Baski , karalama, siddet ve katliamlar altinda yüzyillarca gizlenmek yada örtünmek zorunda kalan Alevilik ve Aleviler , inanclarini yol önderleri ve ozanlariyla bir yandan deyis ,gülbenk / gülbang , beyit gibi sözlü sekilde dilden dile ulastirmis, diger yandan Ayin-i Cem, Semah, Gülgang / gülbeng ,Musahiplik gibi kavramlarla ritüellerine islemis ve aktarmis, ayni sekilde de cesitli sembollerle ifade ederek günümüze kadar tasinmislardir.
Cesitli sembol ve sekillerle ifade ettikleri inanclarini bugünlere kadar tasiyan Aleviler ve Aleviligin en önemli belge ve bilgilerinden birisi de mezar taslaridir.Aleviligin gecmisini aramak isteyenler Alevilere ait mezar taslarinda gizli olan bu hazineleri kesfetmeli ve anlamaya calismalidir.
Dünden bugünlere ulasabilmis, bugünden de yarinlara ulasacak olan bu belge ve bilgiler iyi analiz edilmeli, Alevilik inanci ile ilgili bu cok önemli bulgular insanlarimiza sunulmalidir.Bu bir yerde Alevilikle ilgili gerceklerin ortaya cikarilmasi ve bilinmesi anlamini da tasiyacaktir. Gecmisini dogru sekilde kavrayamayan, anlayamayan ve bilmeyenler gelecegini saglam temellere otuttamaz ve onunla dogru bir iliski kuramazlar.Dezenfermasyon ve asimile politikalari icinde yok olup gitmeye mahkumdurlar. Özellikle son yillarda Aleviler icin dezenfermasyon asimilasyon sözcükleri Aleviler icin cok tanidik ayni oranda da tehlikeli kelimelerdir.Bilincli carpitma yolu ile özellikle Islam ile iliskilendirilmeye calisilan Aleviligin insanlik tarihi kadar eski oldugu gercegi bu yollarla yok edilmeye calisilmaktadir.
Alevilere ait heykel ve levha seklindeki bircok mezartasi günümüze kadar gelememis,tahrip edilmistir.Bazilari hazine avcilari ve müzeler tarafindan yerlerinden sökülmüs , para karsiligi satilmis yada sergilenmek üzere bulunduklari yerden alinarak götürülmüslerdir.Bütün bunlara ragmen günümüze kadar ulasabilenlerden cok önemli bilgiler edinilebilinir.Mezartaslari üzerine cizilmis cizim ve semboller bize Alevilik inanci ve mitolojisi hakkinda bircok seyi ögretecektir.Doga ve düsmanlari tarafindan yok edilmesine ragmen bazilari günümüze ulasmayi basarmislardir.
Dersim , Elazig köylerinden alinan koc ve koyun heykeli figürlü mezartaslari genelde Elazigdaki müzeye, Varto ve Mus yöresinden alinanlar Diyarbakir Müzesine , Erzincan ve köylerinden alinanlar Ankara Etnografya Müzesine, E rzurum ve cevresinden alinanlar Erzurum Müzesine ,Igdir, Ardahan ve Kars civarindan alinanlarda Kars müzesine götürüldükleri yönünde bilgiler bulunmaktadir.
Yine bazilarinin “hazine avcilari” tarafindan yerli ve yabancilara satilmis olabilecegini de düsünmek gerekiyor.
Mezartasi heykelleri ; Serpantin ,Kireçtaşı (Kalker) , tüf tasi gibi iscilik olarak kolay bicimlendirilebilen tas cesitleri tercih edilmesine ragmen bazi örneklerde zor islenebilen türden olanlara da rastlanmaktadir.Genellikle blok seklinde tek parcalidirlar.
