Fehmi SALIK
Belki de bu dünya, başka bir gezegenin cehennemidir.
-Aldous Huxley-
Unutmak, yok saymaktır.
Maraş'ı, Çorum'u, Gazi'yi, (olaylarda benim de payıma düşeni aldığım) Malatya'yı, Sivas'ı unutmadık; unutturmayacağız.
Biz o zamanlar Red-Kid'i, Tommiks'i bilmezdik. Ama okuma merakımız, adımızla birlikte bizim olmuştu. Bu merakımızı, Kerem ile Aslı'yı, Arzu ile Kamber'i, Leyla ile Mecnun'u, Köroğlu'nu, Zaloğlu Rüstem'i, Sürmelibey'i, Hz. Ali'nin cenklerini okumakla gidermeye çalışırdık.
Bu yapıtları okumamın üzerinden tam 60 yıl geçti. O gün Sürmelibey'den öğrendiğim şu dizeler, belleğimden silinmedi hiç.
Maraş halkı yana yana kül olur/ Her sineği bir alıcı kurt olur/ Gidemezsem yüreğime dert olur/ Kalk kardaş gidelim Maraş a doğru/ Anama doğru, bacıma doğru..
Sonraları bunu, büyük ozan Mahzunî'den makamıyla da dinledim.
Köy Enstitüsü'ne girdiğimde, sadece bizim sınıfımızda Maraşlı dört arkadaşımız vardı: Durmuş Ali, Durdu Mehmet Şahin, Mehmet Vicdan, Mehmet Köylüoğlu. Bu arkadaşlarımız, süreç içinde, ülke genelinde, eğitim alanında çok önemli görevlerde bulundular.
Biz o yıllar ırk, dil, din, mezhep ayrımı bilmezdik. Ama birbirimizi iyi tanırdık. İnançlarımızın ayrılığı, bizi birbirimizden ayırmazdı. İçimizde namaz kılanlar da vardı, kılmayanlar da; oruç tutanlar da vardı, tutmayanlar da.
Altı yıl bir arada kaldık. Aynı sofrada oturduk; aynı kazandan yedik. Yan yana, ya da altlı üstlü ranzalarda yattık. Tek gün olsun kırmadık birbirimizi.
Ben namaz kılmaz, oruç tutmazdım. Sınıfta en geç yatan, en erken kalkanlar arasındaydım.
Yatak komşum Durdu Mehmet Şahin de öyleydi. Yastıklarımızın altında "Dünya Klasikleri"nden birer yapıt mutlaka bulunurdu.
Yemekhanenin, yatakhanenin, sınıfın ışıklarını biz yakar, biz söndürürdük.
Durdu Mehmet Şahin "Sünni", ben "Alevi"ydim.
Namaza geç kalanları çoklukla ben uyandırırdım.
Durdu, "Bırak bugün de kılmasınlar" derdi; ben karşı çıkardım onun bu sözlerine.
Okul sonrası da arkadaşlığımız, dostluğumuz sürüp gitti. Mektuplaşmamız, telefonlaşmamız birbirini izledi. Zaman zaman birbirimizin evlerine, işyerlerine konukluğumuz da gerçekleşti. O "kara günler" gelip çattığında bile bu arkadaşlarımız dostluklarını, insanlıklarını bizlerden hiç esirgemediler. Onlar da aynı sancıyı bizimle birlikte duyumsadılar; aynı acıyla kıvrandılar. Çünkü ortak dostlarımız, meslektaşlarımız o "kara günler" de "insanlık dışı" bir saldırıya uğramışlar; gözü dönmüş, canavarlaşmış canilerce katledilmişlerdi.
1978 Aralık'ının 19/26 günleri, kahramanlığı hak eden Maraş'ın şanlı tarihine yakışmayan sekiz kara gün, "sekiz kara leke" olarak geçmiştir. Bu kara leke, o kirli, o yobaz, o faşist ellerce geçerli kılınmıştır. Bu kara lekeyi Maraş'ın ak alnına sürmeye çalışanlar, Fransızları sopayla kovalayanların, o Sütçü İmam'ların torunları kesinlikle olamaz.
O sekiz kara gün boyunca Maraş'ın o güzelim caddelerini faşist kokulu zehirli Kenger'ler kapladı. Bu Faşistlerin yaptıkları, Fransızların, Maraş Halkı'na yaptıklarını gölgede bıraktı. Olaylara tanık yerde sürünenlerle, havada uçan tüm yaratıklar, bu Ökkeş'lerle, Kenger'lerle aynı çağda yaşadıkları için büyük utanç duydular; bunlar gibi "insan" olmadıkları için bir bakıma sevindiler.
