Mahalleye 1 Mayıs geldi

Mahalleye 1 Mayıs geldiALİ BALKIZBizim mahalle Ankara’nın Tuzluçayır Mahallesi. Her şey önce buraya gelir. Buradan geçmeden şehre...

Mahalleye 1 Mayıs geldi

ALİ BALKIZ

Bizim mahalle Ankara’nın Tuzluçayır Mahallesi. Her şey önce buraya gelir. Buradan geçmeden şehre girilmez. Girince; kimi sever oturur kalır, kimi de çeker gider.

1 Mayıs’ta seneler seneler önce gelip de kalanlardan. Çok sevdi. Gördüğü izzet ikram öylesine cömertti ki; takvimde ne kadar benzer günler varsa onları da çağırdı.

Gelenler de gitmez olunca, kalabalık demeyeceğim ama nüfus yoğunluğu öylesine arttı ki, duvarlarda yer kalmadı.

Geçen hafta “Karl Marx 1 Mayıs’ta Taksim’de olacak” demiştim. Alınan dostlarım oldu. Meğer onlar daha önceden Kadıköy’e davet etmişler, o da söz vermiş gelirim diye.

Ben ne bileyim bu durumu. Sonunda dedim ki içimden; “Valla gelsin de Türkiye’ye, nerede yürürse yürüsün, yeter ki gelsin”. Bu kez de korktum, “Ya bir de hepimize toptan fırça atarsa” diye.

En iyisi ben yine bizim mahalleye davet edeyim diye düşündüm. Kırmaz gelir belki. Valla ne iyi olur.

Bir kere yıllardır; “Marx senin deden değil, asıl benim dedem” diyenler; bir şeyi öğrenmiş olurlar: Marx herkesin dedesiymiş meğer.

İkinci şey; bir fırça atar ki, değme gitsin; şu 1 Mayıs günü; okul duvarlarından cami duvarlarına kadar her yeri süsleyen devrimci sloganlara bakar bakar da; döner geriye, çatılmış kaşlarıyla “Niye boyalarınız, fırçalarınız, harf şekilleriniz, adlarınız bu kadar çok farklı farklı?...” diye sorarsa... Hapı yuttuk.

Ya bir de duvarlarda öbür sloganları görürse; hani “İbo yoldaş yaşıyor”un altına yazmışlar ya; “Sen vurdun da ben ölmedim mi?” diye, “Yaşasın devrimci mücadelemiz”in yanına yazmışlar ya; “Eğer bir gün, bir duvarın kenarına çökmüş, gözleri kan çanağı olmuş, ellerini başının arasına almış, sakalı uzamış, üstü başı kir içinde beni gördüklerinde; sorarlarsa; bu da kim diye; iftiharla söyleyebilirsin: eserim diye...

Ne yapsak?...

Karl Marx’ı en iyisi sokak aralarına çıkarmıyalım. Kaç tane partimiz, derneğimiz, vakfımız, salonumuz, odamız var.

Oturtalım onlardan birine; kızlardan biri şöyle orta şekerli bir Türk kahvesi yapsın, dizilelim dizinin çevresine, başlasın anlatmaya...

Bu arada duyan gelsin; emekliler, emekçiler, işsizler, memurlar, esnaf, öğrenciler, gençler, yaşlılar, iş arayanlar, fırıncılar, yufkacılar...

Ya bir de bunlara da kızarsa; parklarda niye bira içiyorsunuz, yeşil ışığı niye beklemiyorsunuz, ayakkabılarınızı niye kapı önüne çıkartıyorsunuz?... Böyle sorular uzar giderse...

Ne yapsak?...

En iyisi gelin şu davet işini gelecek seneye erteleyelim; bu arada canla başla çalışıp, tamamını gideremeyecek olsak bile, şu eksiklerimizi önemli ölçüde giderelim.

Bugünden başlayalım bu işe, 1 Mayıs gününden...Şu güzel bayram gününden.

EVRENSEL - 01.05.2009

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku