Danıştay 8. Dairesi'nin zorunlu din derslerinin içeriğiyle ilgili verdiği hukuka aykırılık kararı AKP yöneticilerini, Milli Eğitim Bakanı'nı, Diyanet İşleri Başkanı'nı nedense kızdırdı.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat ta Amerika'dan kararı tam anlayıp okumadan "Bu senin görevin değil" diyerek Danıştay'a yüklendi.
Yargı kararlarını bakanlığında uygulamayan Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik de "Biz o değişiklikleri zaten yaptık" diyerek her zamanki gibi kamuoyuna yanlış bilgi verdi.
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Bardakoğlu' nun açıklamaları ise hukuk devleti ile hiç bağdaşmıyor. Hukuk devletinde yargı organları din adamlarına danışarak karar vermezler.
Üstelik konu din değil, eğitimdir. Eğitimin laik bir ülkede din etkisinden ayrı, bilimsel yapılmasıdır. Anayasada ve yasalarda Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) de bunun için vardır.
Bilimsel eğitim anayasanın ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun (METK) gereğidir.
Danıştay, kararında, var olan din dersi kitaplarının içerdikleri konulardan dolayı zorunlu olarak okutulamayacağını belirtiyor.
Bu kararı verirken anayasanın 'Din ve vicdan hürriyeti' başlıklı 24. maddesine, METK'nin 12. maddesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve Anayasa Mahkemesi'nin 16.09.1998 tarihinde 8 yıllık kesintisiz eğitimin iptaliyle ilgili ret kararına dayandırıyor.
Anayasa Mahkemesi, E:1997/ 62, K: 1998/52 sayılı bu kararında şöyle demektedir:
"Laik devletin, doğası gereği resmi bir dininin bulunmaması, belli bir dine üstünlük tanımamasını, onun gereklerini yasalar ve diğer idari işlemlerle geçerli kılmaya çalışmamasını gerektirir. Bu bağlamda, laik bir devlette bir dinin eğitim ve öğretimi zorunlu hale getirilemez."
Danıştay kararının AİHM kararlarına benzemesi, Sayın Diyanet İşleri Başkanı'nın belirttiği gibi bir çelişki değil, tam tersine hukuka olan uyumun gereğidir. Üstelik AİHM kararları iç hukukumuzu da bağlamaktadır. Ayrıca Danıştay, kararında ilköğretimde okutulan din dersi kitaplarından örnekler veriyor.
Yüksek Mahkeme, sonunda " ...öğretimin adının din kültürü ve ahlak bilgisi olmasına rağmen, içerik olarak din kültürü ve ahlak bilgisi olarak kabul edilemeyeceği açık olduğundan, ... Dersin bu içeriği ile zorunlu tutulmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır" diyor.
Laik bir ülkede bir dinin zorunlu olarak okutulamayacağı yalnız Danıştay'ın bu kararıyla değil, Anayasa Mahkemesi'nin ve ülkemizin uymak zorunda olduğu AİHM kararlarıyla da bellidir.
Üstelik zorunlu din dersleri laik bir ülkede olmaması gereken bir durumdur. 12 Eylül 1980 darbesinin ürünüdür. Din adına laik hukuk devletinde bu savunulamaz. Özgür kuşaklar yetiştirmek için her aşamada bilimsel eğitim önkoşuldur. Danıştay 8. Dairesi de bu doğrultuda karar vermiştir.
Gerçekler bu doğrultudayken verdiği karardan dolayı yüce mahkemenin hedef gösterilmesinin ne gibi acı olaylara yol açtığını yakın zamanda yaşayarak gördük. Hukuk devletinde işine gelmediği zaman yargı organlarını suçlamak yerine o kararları anlamak ve ona uymak gerekir.
Mustafa GAZALCI
Cumhuriyet - 9 Mart 2008