Eski mezarlar ve mezarliklar; yüksek olan bir tepe de, köy ve mezralarin yüksekce bir yerinde bulunmaktadir.Mezar ve mezarliklarin yüksek bir yerde olmasinin ölen kisinin ruhunun göcü , Alevilikteki devriye ve coklukta birlik inanciyla iliskisi vardir.Alevikteki devriye inancina göre can ölür ama ruh ölmez.Bu yüzden hayatini kaybeden birisi icin “öldü” denmez , “Hakka yürüdü” , “Hakka erdi” denir.Ruh cesitli asamalardan, bedenlerden gecerek en son Insan-i Kamil derecesinde kaynagina dönecektir.Sözlü gelenegin ustalarindan Pir Sultan bunu;
“Ben Musayım sen Firavun,
ikrarsız Şeytan-i Lain.
Üçüncü ölmem bu hain
Pir Sultan ölür, dirilir.”
seklinde dile getiriken Sitki da;
“Güruhu Naci ye özümü kattım.
İnsan sıfatında çok geldim gittim.
Bülbül olup firdevs bağında öttüm
Bir zaman gül için dara düş oldum” dizeleriye anlatmistir.
Bircok inanc ve din de oldugu gibi Alevilik inancinda da yüksek tepe,dag ve tümseklerin kullanildigini ve kutsandigini görmekteyiz. Dersim de Munzur daglari,Dujik Bava , Bagir dagi , Düzgün Bava, Sivasta Cogi Baba gibi onlarca örnekleri bulunabilir. Ziyaret,dergahlar gibi mezarliklarin da buralara kurulmasinin yüksekliklerin kutsanmasi günes, gökyüzü ve evren ile iliskili olabilecegi düsünülmelidir.
Mezarliklarda ve mezarlarda kullanilan malzeme genellikle tas ve agactir.Tas önemli yer tutmakta, cesitli sekiller verilerek büyük bir emek harcanarak yapilmis el isciligi büyük ustalikla sergilenmistir.Batisinda Firat-Karasu cizgisinden baslayarak Urmiye gölüne kadar olan ve bugun Alevilerin yasadigi cografyada yasamis Urartularda da tas ve agac isciligi önemli bir tutmus ve bunun bircok örnegi günümüze kadar ulasmistir.Urartular döneminde bu cografyanin hemen heryerinin ormanlarla ve ardic agaclariyla kapli oldugu, kerestecilik yapildigi belgelerde mevcuttur.
Urartularla Alevilerin Kirklar ve Suya Verdikleri Önem:
Aleviler ve Urartularin ortak özellikleri sadece bu kadarla sinirli degildir.
Urartularda doga ve dogal olaylar inanclarinda önemli bir yer tutar.Su, dag,kaya, günes gibi doga parcalarina tanrisal varliklar gözüyle bakilmis, kutsanmistir.Su kaynaklarinin baslarina yapilmis figürler, kaya resimleri icinde balik ve hayat agaci figürlerine rastlanmistir.Kayalara yapilan mezarlar ,kral mezarlari,tapinaklar, buralara islenmis resimler ve kapilar bu yerlerin inanclari icin önemini göstermektedir.Pülümür de bulunan, Urartular döneminden olan Gelin Odalari yada Kirk Oda magarasi; kaya mezarlari ve magara kirk bölümden olusmakta, yukaridan asagiya dogru ilerleyerek bir derenin kaynaginda son bulmaktadir.Alevilikteki “Kirklar Kapisi” ve bu magaradaki kirk bölüm ve kapi ilginc bir sayisal benzerlik gösterir.
Suyun hayat anlamina geldiginin bilincinde olan ve onu yasamsal alanlarda kullanmis Urartularda su kanallarinin izleri baska cografyalarda da günümüzde bile belirgindir.Van ve cevresinde Urartulardan günümüze kadar ulasmis bircok su kanali bulunmaktadir.
Ayni sekilde Munzur Gözeleri ve nehri Aleviler icin kutsaldir ve yine ilginc olan bir nokta; efsanelesmis Munzur Gözelerinin kirk tane oldugunun söylenmesidir.Efsaneye göre Munzur elindeki süt dolu kazan ile kosarken süt kirk yere dökülür ve buradan su fiskirir.Kutsal sular kirletilmez , cöp atilmaz.
Baska yerlerde de suya gösterilen bu saygi Pülümür Heniye Pil / Büyükcesme deki ziyarette de görülür.Bu ziyaretten cikan su gündelik hayattaki gereksinmeler icin (camasir yikama, banyo ve diger) kullanilmamakta sadece icme amaciyla tüketilmektedir.
Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Mengümekler dönemi Alevi mezarlarinda da tas önemli bir yer tutmustur.
Bazi mezartaslarinda koc,koyun ve insani sekillerle yontulmus heykeller kullanilmis bazilarinda ise lahit ,levha ve dik sutünlar seklinde yapilar mevcuttur.
Dersim ,Elazig, Erzincan, Sivas,Zara,Tokat,Mus, Varto,Van,Ercis, Ardahan ve Kars yörelerinde koc figürlü mezartaslari dikkat cekerken Ahlat ve bazi yöreler de dikme tas denilen türler kullanilmistir.
Alevi mezarlarinda tas gibi dayanikli bir agac olan ardic agaci da kullanilmis fakat bu tas kadar uzun ömürlü olmadigi icin zaman icinde daha cabuk tahribata ugramis yada yok olmustur.Ardic agacindan yapilmis mezarlara örnekler bircok kisi tarafindan bilinmektedir.
Genellikle sanduka seklinde ve alti tane tahta kullanilarak yapilmislardir.Ikisi yan , biri bas, biri ayak ve ikisi de cati seklindeki üst bölüm icin kullanilmis ve bazen gecmeli bazense büyük civilerle birbirine tutturulmustur.Bas ve ayak bölümleri verilen sekillerden anlasilmaktadir.Bas bölümü yuvarlak ayak bölümü ise v seklindedir.
Yazidan önce resim vardi
Bircok uygarlik ve toplumun gecmisine ait yapilan arkeolojik arastirma da görülecektir ki resim ve sekillerle yasama ait hersey anlatilmaya calisilmistir.Magara, kaya ve mezarlara yasam ve yasam sonrasina iliskin bircok sekil, sembol ve resim cizilmistir.Yazinin insanlar tarafindan bulunup kullanilmasi ile resim yerini yazi birakmis ve daha önemli bir yer almistir.
Aleviler devamli olarak baski ve siddete maruz kalmalari sonucunda inanclarini yaziya pek dökmemisler fakat bunu bir sekilde sembol ve sekillerle ifade etmislerdir.Yaziya dökememelerinin sebeplerinden en önemlisi ve belki de tek olani bunun hayatlarina malolacaginin bilinmesidir.Yaziyi kullanmanin tehlikesi karsisinda yapacaklarindan bir tanesi de bunu sembol ve sekillere büründürerek nesilden nesile aktarmak olmustur.Mezartaslari incelendiginde bircok mitolojik ve inancsal sembol ve bicim görülmektedir.Bunlar birer sifre niteliginde olup anlatimlarin sekli ve sembole sigdirilarak anlatimidir.Her biriyle anlatilmak istenen bir mesaj vardir.
Aleviligin Sembollerle Anlatimi:
Düsünsel ifadeler pratikte; rakam,isaret, sekil ve sembollerle anlatilarak inanc kültleri olusturmuştur.Alevilik inancinda kullanilan bazi sembol ve isaretler sunlardir.
Günes,
Isik,
Ay,
Kandil,
Süleyman Mührü,
Baglilik Mührü,
Teslim tasi,
Hayat ağacı,
Carki felek,
Koç heykeli,
Testi, ibrik,
Sini,
Kilic yada kama,
Terazi,
El,
Silah / tüfek, tabanca,
Asa,
At,
Ege ve Akdeniz Türkmen ve Tahtacilar da kaz ayagi sekli bulunan mezartaslari mevcuttur.
