Maraş katliamının 31. yıl dönümü, "faili Ergenekon" çarpıtmalarının gölgesinde ve Alevilere, AKP'nin "Alevi Açılımı" paketinden fırlayan katliam sanığı Ökkeş Şendiller kepazeliğinin yaşatıldığı günlerde anıldı.
31. yıl dönümü nedeniyle son birkaç gündür çeşitli etkinliklerle anılan Maraş Katliamı, "Ergenekon" ile açılan dönemde, ülke tarihinin yeniden yazılması ve devlet beslemesi eli kanlı sağcı örgütlerin aklanması girişimlerine konu edilen olaylardan biri olduğu için, bugün daha da önem kazanıyor.
AKP'nin, Alevilerin Cumhuriyetin tasfiyesi projesine eklemlenmesi yolunda attığı "Alevi Açılımı" adımının ikiyüzlülüğünün nişanesi olarak, davanın bir numaralı sanığı Ökkeş Şendiller'in geçtiğimiz günlerde yapılan 6. Alevi Çalıştayı'na davet edilmesi de, Maraş Katliamının anıldığı bugünlerde, AKP'nin geçmiş iktidarların yolundan devam ettiğine iyi bir kanıt oluşturuyor.
Türkiye'de 12 Eylül darbesine zemin oluşturmaya yönelik provokasyonlarda, yüzlerce aydın, gazeteci, sendika lideri, sol partilerin üyeleri ve yöneticilerinin, 12 Eylül sonrasında da yine ilerici ve solcuların yanı sıra Kürt ulusal hareketinde yer alanların da yoğun bir şekilde "faili meçhul" cinayetlerle katledilişinin habercisi sayılabilecek Maraş Katliamı, 1978 yılının Aralık ayında gerçekleşti.
Birkaç güne yayılan ve 23-24 Aralık günlerinde, kadın, çocuk, genç, yaşlı yüzlerce insanın öldürülmesi, binlercesinin yaralanmasıyla tepe noktasına ulaşan ve bizzat devletin tüm kurumlarının işbirliği ve MHP üyesi ülkücülerin tetikçiliği sonucu kent halkının galeyana geldiği katliamda, saldırıların hedefi Aleviler oldu.
Katliam nasıl tezgahlandı
Maraş Katliamı, devlet destekli ülkücü çetelerin ve dinci-gericilerin düzenledikleri komplolar sonucu, resmi rakamlara göre 111, Alevi kaynaklarda dile getirildiğine göre ise 500'e yakın insanın yaşamını yitirdiği, binlercesinin yaralandığı ve kalıcı sakatlıklara uğradığı, kadınlara tecavüz edilip çocuklar ve yaşlıların öldürüldüğü insanlık dışı olaylarla tarihe kazındı.
12 Eylül darbesinden iki yıl önce, 1978 yılının Aralık ayında tırmandırılan milliyetçi ve dinci hezeyan sonucu Maraş'ta yaşananlar, peşi sıra 11 kentte sıkıyönetim ilan edilmesine ve aynı senaryoların Sivas ve Çorum'da da sahnelenmesine bakılırsa, 12 Eylül'e giden yolu açmak amacı güdüldüğü anlaşılan provokasyonların öncüsü ve en kapsamlısıydı.
Dönemin yükselen ve Alevi yurttaşların da ciddi anlamda desteğini gören toplumsal muhalefetini geri çekip sindirmek hedefi de güdülen katliamın ardından sol içerikli dergiler kapatıldı.
MİT, MHP, Genelkurmay tarafından tezgahlanan oyun, 19 Aralık günü başladı. MHP üyesi ülkücüler, Sovyet karşıtı "Güneş Ne Zaman Doğacak" adlı filmi kente getirtti ve filmin gösterildiği Çiçek Sineması'nın bombalanmasıyla beraber, ülkücüler tarafından saldırıyı solcuların yaptığı söylentisi yayıldı. Oysa saldırının asıl failinin soyadı bugün Şendiller olan ülkücü Ökkeş Kenger idi. Patlamanın ardından sinemadan çıkanlar, ülkücüler tarafından kışkırtılarak, PTT ve CHP binalarına saldırmaları sağlandı.
20 Aralık günü, yoğun olarak Alevilerin yaşadığı bir mahalledeki kıraathaneye bombalı saldırı düzenlendi. 21 Aralık'ta da Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu adlı TÖB-DER (Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği) üyesi iki solcu öğretmen, okul çıkışında katledildi. İki öğretmenin cenaze töreni günü de yine ülkücüler meydandadır. Maraş Müftüsü, resmi araçla kent sokaklarında dolaşarak Alevilere karşı saldırıya geçilmesi yönünde kışkırtıcı çağrılar yaparken, çevre ilçe ve köylerden getirilen birtakım kişiler de cenaze alayına saldırır.
Alevilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelere giren ülkücüler yaralama olaylarına karışırken ev ve işyerlerine de saldırdılar. DİSK, TÖB-DER, POL-DER, CHP, TİKP ve Tekstil Sendikası binaları özellikle hedef gözetilen yerler arasındadır.
Devlet izler...
