‘Devletin görevi, toplumun bir parçası olan farklılıkları tanımlamak değil, bu farklılıkları tanımak ve anlamaya çalışmaktır.’ ‘Siyasetin görevi, halkın bir bütün olarak beklentilerini karşılamak, temel hak ve hürriyetlerini korumaktır.’
İnsana ‘can’ diyen bir ortak medeniyetin, bir ortak dilin çocukları olduğumuz için, barışa hasret kalan insanlık ailesi içinde biricik bir konuma sahibiz.’
Bunları kim söylüyor?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan...
Nerede söylüyor?
Katıldığı ‘Muharrem Ayı Orucu İftarı’nda...
***
İftara Alevi örgütlerinin tavrı ne?
279 Alevi derneğinden sadece 6 dernek iftarda yer alıyor... Katılanlar daha ziyade herhangi bir oluşum içinde yer olmayan Aleviler...
Katılmayanlar neye öfkeli?
Örneğin, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Turan Eser, iftar hazırlığını Aleviler’in yapısal ve hukuksal alanda değişim isteyen reformlarını örtme çabası olarak nitelemekte...
Eser, ‘Resmen tanınmayan inancımızı, orucumuzu ve Cemevlerimizi AKP’nin siyasi malzeme olarak kullanmasını doğru bulmayız’ demekte...
Alevi Federasyonları, ‘buluşma önce yapısal reformlar düzeyinde gerçekleşsin’ çağrısı yapıyor.
Ayrıca protestocu Alevi dernekleri, Aleviliğin temsili için bir devlet kurumu oluşturulması fikrine de karşı çıkmakta...
***
Kısacası, Aleviler haklı olarak ‘kimlik’ sorununun çözümü istiyor...
Bunu ne çözer?
Siyaset ve hukuk...
Önce sıkıntılar siyasal kanallara aktarılır, sonra da hukuksal düzenlemeyle çözülür...
Kürt Sorunu...
Alevi Sorunu...
Hepsi için çözüm aynı...
Ama genellikle sorunu çözmek istemek yerine, sorundan yararlanarak ‘milletvekili’ olmak ve siyasette pozisyon elde etmek isteyenler daha önde koşuyor...
Sorunları hukuksal olarak çözmek yerine, ondan rant çıkarmak... ‘Düşman yaratmadan çözüm üretmek’ yerine, kavgayı sürdürüp, ondan siyasal menfaat çıkarmak...
***
Aleviler de sorunların ‘hukuksal’ yoldan çözüleceğine giderek çoğalan bir biçimde katılmakta...
Bunu açılan davalardan anlıyoruz...
Hukuksal hak arama ve özgürlükleri genişletme savaşı çok çok olumlu...
***
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne açılan zorunlu din dersi ile ilgili dava da bunlardan biri... Başbakan’ın önceki günkü iftarda altını çizdiği ‘temel hak ve özgürlüklerin’ uygulanmasını sağlamaya yönelik çok etkin bir araç olan AİHM, zaten ‘Türkiye, zorunlu din dersi ile tarafsızlık, çoğulculuk, dini ve felsefi inançlara saygı kriterlerini karşılamamıştır’ gerekçesi ile Alevi bir ailenin zorunlu din dersine karşı açtığı davada Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etti.
Ayrıca,
Mahkeme kararında din dersinin içeriği nedeniyle zorunlu olamayacağını da vurguladı.
Farklılıkları tanımak ve anlamaya çalışmak söz konusu ise...
Belki de Milli Eğitim Bakanlığı bu karara hiç itiraz etmemeliydi...
İftarı protesto eden Alevi dernekleri AİHM kararını ‘demokrasi ve laiklik mücadelesinde bir kazanımı’ olarak niteledi.
Demek ki çözüm aranıyorsa, yol belli: Hukuk...
Üstelik belli bir mutabakat da varmış gibi görünüyor...
***
Varmış gibi diyorum...
Çünkü:
AB Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn kaçtır, AİHM’in zorunlu din dersleriyle ilgili aldığı kararın uygulanmasını beklemekte olduğunu söylemekte...
Ama pek tınan yok galiba...
Ayrıca dün de Ankara 6’ncı İdare Mahkemesi, ‘’Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi anayasa ve yasalara aykırı’’ kararını verdi.
Aleviler 2005 yılında Başbakanlık’a ‘Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi’, ‘ibadet için bütçeden pay ayrılması’ ve ‘Diyanet işlerinde Alevi inanç önderlerine kadro tahsis edilmesi’ taleplerinde bulunmuştu.
Ancak bu talepler Başbakanlık tarafından reddedilmiş, Cem Vakfı da 6’ncı İdare Mahkemesi’ne Başbakanlık kararının iptali istemiyle dava açmıştı.
6’ncı Daire dün davayı esastan karara bağladı ve iptal istemini reddetti. Gerekçeli kararda, ‘Alevilerin din ve inanç özgürlüklerinin engellendiği konusunda somut veri olmadığı vurgulandı. Mahkemeye göre, Aleviler bu istekleriyle pozitif ayrım talep ediyor’ denildi...
Bir taraftan Başbakanlıkça reddedilen Aleviler’in talepleri, diğer taraftan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘halkın bir bütün olarak ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak, temel hak ve hürriyetlerini koruma altına almak’ siyasetin görevidir vurgusu...
Tüm bu çelişkili gelişmelere rağmen tek şaşmaz çözüm hukuktur... Üstelik bu kararın temyizinin de olduğunu unutmamak gerek...
***
Sorunları ne çözer?
Alevi sorununu ne çözer?
Yazının başındaki Recep Tayip Erdoğan’ın sözlerinin hayata geçirilmesi çözer...
Mağdurların evrensel hukuka, Avrupa İnsan hakları Mahkemesi’ne başvurusu çözer...
O kararların uygulanması çözer...
Kısacası hukuksal zemin çözer...
O halde...
Siyasal rant söz konusu değilse, kavga neden, hırçınlık neden?
‘Gelin canlar’ evrensel hukuk ve temel hak ve özgürlüklerin harfiyen uygulanması konusunda ‘bir’ olalım...
Mehmet ALTAN
STAR - 13 Ocak 2008