de Sürmene açıklarında bir takada kayıkçı kahyası Yahya ve adamları tarafından bıçak ve süngülerle delik deşip edilip Karadeniz’e atıldılar. 13 Şubat 1961’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) kuruldu. Zulüm dolu 40 yılın ardından sosyalist hareket bir kez daha küllerinden doğarken TİP binalarını Mustafa Kemal Atatürk’ün kalpaklı posterleri ve 1 Aralık 1921’de TBMM’de söylediği şu sözler süslüyordu: “Milletçe bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı milletçe savaşmayı uygun gören bir doktrini izleyen insanlarız…”

Mustafa Suphi’nin karısı nasıl öldürüldü? ***

Bazen nasıl bir ülkede, ne türden kıyımların, katliamların, cinayetlerin, “organize işler”in üzerinde yükselen bir “cumhuriyet”te  yaşadığımızı bize yeniden hatırlatan kitaplar, makaleleler, “anekdotlar” okuduğumuzda, tüylerimiz bir kez daha diken diken olabiliyor.

Hamit Erdem’in kaleme aldığı Mustafa Suphi’ye dair “Bir yaşam, bir ölüm” adlı biyografiyi okurken, “ölüm” kısmının “zorlu” olacağı belliydi de, sıra Suphi’nin karısına gelince bu kadar olacağını beklemiyordum doğrusu. Önce Mustafa Suphi’yle Mustafa Kemal arasındaki mektupları mı aktarsam, sonra Kazım Karabekir’le Erzurum valisi Hamit ve Mustafa Kemal arasındaki telgraflara mı yer versem diye düşünürken, hain pusuya dair belgeler arasında, Trabzon’da Suphi’lere katılmaya çalışan ama onların kaçırılıp katledilmesi sonucu bu girişimi sonuçsuz kalan genç komünist Abdülkadir’in layihasına takıldım.

Mustafa Suphi’ler Trabzon’a geldiklerinde karısı motora alınmıyor, zannediyorsunuz ki “kadındır” diye öldürmek istemiyorlar, ardından Suphiler Sürmene açıklarında katledildikten sonra kadının başına ne geldiğini Abdülkadir’in şu kısacık anlatımdan öğreniyorsunuz, donup kalıyorsunuz:

(…)

“Kadının hangi evde olduğunu haber almak üzere uğraştım. Fakat hiçbir taraftan malumat alamadım. Önce Kahya’nın (Suphilerin katlinde birinci derecede görev alan Trabzon Müdafaa-i Milliye reisinin sağkolu kayıkçılar kahyası Yahya) evinde olduğunu, sonra Nemlizade Ragıp Bey’in evinde olduğunu söylediler. Bazı üç dört defa olmak üzere evlerinin kapılarından geçiyordum. İhtimal rast getiriri veya pencereden bakarken görüp nerede olduğunu haber alırım diye uğraştım. Fakat hiçbir taraftan haber almadım. Bilahare epey zaman geçtikten sonra kadının Kahya tarafından Rizelilere hediye edildiğini ve orada bir zevk arasında öldürdüklerini haber aldım.”(…)

Anlatımdaki/aktarımdaki “Rizelilere hediye edilmek”, “bir zevk arasında öldürmek” gibi ifadeler… başka söze gerek bırakıyor mu?Bir de, Türkiye solu hep “15’leri” anar, teknede boğulanlar arasında olmasa da, Suphi’nin karısının da anılması gerekmez mi?


Kaynak: Hamit Erdem, “Mustafa Suphi: Bir Yaşam – Bir Ölüm, s. 229, Sel Yayıncılık, Şubat 2005

*Mustafa Suphi’yi kimin öldürdüğü konusunda halen küçük bir süphesiniz varsa ölümünden 5 gün evvel, 22 ocak 1921’de TBMM’nin gizli toplantısında Mustafa Suphi ve komünistler hakkında yaptığı konuşmayı bulup okumalarını öneririz. (bkz: gizli meclis zabitlari, cilt 1, sayfa 333)

** Mustafa Kemal: İmge ve gerçek – Ertuğrul Kürkçü Radikal2 1995

***Ali Mert

Devrim Haberleri

Alevi Haber ne için var?
Ankara Gar katliamında hayatını kaybeden Gülhan Elmascan'ın hikâyesi
Muzaffer Oruçoğlu’na kısaca yanıtım: Bu bir tacizdir – Arzu Demir
'Allahsız' deyip cenazesini yıkamadılar