Ülkemizin yakın tarihinde yaşanan acılar bir türlü aydınlatılmıyor, ya da aydınlatılmak istenmiyor. Maraş katliamı da bu duruma gösterilebilecek en iyi örneklerden yalnızca bir tanesi. Önceden organize edilerek 1978’in 19 Aralığında başlayan katliam, 24 Aralık’a kadar sürdü. Alevi ve devrimcilerin hedef alındığı sürek avı, bir sinema salonuna atılan patlayıcı ile başladı. İki devrimci öğretmenin katledilmesi ve öğretmenlerin cenaze törenlerine yapılan saldırının ardından devam eden katliamın yaraları ve acılara hâlâ sıcaklığını koruyor.
Yazar Aziz Tunç Belge Yayınlarından çıkan Maraş Kıyımı Tarihsel Arka Planı ve Anatomisi adlı kitabıyla, unutturulmak istenen katliamın saklı kalan yanlarına ışık tutuyor. Maraş gibi kıyımların, egemenlerin iktidarlarını korumak için başvurdukları araçlardan bir tanesi olduğuna dikkat çeken Tunç, kitabın hazırlanış süreci ve ele aldığı konular hakkında sorularımızı yanıtladı.
Maraş Kıyımı ile ilgili bir kitap yazma fikri nasıl oluştu?
Maraş katliamı bırakalım yakın tarihi, Cumhuriyet tarihi boyuca yaşanmış katliamların en önemlilerinden birisidir. Dahası, sürüleştirilmiş yığınlara yaptırılmış olmasıyla da ayırt edici bir yanı olan en büyük katliamdır. Buna rağmen yeterince bilinmemekte. En kötüsü de bu bilgisizlikten kaynaklı olarak birçok yanlış bilgiye inanılmaktadır. Katliamın her yıl dönümünde konuyla ilgili katıldığım bütün etkinliklerde, bu eksikliğe ve yaratılan bilgi kirliliğine dikkat çekmeye çalıştım. Birilerinin bu yanlışlıkların giderilmesi için Maraş katliamını yazmasını önerdim. Her hangi bir girişim olmayınca ‘iş başa düştü’ misali bu çalışmayı yaptım.
Kitabın hazırlık sürecinde katliamla ilgili çalışma yürütürken yaşadığınız zorluklar neler oldu?
Konunun en zor ve sorunlu tarafı katliama maruz kalan ailelerle görüşmek ve onları konuşturmak oldu. Katliamı yaşayan mağdurların büyük bir kısmını yakından tanıyorum. Bunun yarattığı bir güven var. Ancak buna rağmen mağdurları konuşturmak kolay olmadı.
Maraş katliamı genellikle tanıklıklar üzerinden konuşuldu. Siz farklı bir yol izlemişsiniz. Bunun nedenini öğrenebilir miyiz?
Unutmayalım ki her tanık gördükleriyle sınırlıdır. Subjektif davranabilir ve aradan geçen zamanla birlikte gördüklerini unutabilir. Dolayısıyla böyle katliamların bilinmesinde tanık anlatımları önemlidir, ancak yeterli değildir. O nedenle ben tanık anlatımlarından çok katliamın nedenlerini, kimler tarafında ve nasıl organize edildiğini ve hangi sosyal siyasal gerçeklere dayandırıldığını anlatmaya çalıştım.
MARAŞLI OLDUĞUMUZU SÖYLEMEK İSTEMEDİK
Kitabınızda itiraz ettiğiniz iki konu var. Biri Maraş’a yönelik yapılan ve genel kanıya dönüştürülen, ‘kötü-karanlık’ imajı ve Maraş katliamını ‘olay’ olarak göstermek isteyen anlayış. Bu konuda kısaca neler söylemek istersiniz?
Maraş katliamı olduktan sonra Maraş’a dair demokratik kamuoyunda Maraş’ı özel olarak olumsuzlayan bir anlayış geliştirildi. Gereken müdahale yapılmadığı için yıllar içinde bu anlayış etkin oldu ve bizi de etkisi altına aldı. Sizin de belirttiğiniz gibi Maraş hepimizin gözünde ‘kanlı’, ‘katil’ ve ‘kara’ olarak görülmeye başlandı. Maraşlı olduğumuzu söylemek bile istemedik çoğu zaman. Zaten egemen ırkçı ve şoven anlayışın da istediği buydu. Bunun için hem önceden çok mesafe kat edilmişti, hem de katliam biraz da bunun için yapılmıştı.
Hâlbuki Maraş tarihsel olarak herhangi bir Anadolu veya Kürdistan şehrinden farklı olarak, daha çok bizden, daha çok bizimdir. Tarih içinde Maraş hep isyanların yurdu, isyancıların mekanı olmuştur. Çok dinli, çok dilli bir şehir olarak tam bir halklar mozaiğidir.
Maraş katliamının ‘olay’ olarak tanımlanmasına gelince; kavramların ve dilin hayatın tanımlanmasında belirleyici önemini biliyoruz. Onun için belirtilen ayrıma dikkat çekilmesini istedim. Katliamları egemenler bize ‘olay’ olarak anlatarak, konuyu önemsizleştirmeye çalışmaktadırlar. Dolayısıyla ‘Maraş olayları’ diye bu katliamın tanımlanmaya çalışılması masum bir yaklaşım değil. Bu tutum bilinçli bir tercihin sonucudur ve katliamcı politikaların bir parçasıdır. Buna alet olmamak gerekiyor.
AMAÇLARDAN BİRİ TÜRKLEŞTİRMEYDİ
Kamuoyunun da ismini bildiği Ökkeş Kenger’in Maraş katliamında bir figüran olduğu görülüyor. Katliamının arka planında başkaları da var. Kitabınızda yer alan ve bizlerden saklanan gerçeklerden söz eder misiniz?
Maraş katliamıyla ilgili çok az şeyin hafızamızda kaldığını, kalanların da yanlış ve eksik olduğunu görüyoruz. Yıllardır biz bu katliamı sadece 12 Eylül darbesi için yapılmış konjektürel ve lokal bir katliam olarak tanımladık. Hâlbuki bu katliamı incelediğimizde görüyoruz ki sorun hiç de öyle değil. Daha önce belirttiğim gibi öncelikle bu ve benzeri katliamların egemenlerin yönetmek için sistemli olarak kullandıkları bir araç olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu tür operasyonlar için bütün egemen güçlerin her türlü örgütlülükleriyle ve özellikle adı bazen kontrgerilla olan, bazen gladio olan, bazen JİTEM olan illegal örgütlülükleriyle ama her boyutuyla işin içinde olduklarını görüyoruz.
İkincisi ve belki de en önemlisi bu katliamın sadece o dönem gelişen toplumsal mücadeleyi bastırmak için yapılmadığını, aynı zamanda devletin temel ve stratejik politikalarının devamı olarak Türkleştirme amacıyla yapıldığını görüyoruz. Ökkeş Kenger elbette masum değildir. Ancak böylesine devasa bir organizasyonun Ökkeş Kenger üzerinde tartışılmasında amaç, katliamı magazinsel bir tartışmaya feda etmek, katliamcı politikaların kendilerini gizlemelerini sağlamaktadır.
Son olarak Maraş katliamıyla yüzleşilmesi ve faillerinin ortaya çıkartılmasının Türkiye açısından önemi nedir?
Maraş katliamının sorumlularının açığa çıkartılması ve yargılanması oldukça önemlidir. Eğer halkların ve ezilenlerin özgürlüğü gerçekleşecekse, bu katliamların tüm faillerinin açığa çıkartılması gerekir. Ancak tek başına bir katliamın sorumlularının yargılanarak cezalandırılması sorunu çözmemektedir. Esas olan katliamcı politikaların yargılanarak mahkûm edilmesidir. Bizim tarihimizde 6-7 Eylül katliamı var. Bu katliamın sorumluları olarak dönemin başbakanı Menderes ve ekibi yargılandı ama katliamcı politikalar hiç değişmeden devam etti. Demek ki sorun tek başına bir yargılama sorunu değildir. Sorun politiktir ve çözümü de politik olmak zorundadır. Yargılamalar bu politik gelişmeyle birlikte olursa anlamlı ve işlevli olacaktır.
KATLİAM BİR POLİTİKA YAPMA TARZIDIR
Kitabınızda Maraş katliamın uluslararası boyutuna da dikkat çekiyorsunuz. Bu bağlamda Türkiye’de yaşanan katliamların oluşma süreçleri arasında sizce bir benzerlik var mı?
Maraş katliamı, hem uluslararası egemen güçlerin, hem de yerli işbirlikçilerinin birlikte planlayıp kotardıkları bir katliamdır. Dönemin bir politika yapma tarzı olarak uygulanmıştır. 1950’li yıllardan sonra ABD’nin dünyanın efendisi olamaya başlamasıyla birlikte halkların gelişen özgürlük ve hak alma mücadelelerini bastırmanın bir aracı olarak katliamlar gündeme girmiş ve ihtiyaç duyulan yerlerde uygulanmıştır. Bu anlamda 1960’lı yıllarda, Endonezya’da yine aynı egemen güç ve organizasyonlar tarafından yapılan bir katliam vardır. Bütün karakteristik özellikleriyle Maraş katliamına benzemektedir. Bu katliamların ortak ve belirleyici özellikleri, katliamın devletlerin resmi silahlı güçleri tarafındah yapılmaması, paramiliter güçler tarafından gerçekleştirilmesi ve kitleler arasında yaratılan çeşitli düşmanlıklar üzerinden yürütülmesidir. Dönemin halklar lehine olan politik atmosferi, egemenleri bu türden yöntemler kullanmaya sevk etmiştir.
Şerif Karataş - Evrensel - 01.08.2011
PEN ‘MARAŞ KIYIMI’NI AYIN KİTABI SEÇTİ
Aziz Tunç’un kapsamlı araştırmalar sonucunda ortaya koyduğu 500 sayfalık Maraş Kıyımı. PEN Türkiye Merkezi tarafından ayın kitabı seçildi. “Bir katliamın unutturulması ya da çarpıtılması bir başka katliamdır: Hakikat ve adalet katliamı” diyen PEN Türkiye Merkezi, suçluların zaman aşımı bahanesine sığınılmaksızın adalet önünde hesap vermesinin sağlanmasını da talep etti.
1921’den beri dünya barışı davasına katkıda bulunma mücadelesinde olan Dünya Yazarlar Birliği PEN bu mücadelenin sağlıklı yürütülebilmesi için sağlıklı bir tarih anlayışı ve bilgisinin önemine dikkat çekiyor.
PEN’in yaptığı açıklamada, “Tarihimizi daha iyi anlamak, adaletin tecellisine katkıda bulunmak ve yeni trajediler yaşanmasına engel olmak için, Sivas katliamı gibi Maraş katliamının da çarpıtma çabalarına karşı iyi bilinmesi ve bağlantıları ile anlaşılması hayatîdir.” Deniyor.
Evrensel - 01.08.2011