Katliamın asıl korkunç gelişmeleri 24 Aralık'ta, Alevilerin yaşadığı mahallelerde halka otomatik silahlarla saldırılması ile başlar, işaretlenen evlerde kadın, çocuk ve yaşlılar dahil pek çok insan kurşuna dizilir, onlarca kadın tecavüze uğrar, evler ve işyerleri ateşe verilir.
Dönemin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı, olayların, solcuların tahrik etmesiyle ortaya çıktığını iddia ederken bir yandan da jandarmanın ilk üç gün boyunca, olayların önüne geçecek herhangi bir girişimde bulunmadığı gözlenir. Tam dört gün boyunca devam eden cinayetler, dönemin Bülent Ecevit başkanlığındaki hükümetinin kentte sıkıyönetim ilan etmesiyle sona erer. Olayların ardından kentte yaşayan Alevilerin neredeyse tamamına yakını göç etmek zorunda kalır.
1991 yılına dek süren Maraş Katliamı Davası'nda, 804 kişi yargılanır ve çeşitli cezalar verilir. Dosya, Yargıtay'ın bozma kararının ardından, 1991'de yeni çıkarılan Terörle Mücadele Yasası'na dayanarak kapatıldı. Katliamın tertipçileri ve failleri, böylece cezasız bırakıldı. Davanın bir numaralı sanığı Ökkeş Kenger beraat ettirilirken, beraatinin ardından Şendiller soyadını alır ve ilerleyen yıllarda da ANAP-BBP ittifakıyla Kahramanmaraş milletvekili seçilir, hatta Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliğine getirilir.
O dönemde Ülkü Ocakları Başkanı ve Başkan Yardımcısı da yargılanır fakat Ökkeş Şendiller katliamın en bilinen ismidir. Olaylar Devrimci Savaş Örgütü'nün üstüne yıkılır, ülkücü sanıkların hepsi serbest bırakılırken solcular cezalandırılır.
Katliamda devlet kanıtı
Bugünün "Ergenekon" eksenli aklama operasyonuna konu olan Maraş katliamında devletin izi aslında kanıtlarla ortadadır.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in ölümünün ardından özel arşivinden çıkan 3 Ocak 1979 tarihli bir raporda, Maraş Katliamının MİT tarafından organize edildiğinin belirtildiği, katliamı örgütleyen dört MİT şefinin isimlerinin açıkça ifade edildiği, ancak bu isimlerin belgeyi açığa çıkaran gazeteciler Rıdvan Akar ve Can Dündar tarafından kamuoyundan gizlendiği biliniyor. Bu raporda, MHP'nin ve lideri Alparslan Türkeş'in katliamdaki sorumluluğu da açıkça belirtiliyordu. Katliamın ardından İçişleri Bakanlığı'nın gönderdiği özel araştırma ekibinin hazırladığı rapor ise kamuoyuna açıklanmadı.
CIA ajanı Paul Henze'nin Maraş Katliamından bir hafta önce Maraş'ta görüşmeler yaptığı, katliamın bu görüşmelerde planlandığı da iddialar arasında yer alıyor. Katliamda kullanılan bazı silahların İskenderun'daki NATO cephaneliğinin envanterinde yer aldığı da iyi biliniyor.
Katliamı, sanıkları sola, yandaş basın "Ergenekon"a yakıştırıyor
Bilindiği üzere, devlet eliyle güçlenen sağcı örgütlenmelerin kotardığı pek çok katliam, iktidar kanadında ve yandaş basında, "faili Ergenekon" olarak kodlanmaya çalışılıyor. Oldukça kapsamlı bu operasyonun Maraş Katliamı ayağında, derin devletin ve kurumlarının sağcı yapısı ve sağcı örgütlenmelerin sola karşı ve dolayısıyla yükselen toplumsal muhalefeti sindirme amaçlı kullanılması gözlerden kaçırılırken, yaşananlar sol ve sağ örgütlenmelerin devletin provokasyonlarına alet olması şeklinde açıklanmaya çalışılıyor.
Bugünlerde suikast haberleriyle gündemde olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, daha önce verdiği bir demeçte, "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" derken, yandaş medya da, 1980 yılında yaşanan Çorum katliamını, 1995 tarihli Gazi olaylarını, 2 Temmuz 1993 tarihli Sivas katliamını ve daha pek çok olayı "Ergenekon"a mal eden haberleriyle, bilinen tarihi yeniden yazmak için seferber oldu.
Maraş Katliamını başlatan Çiçek Sineması'na bomba atılması olayının faili ve sonradan açılan davanın bir numaralı sanığı Ökkeş Şendiller ise, devlet televizyonu TRT'nin 12 Eylül'ü konu alan "Şahların Labirenti" adlı belgeselinin Maraş Katliamından bahsedilen bölümüne, dönemin ülkü ocakları başkanı BBP'nin helikopter kazasında ölen Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte katılmış ve ikisi de "tanık" olarak adlandırılmıştı. İkili, Maraş Katliamını, "aralarında Hrant Dink'in de bulunduğu komünist militanların gerçekleştirdiği"ni iddia etme cüreti sergileyebilmişlerdi.
Ökkeş Şendiller hâlâ katliamın sanığı değil, tanığı olarak belletilmeye çalışılarak, ülke sağının aklanması operasyonunda önemli bir figür olarak varlığını koruyor.
(soL-Haber Merkezi) - 24.12.2009