Serdar DOĞAN
Madımak ya utanç müzesi olacak, ya da, o utancı yaşamaya, yaşatmaya devam edecek.
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay; bakanlığının ilk günlerinde söylediği "Madımak Oteli’nin altındaki et lokantası beni iğrendiriyor, derhal kapatılacak ve Madımak Oteli bir müzeye dönüştürülecektir" beyanıyla katliam öncesi, katliam anı ve sonrası süren devletin yok sayma girişimine karşı, Madımak gibi yanan yüreklerimize su serpmişti. Partisinin “milli görüş” gömleğini çıkarmamış, siyasal İslam anlayışını, katliamı “ Şanlı Sivas Kıyımı” olarak görenlerin baskısıyla çark etmiş, söylediklerini yutmuştu. Ama tarih unutmuyor, Madımak acısını evlerine düşen ateşle yaşayan öldürülenlerin aileleri, yakınları unutmuyor. Bu onmaz acımıza yoldaşlık edenler unutmuyor... Unutmayacak...
"Madımak Oteli kapansın yerine çiçekçi dükkânı açalım" dedi, acılarımızla dalga geçen bir ağız. 12 yaşında bir çocuğun, bir kır çiçeğinin yakılmasını izleyen zihniyetin ağzıydı bu. "Çiçekçinin yanında kitapçıda açalım" dedi, aynı ağız. "Dösim mağazası olsun. Kitap “satalım” dedi. Boyundan uzun kitap yazmış Aziz Nesin’i, hedef alarak başlayan; yaşından çok kitap yazan Asım Bezirci’yi, Anadolu’nun yeni şiir damarı olan Metin Altıok’u, Şiirin doktoru Behçet Aysan’ı, “öldüğümde doğduğum yere gidiyorum, yıllarca süren bir hasret ve bilinmezliği işte böyle yeniyorum…" diye direncin şiirini yazan Uğur Kaynar’ı yakarak katlettiğin yerde onların kitaplarını mı satacaksın? Kendilerini koruyamadığın yazar ve şairlerin, dizelerini nasıl koruyacaksın? Sadece bir parça dürüst davranıp, “Madımak'ta yakılarak katledilenlerin layıklarını bulduklarını, beslendiğimiz damara ihanet etmeyeceğimiz için Madımakla ilgili Alevilerin, Devrimci-demokratların, ben insanım ve yaptığınız yanlıştır diyenlerin öneri ve niyetlerini ciddiye almayacağız” desenize.
Madımak'ta yaşanan belli değil midir? Kimin yaktığı, kimin baktığı, kimin halen bu kini taşıdığı belli değil midir? Kanı kanla yıkamak istememiş olmakmıdır, on altı yıldır suçumuz. Bizler, "Madımak'ın görünen, görünmeyen, yakalanan, yakalanmayan tüm sanıklarını Madımak Oteline koyun biz de ateşe verelim" demiyoruz ki, Madımak’ta kalan gülüşlerini, anılarını yakmaya devam etmeyin diyoruz. Bu ateşi artık söndürün diyoruz. Orayı bir utanç müzesi haline getirin ki, benzer acıları yaşamayalım diyoruz. Sağır mısınız? Sağır kalmaya devam mı edeceksiniz?
6 Temmuz, Madımak katledilen dostlarımızı, ölümsüzlüğe uğurladığımız tarihtir. Bütün Türkiye’de özellikle Ankara’da milyonlarca kişiyle en acılı günümüzü paylaşıp, omuz omuza, ağlayarak ama hiçbir taşkınlık yapmadan dostlarımızı uğruladığımız gündür. Ve 6 Temmuz Başbağlarında yaşandığı tarihtir. Başbağlar, derin devlet organizattörlerinin, tüm Anadolu da Alevi- Sünni çatışması yaratmak için yarattığı karanlık eylemdir. Madımak ile, orada yaşadığımız acı ile ve de bizimle ne gibi bir ilgisi vardır? 6 Temmuz, milyonlarca kişiyle acımızı paylaşıp, azaltmaya çalıştığımız gündür bizim için. Şayet bir intikam duygusuyla hareket edilse ve davranılsa o gün ülkede taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmayabilirdi. Ya her yer Madımak olur, topyekun yanardık. Ya da Madımak'ta bize yapılanları ödetirdik. Ama yapmadık. İnsan seline, göz yaşı selini katık ederek; yitirdiklerimizi, yitik bir coğrafyaya uğurladık. Sustuk...
Bilmeyenler, üç maymunu oynayanlar, inadına sağırlar için bir defa daha yüksek sesle söylüyorum. Madımak, şeriat talepleri, tekbir sesleri ile 8 saat taşlanıp ateşe verilen Sivas’ta bir oteldir. 33 sanatçı ve 2 otel görevlisi yakılarak katledilmiştir. Madımak bir müze, anı evi haline getirilecekse orada hayatını kaybedenlerin anısına saygı için yapılacaktır. Yani, ya Madımak’ı "Utanç Müzesi" ne dönüştüreceksiniz ya da samimi davranıp, bir şey yapmayacağım, Madımak oteli “her gün artan marka değeri” ve utancıyla ve size nispet olsun diye kalacak diyeceksiniz. Kısaca dürüst olacaksınız. Başbağlar'da yahut ülkenin neresinde olursa olsun (Kaldı ki acısı olmayan bir karış toprak kalmadı) orada yaşanalar için bir şeyler yapacaksınız, yerinde yapacaksınız. Eğer yaşanmış bütün acılara ve utanca ortak olmak istemiyorsanız.
Ertuğrul Günay Madımak için söylediği her cümleden kısa bir süre sonra çark etmiştir. Şayet sapla samanı karıştırdığı son önerisi gerçekleşirse; ben, Madımak'ta katledilen Serkan Doğan’ın ağabeyi olarak kardeşimin ismini ve resmini o “anı evine” koydurmayacağımı, Bakanı ve tüm sorumluları gerekirse dava ederek engelleyeceğimi söylüyorum. Kimse acılarımızı kendine, siyasi kariyerine meze etmesin. Evet, on altı yıl geçti ama unutmadık, unutturmayacağız. Acımızda öfkemizde dün gibi taze.
Serdar DOĞAN
KAYNAK : Alevihaber.com - 03.09.2009