Önceden yazılan bu "kara günler"in senaryosu, 19.12.1978 günü Çiçek Sineması'nda meydana gelen bir patlama sonucu sahneye kondu. Senaryoda rol alan oyuncuların başında Ökkeş vardı. Bu Ökkeş ve ardına taktığı gerici/faşist bir güruh, önceden saptadıkları evlerin kapılarına kan rengi yağlı boyayla çarpı (X) işareti koydular; Maraş'ın sokaklarını kan akan birer Kızıldere'ye çevirdiler. Alevilerce işletilen Akın Kıraathanesi'ni bombaladılar; ilk etapta TÖB-DER'li günahsız iki öğretmeni, elleri titremeden vicdansızca öldürdüler. Daha sonra yaşlı/genç, kadın/erkek, çocuk/bebek ayrımı yapmadan 111 kişinin canına kıydılar. Bütün bu katliamın baş canisinin Ökkeş olduğu mahkemece de kanıtlandı. Kanıtlandı da ne oldu? Daha sonraları bu Ökkeş milletvekili oldu. O denli ileri gitti ki "Alevi Çalıştayları"na katılıp bu alanda proje sunma cesaretini bile gösterdi.
Şimdi suç sadece bu zehirli "Kenger"lerde mi? Bu azılı itlerde, bu salyalı kurtlarda mı?
Sivas, Gazi, Çorum, Malatya olaylarında olduğu gibi, Maraş olaylarında da devlet güçleri etkisiz kalmış; seyretmiş; hatta bu katillerin yanında yer almıştır.
Suç önce biraz da biz Alevilerde; dağılmışlığımızda; bölünmüşlüğümüzde; gelişememişliğimizde; korkaklığımızda; başkalarına körü körüne inanmışlığımızda; kıskançlığımızda; birbirimizi çekememezliğimizde.
Elbette asıl suç, bu sistemin özünde; bu sistemi eksiksiz uygulayan egemen gücün kendisinde. Birilerinin, birilerini ötekileştirme, itekleme alışkanlıklarından kendilerini kurtaramamasında; o gerici/faşist zırhtan sıyrılamamasında.
Şimdi ben, 60 yıl önce Maraşlı o dört arkadaşımla birlikte okuduğumuz o günleri arıyorum. O tür bir eğitim sistemini düşlüyor ve özlüyorum. Bu duygu ve düşüncelerle egemen güce şöyle seslenmek istiyorum:
Şimdi sen, "gericilik tohumu"nu ta baştan bu güzelim topraklara serpersen; yeşeren bu fidelerin köklerine "maddiyat/maneviyat" gübresini dökersen; gövdesine "Diyanet ve mensubiyet" aşılarını zerk edersen; sürgün verdiği dallara "cinayet" levhasını asarsan; elde edilen meyve elbette tatlı değil, acı olacak; sulu değil, kanlı olacak; yansız değil, yanlı olacak. Fideler iyice odunlaştıkça, insanlık kavramından olabildiğince uzak kalacak. O zaman işte Maraş, Çorum, Gazi katliamları kaçınılmaz olacak; Sivas yangının alevleri arşa çıkacak. İsteğiniz gerçekleşecek; yıkılası o saltanat tahtlarınız, oluşan bu küller üstüne kurulacak. Ama yıkılası o saltanatınız, belki bir süre, çatırdasa da devam edecek. Ama unutmayın ki bu saltanatınız, gün gelecek yerle bir olacak. Çocuklarınız/torunlarınız, katil bir babanın, cani bir dedenin sulbünden geldikleri için toplumun yüzüne bakamaz duruma gelecek. Bu pis kininizin, kanlı ellerinizin kusmuğu, çocuklarınızın suratında bir yağlı kara olarak sürüp gidecek. Çocuklarınız bile o zaman size lanet edecek.
İşte ben de her yıl bugünlerde olanca gücümle sizlere lanet ediyorum.
Yaşamlarını yitiren Maraş'taki, Çorum'daki, Gazi'deki, Sivas'taki o canlar'ımızın anıları önünde saygıyla eğiliyorum.
Fehmi SALIK
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy74219 = 'fehmisalik' + '@';
addy74219 = addy74219 + 'gmail' + '.' + 'com';
var addy_text74219 = 'fehmisalik' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';
( '' );
74219 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Alevihaber.com - 18 Aralık 2010