Av. Necdet YILDIRIM
Sayın Birand,
Alevi Mitinginden sonra aldığım gazetelerde yorum ararken, sizin ve birkaç değerli yazarın yorumunu okuyunca, yirmi yıla yakın süregelen yeni mücadelenin kamuoyu tarafından algılanmaya başlanmış olduğunu gördüm. Demokrasimiz adına sevinmemiz gereken bir durum.
Özellikle geçmiş yıllarda yaşanan erozyondan sonra, insanların tepkilerden çekinmeden, bugüne değin kendinden sayılmayan Alevilerin talepleri karşısında, birkaç cesur aydın insanın destek vermesini son derece önemli buldum.
Bizler eşitlik adına, Demokrasi adına, bireysel ve inançsal özgürlükler adına, Laiklik adına seslendirdiğimiz çağrılarımıza toplumun önemli sayılabilecek kesimlerinden olumlu tepkiler alınmasını son derece anlamlı bulmaktayız. Ancak bu çağrıları şimdilik kaydı ile yeniden ihtiyatla karşılamamız gerektiğini bilmekteyiz. Uzanan elleri tutmak isteğimizin olacağını, ancak henüz yanımızı dönebilecek kadar güven telkin edilmediğinin de bilinmesini isteriz. Bir eksiklik sonucu, içeriği açıklanamayan çözüm yollarının ne olduğunun ve neler getirilmek istendiğini bilememekteyiz.
Şimdilik belli söylemlere, karşılık alabildiğimizi söyleyemeyiz. Ancak her sorunun çözümünde olduğu üzere, bu sorunun çözümünde de tarafların karşılıklı olarak, görüşmeyi uygun bulmalarını olumlu bulmaktayım. Zira ilk defa Sünni gelenek bu sorunu tartışmayı olumlu gördüğünü açıklamıştır. Bunun önemsenmesi gerektiğini bilmekteyiz. Ancak her şey değil. Önemli olan nasıl, kiminle hangi enstrümanla sorunun çözüleceğidir. Muhataplar ve enstrümanlar yanlış seçilecek olursa korkarım ki Alevilerin bölünmesine yol açan sonuçlara varabilir. Bunu asla istemeyiz.
Alevilerin sorunlarının önemli bir bölümü bireysel ve toplumsal sorunlar olmasına karşın, inanç özgürlüğünün laik demokrasinin öngördüğü biçimde çözülmesi, sonucun etkisi ve genel detaylar bakımından önemlidir. Bu nedenle talepler içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın statüsü ve varlığı meselesi Demokrasimiz için son derece önemlidir. Bu sorun Demokratikleşme sorunu olarak algılanmalı, Laik Demokraside Diyanet İşleri Başkanlığı'nın durumu irdelenmelidir.
Cumhuriyetin Kuruluşu sırasında zorunlu nedenlerle inşa edilen Din Hizmetlerinin zaman içinde Laik Demokrasi için ne gibi sorunlar yarattığını bugüne değin çok görüldü, bundan böyle de görülmeye devam edecektir. Bu nedenle Alevilerin bu taleplerinin ciddiye alınması ve Diyanet’in konumunun ve teşkilat yapısının yeniden yorumlanması ve Devlete vesayetle bağlı olan kurum olmaktan çıkarılması gerekmektedir. Alevilerin bu kurum içinde düşünülmesi ise taraflar bakımından olanaklı olmadığı gibi, çoğunluk aleviler bakımından arzulanan sonuç değildir.
Madem TBMM’de grubu bulunan Siyasi Partiler Alevilere çözüm bulmak istiyorlar; Alevilerin temsilcilerini ve Kanaat önderlerini dinlemeliler. Alevilerin oluru ve rızalığı alınmayan sonucun mutluluk vermesi olanaklı görülmemelidir.
Cem evlerimiz zaten faaliyetlerini amaçlarına yakın bir biçimde sürdürmekteler. Ancak bu yapıların gerek İmar yasasında gerekse Din Hizmetlerini belirleyen Diyanet işleri yasasında sayılan kurumlar arasında Cem evleri denmek sureti ile yasal statüsü tanınmış olacaktır. Ancak nasıl faaliyet göstereceği ve hangi hizmetler için var olduğu, teşkilatı ve işleyiş yasası çıkarılmadan, ilerde yeniden sorunların yaşanmaması için, Alevi kurumlarının ve bilim adamlarının görüşleri alınarak bu gereklilikte çözülmelidir.
Dedelerimiz din hizmetlerinin karşılığında canların kendileri için ayırdıkları “rızalık” olarak da bilinen “hakullah” dışında bir ücret almamışlardır. Gerek “dedelik kurumunun” manevi statüsü gerekse hizmet verecek dedelerin nasıl ve hangi yöntemle belirleneceği oldukça zor ve dikkat edilmesi gereken bir sorundur. Bu nedenle buna dair işleyişinde hangi araçlarla çözülecekse buna dair alt ve üst yapı hazırlıklarının da detaylı olarak konuşulması buna uygun çözülmesi uygun düşecektir. Aksi takdirde kısa vadeli çözümler ileride sorun yaratacak, çıkmaza varabilecektir. Tarafların önyargısız ve çözüme yardımcı olmaları halinde aşılması mümkün olabilecektir.
Zorunlu din eğitiminin Cumhuriyetle bağdaşmayan bir Anayasa maddesi olduğu bilinmesine karşın, kaç kez değişen Anayasada buna dokunulmadı. Cumhuriyet kurulurken Zorunlu Din dersleri yoktu. 1961 Anayasasında da yoktu. Ben din derslerine girmeden orta öğretimimi tamamladım. Ancak uzunca bir süredir teolojik yorumlar yapabilecek kadar kendimi eğittiğimi söyleyebilirim. Böyle bir gereksinim içinde, bana lazım olan teolojik eğitimi kendim edinmeye karar verdim. Bu benim bireysel kararımdır. Ancak kimsenin zorlaması ile böyle bir eğitimi asla almam, alınmasına da sıcak bakamam. Bu insan hakları sorunu olup, Hukukçu arkadaşlarımın açtığı davalarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatları da bu yolda olup, Anayasasının açık emrine rağmen bu karar uygulanmamaktadır. Oysa Hükümet bu kararı öncelikle yürürlüğe koymalı ve çocuklarımıza zorla bir inancın eğitimi verilmemelidir. Bu ancak Anayasanın 24.maddesi üzerinde varılacak mutabakatla, zorunluluğun sona erdirilmesi sureti ile çözümlenebilecektir. Bu noktada yaklaşımların ne derece samimi olduğu hususu da test edilmiş olacaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın devlet organı olmaktan çıkarılmasını veya lağvedilmesini talep etmek artık mümkündür. Bu talebi programında açıklayan Barış Partisi aleyhine açılan dava Anayasa Mahkemesi tarafından 5’e karşı 6 oyla red edilerek içtihat oluşturulmuştur. Hiçbir Siyasi partinin bunun ardına sığınmasına gerek kalmamıştır.
Yılları bulan Demokratik Alevi mücadelesinde şaşmadan, sapmadan, barışı zedelemeden bu noktaya taşıyan mücadele arkadaşlarımın bundan sonrada, şaşmayacaklarından emin olarak tebrik ediyorum.
Sizlerde Mustafa Kemal Türkiyesi’nin cesur ve samimi aydınlarısınız. Desteğinize ve katkınıza teşekkür ederiz.
Av. Necdet YILDIRIM
Alevi Derneklerinin önceki başkanlarından
KAYNAK : Alevihaber.com – 25 Kasım 2008