Bu sembol ve sekillerin bazilari ölen kisinin sosyal durumu ile ilgili olmakla beraber cogu inancsal anlatimlardan olusur.
Isik ve isigin kaynagi olan günes, dolayisiyla ates; Alevilikte büyük bir öneme sahiptir.Tipki; hava ve gökyüzü, su ve toprak gibi.Ates,su,hava ve toprak evreni olusturan dört elementtirler.
Bu dört element mezartaslarinda oldukca kullanilmistir. Süleyman Mührü denilen ; icice gecmis olan iki ücgenden olusan alti köseli yildizla tarif edilir.
Kandil;nurdur ve isiktan gelip isiga dönmeyi simgeler.Nesimi bir deyisinde söyle aciklamaktadir bunu:
“Aslimi sorarsan ben bir niyazim
Sabir ilmi derler yerden gelirim
Ve katre idim simdi han oldum
Arstaki kandilden nurdan gelirim.”
Alevilik inancina göre “ten ölür ama ruh ölmez”. Ruhun ölmezligine inanıldığı icin “ölüm” kelimesi yerine “dünya değiştirdi”, “don değiştirdi”, “hakka yürüdü” gibi terimler kullanılır.
Ibrik , testi suyu anlatir.Hayat suda baslamis ve su hayati öneme sahiptir.
Sini;cömertligi ve bereketi simgelemektedir.
Kilic, kama,silah kisinin cesurlugunu , kahramanligini gösterir.
Asa ; bava / baba, dede,pir,rayberlik ve mürsitlik gibi yol önderligini simgeler.Özellikle köysel yasanti icindeki Alevilkte yol önderleri asalari ile dikkati hala cekmektedir.
Asa ile ilgili bir baska dikkat cekici nokta da; Batiniligin babasi olarak kabül edilen Hermes (Idris Peygamberin ) de Misirda papirüs kagitlarina ve duvarlara yazilan cizimlerde asa ile görülmesidir.
Islam dininde mezar gelenegi olmamasina ragmen Anadoluda bunun uygulanmasi Anadolunun Kizilbaslik / Alevilik inanci ile ne kadar icice olduguna da güzel bir örnektir.
İslam ülkelerinde mezar tasına rastlanmaz. Islam da; ölünün toprakla bütünlesmesi ve zaman içinde kaybolması istendiginden mezartasi diye bir gelenek Anadolu disinda pek bulunmamaktadir.
Bu konuda arastirma yapan Ömer Kemal Agar Tunceli-Dersim Coğrafyası (1940 İstanbul) ve Nezmi Sevgen ,Anadoluda Koyun ve At Motifli Mezar taşları adlı makalesinde (Tarih Dünyası Dergisi, 1950 Ağustos, Sayı:8 ) Sünni Kürtlerin molla ve müftü tekfirleri yüzünden bu sekli mezartaslari yapmadiklarini ve bu gelenegin Alevilere ait oldugunu yazmislardir.
Dersim ve cevresinde Asma Mezelu / Mezarlar ayi denilen bir dönem vardir.Bu zamanda mezarlar yapilir, taslar dikilir,kurbanlar kesilir ve niyaz edilir.
…
”
Erenler sırrına ermek istersen
Bu sırra ermeye rehber isterler.”
Alevik inanci “sir”larini cesitli bicim, sekil ve motiflerle baska inanc ritüellerinde de anlatmaya calistigi gibi bunu mezartaslarina da gecirmis ve bize aktarilmasini saglamistir.
Baski ve katliamlara ragmen büyük bir miras olarak bugünlere tasimis ve bizlere birakmistir.Aleviligin saptirilmadan , gerceklikleri ile ögrenilmesine ve anlasilmasina önemli ölcüde katkida bulunulmustur.Bizlere düsen görev ve sorumluluk; bunun dogru olarak kavranilmasi ve ögrenilmesi , gelecek kusaklara da dogru bir sekilde aktarilmasidir.
Metin KAHRAMAN
2008