2 Temmuz 1993’te Sivas madımak katliamında yitirdiğimiz canlar, ülkemizde emperyalizme faşizme ve gericiliğe karşı mücadelede aydınlık geleceğimizin temsilcileridir. Katliam planı, demokrasiyi, eşitliği, ve özgürlüğü düşman belleyen; toplumsal inançsal ve kültürel farklılıkları yok sayıp tek tip yurttaş yaratmaya çalışan egemen zihniyetin ürünüdür.
Bundan tam 15 yıl önce Sivas’ta; şeriatçı, gerici, faşist güçler, insanlık dışı bir katliamı, devletin ve güvenlik güçlerinin gözetiminde hayata geçirmişlerdir. Katliamı gerçekleştirenler, halkların kardeşliği ve emeğin özgürleşmesi mücadelesini engellemek ve “şeriatçı-laik” ikileminde boğmak istemişlerdir.
İnancın, bilincin ve direncin simgesi olan Pir Sultan Abdal’ın, yaşadığı yerde, Banaz’da düzenlenen ve ilk kez Sivas’ta gerçekleştirilecek etkinliklerin 4. süne katılmak için Sivas’a giden; 33 aydın, yazar, şair, sanatçı, ozan ve semahçılarımız ve iki otel gorevlisi olmak üzere 35 canımızı yani aydınlık geleceğimizin, Madımak’ta yakılarak katledilişlerinin 15 yıl geçti. Onlar, “Gelin Canlar Bir Olalım” diyen, “Bozuk düzende sağlam çark olmaz “ diyen “Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diyen Pir Sultana Yoldaş Oldular.
Her şey hala dün gibi belleklerimizdedir. Ne şeriatçı gürühun “Allah Adına” can almaya bilenmiş hallerini unuttuk, ne de güya onları engellemekte görevli güvenlik güçlerinin “nazik tavırların” ne ozanlar heykeli’nin Sivas caddelerinde sürüklenişini unuttuk, nede yangına 20 dakika kala, otel kapısına kadar gelmişken çekip giden Tugay Komutanını unuttuk.
Sivas katliamını unutmadık’
Madımakın karanlık koridorlarındaki uzun bekleyişi, umutlarun tükenişini dışarıdan gelen slogan seslerini, otelin camlarında patlayan kaldırım taşlarını, her şeyi yutup yakan o yangın anını, karanlıkta dumanlar ve alevler içinde gerici canilere karşı direnen canları unutmadık.. Sivas katliamını unutmak ihanettir.
Bugün bölgemizde ve ülkemizde yaşanan gelişmelere baktığımızda Sivas-Madımak Katliamının anlamı daha fazla onem kazanmaktadır.
ABD bölgemizde büyük Ortadoğu projesi ile emperyalist politikaların hayata geçirmeye devam etmektedir. IMF ve AB politikaları doğrultusunda yürütülen özelleştirme kampanyalarıyla halkımızın alınteriyle yarattığı zenginlikler, uluslar arası sermayeye peşkeş çekilmektedir.
Öte yandan bütün dünyadaki işçi ve emekçilerin bayram olarak kutladığı 1 Mayıs, bu yıl ülkemizde anayasal haklar hiçe sayılarak, bir emekçi kenti olan istanbulda adeta sokağa çıkma yasağı ilan edilerek, Taksim alanı işçi ve emekçilere yasaklanmış, sendika binası hastane sokak işyeri demeden günlük yaşam ve işçi bayramı devlet gazı ile zehirlenmiştir.
Eğitim sağlık ve sosyal güvenlik alanında eşit parasız kamusal hizmet tüm halkımızın hakkı ve devletin asli görevleri iken “AB uyum yasaları” ve “reform” adı altında çıkarılan yasa ve özelleştirmelerle, parası olanın satın alabileceği hala getirilmektedir.
Anadolu halkların özgür ve eşit birlikteliği ve kardeşliği temelinde çözülebilecek olan Kürt sorunu devam etmekte; yükselen çatışmaları ortam ve sınır ötesi operasyonlarla sorun, çözümsüzlüğe sürüklenmektedir. Irkçı faşist provakatif saldırılarla linç girişimleri ve Sakarya’da yaşanan saldırılar bize Madımak’ı hatırlatmaktadır.
Cezaevlerinde insan onurunu hiçe sayan uygulamalar devam ederken, yeni yasalarla yaşamı içerde ve dışarıda hücreleştirmeye çalışan ve tecriti dayatan siyasi iktidar, bu konuda da çözümsüzlüğe ısrar etmektedir.
Özgür bilimin ve sanatın üretildiği yerler olması gereken üniversitelerimiz ticarethaneleştirilmiştir. Bilim insanları, öğretim üyeleri ve öğrenciler üzerinde, gerici ve şoven baskılar devam etmektedir.
Eğitim sistemimiz; çağdaş bilimsel ve demokratik nitelikten uzak zorunlu din dersleri ve uygulamalı din eğitimi ile gericileştirilmekte, hukuksal süreçlerle kazanılmış olan haklarımız görmezlikten gelinip ırkçı-gerici eğitim politikaları dayatılmaktadır.
Bütün bu değerlendirmeler ışığında 2 Temmuzu anmak daha da önem kazanmaktadır. Katliamın 15. Yılında bağımsız, demokratik ve özgür bir ülke yaratma mücadelemizde, Madımak Oteli’nin müze yapılması ve 2 Temmuz 1993 gününün uluslararası düzeyde kabul gören bir anma günü olarak kabul edilmesi gerektiğini ilan ediyoruz. Bu anlamda tüm demokratik kamuoyunu çağrımıza destek vermeye davet ediyoruz.
Sivas - Madımak Katliamının ardındaki güçlerin ve elebaşlarının bir başbakanın çekmecesinden çıkan Maraş Katliamı ile ilgili bilgi notu ile belgelendiğini artık biliyoruz. Bu nedenle, Sivas Katliamı’nın 15. Yılında Emperyalizme, Faşizme, Irkçılığa, gericiliğe ve Yoksulluğa karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Metin Arslan
Ümraniye Pir Sultan Abdal Cemevi Derneği Başkanı
EVRENSEL - 02 Temmuz 2008