Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, önceki gün 82. kuruluş yıldönümü törenine katılmak üzere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne gitmiş.
Ama nedense polis, daha Bakan Bey’in okula geldiği andan itibaren terör estirmeye bastırmış koridorlarda, bazı öğrencilerin salona girişini engellemiş.
Bunun üzerine de salondaki “delikanlılar”dan bazıları, arkadaşlarının binaya alınmadığını Bakan Bey’e anlatmak, durumu protesto etmek istemiş...
Vay, sen misin bunu yapan?
Salondaki “güvenlikçiler” girmiş devreye... Gencecik kızların ağızlarını elleriyle kapatarak, bıyıkları yeni terleyen çocukları saçlarından çekerek sürüye sürüye salondan çıkarmaya başlamışlar...
Bu sırada koridorlardaki çevik kuvvet ekipleri de, geleceğin diğer genç hukukçularına, “Asayiş nasıl sağlanır?” dersi vermekle meşgulmuş!
Tabii, uygulamalı olarak!
***
Önceki akşam Erdoğan-Bush görüşmesini bırakıp, bulduğum her kanalda bu görüntüleri izledim.
Yargı organlarımızın en önemli isimleri o salondaydı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu...
Ankara Üniversitesi’nin rektörü, Hukuk Fakültesi’nin dekanı ve yüzlerce profesör, doçent de o salondaydı...
Ama hiçbiri polisin, korumaların bu anlamsız tavrı karşısında ayağa kalkıp, “Durun ne yapıyorsunuz?” diye müdahale etmedi!
Öğrencileri yerlerde sürükleyen polisi durdurmak için hiçbiri devreye girmedi.
Devreye girmelerini bırakın, başlarını arkaya çevirip, bakmadı bile çoğu!
Yok saydılar, umursamadılar!
Oysa yok saydıkları, umursamadıkları sadece bir grup “protestocu” gencin dayak yemesi değil; çok sesliliğin, demokrasinin ta kendisiydi!
Adalet Bakanı Şahin ise olaylar olup bittikten, gençler yerlerde sürüklendikten sonra gazetecilerin sorusu üzerine bir açıklama yaptı ve “Polisin müdahalede bulunmasını ben istemedim. Aksine; ne istiyorlar, bilmek isterdim. Hukuka aykırı bir muamele gördüler mi bilmiyorum” demekle yetindi!
***
Bu; yaşları 50’lileri çoktan geçmiş, 60’larına, belki de 70’lerine merdiven dayamış muhterem zevata hatırlatmakta yarar var:
Eğer siyasi bir kişilikseniz, ünlüyseniz veya bir mesleğin temsilcisi olarak bir üniversiteye konferans vermek üzere davet edildiyseniz; bilirsiniz ki karşınızda yaşları 18-25 arasında değişen binlerce öğrenci olacaktır.
Hayatlarının baharını yaşayan, kanları gürül gürül akan “delikanlı”lardır bunlar!
Haksızlıklara, mantıksızlıklara isyan etmek, bozuk olduğunu varsaydıkları düzene karşı sürekli bir isyan içinde olmak doğalarında vardır onların...
Siz de bu gerçekleri bilirsiniz ve ona göre verirsiniz kararınızı:
Gidersiniz ya da gitmezsiniz!
Eğer gidiyorsanız, bu, protesto edilmeyi de göze aldığınız anlamına gelir!
Kimi ülkelerde öğrenciler, yumurta bile atarlar devlet adamlarının kafasına da kimsenin sesi çıkmaz.
Üstelik bizimkiler onların yanında çok efendi... Sadece seslerini duyurmak için bağırıyorlar ve salona alınmayan arkadaşlarının durumunu anlatmak için yardım istiyorlar, o kadar!
Bu isteklerinin yanıtı ise dövülmek, hırpalanmak, yerlerde sürüklenmek oluyor.
***
Her fırsatta demokrasiyi savunan... Demokrasinin nimetlerinden en çok yararlanan... Bu sayede rüyalarında bile göremeyecekleri koltuklara oturan kişilerin; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki “devlet şiddeti”ne karşı sessiz kalmalarını, acizliklerinin bir göstergesi olarak görüyor ve hepsini kınıyorum.
Haydi, gönderin çevik kuvvetinizi ya da korumalarınızı...
Bakalım benim de ağzımı kapattırabilecek misiniz?
Mustafa Mutlu
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy2783 = 'mmutlu' + '@';
addy2783 = addy2783 + 'gazetevatan' + '.' + 'com';
var addy_text2783 = 'mmutlu' + '@' + 'gazetevatan' + '.' + 'com';
( '' );
2783 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
VATAN - 7 Kasım 2007