Madımak Oteli müze olursa...

Madımak Oteli müze olursa...CAFER SOLGUN* / 90’lı yıllar boyunca “rejim tehlikede”, “laiklik elden gidiyor” konseptleriyle...

Madımak Oteli müze olursa...

CAFER SOLGUN* / 90’lı yıllar boyunca “rejim tehlikede”, “laiklik elden gidiyor” konseptleriyle Alevilere kendi senaryolarında “kitle” rolü yüklemek isteyenlerin miadı doldukça, Aleviler kendi gerçek istemleriyle, sorunlarıyla daha fazla gündeme geldiler

Türkiye, klişe ama var olan durumu en iyi ifade eden bir sözcükle belirtmek gerekirse “kritik” bir süreçten geçiyor. Bir yandan “tabu” sayılan birçok gerçeği konuşulur hale getiren Ergenekon soruşturması yürütülüyorken, öte yandan ilk defa deşifre olan andıçlar, darbe planları, topluma “ayar” vermek şöyle dursun, yargı konusu haline geliyor... Bu sürecin toplam olarak yarattığı etki, sözcüğün en gerçek manasında “normalleşme”dir.

Normalleşmeyi, tabii ki Türkiye’nin “dikensiz gül bahçesi” olması olarak anlamamak gerekiyor. Tam aksine, normalleşmeyle birlikte bugüne değin ince, hassas ve kırılgan “birlik ve beraberliğimizin” bozulmaması için konuşulması, tartışılması, üzerinde fikirler geliştirilmesi “sakıncalı” sayılan sorunlarımızla en sahici boyutlarıyla yüz yüze gelmekteyiz.

Bunlardan biri de Alevi sorunu. Soruna “resmî ideolojinin” inkârcı penceresinden bakanlar dahi artık bir Alevi sorunumuz olduğunu yadsıyamıyorlar. Sorunun çözümüne yönelik öneri ve proje geliştirme yeteneğinden yoksunlar, ama sorunun gündemleşmesinin önüne geçecek durumda olmadıkları için hiç değilse yürütülen çalışmaların içerisinde olmak gereği duyuyorlar. Nitekim CHP, ilk defa bu yıl son yıllarda her 2 temmuzda Sivas’ta düzenlenen mitinge “kitlesel” olarak katılma gereği duydu.

90’lı yıllar boyunca “rejim tehlikede”, “laiklik elden gidiyor” konseptleriyle Alevilere kendi senaryolarında “kitle” rolü yüklemek isteyenlerin miadı doldukça, Aleviler kendi gerçek istemleriyle, sorunlarıyla daha fazla gündeme geldiler.

Madımak Oteli’nin “müze” yapılması, tüm Alevilerin kuvvetle ve hemen gerçekleşmesini istedikleribir istem olarak öne çıkıyor. Madımak Oteli’nin sahibinin “krizi fırsata dönüştüren” bir mantıkla otelini fahiş fiyatla satılığa çıkarması, bu düzenlemenin gereğini yapmanın en önemli (!) sorunu. Hiç kuşku yok ki bu adımı atmaya karar verdikten sonra, devletin imkânları bu sorunu halletmeye muktedirdir. Sonrasında kesinlikle Alevilerin düşünce ve önerileri de dikkate alınarak Madımak Oteli’nin bütün insanlık adına bir “müze” olarak düzenlenmesi mümkün.

Fakat mesele, biliyoruz ki bundan ibaret değil. Muhtemelen hükümeti de bu adımı atma konusunda tereddütlü olmaya sürükleyen başka “engellerimiz” var. Bunların başında, “Sünniler bu işe ne der?” sorusunun ifade ettiği tereddütler geliyor.

Sınırlı bir kesim dışında bütün Aleviler, 2 Temmuz 1993 yılında “göstere göstere” gerçekleşen bu katliamın devlet bünyesindeki “derin” ve “karanlık” güçlerin “muhteşem bir organizasyonu” olduğunu çok iyi bilmektedirler. Tıpkı 1995 yılında İstanbul Gazi Mahallesi’nde gerçekleştirilen provokasyonun asli failinin Ergenekoncular olduğunu çok iyi bildikleri gibi... Alevilerin çok iyi bildikleri bu gerçekler, bu olayların üzerinden yıllar geçtikten sonra, Ergenekon soruşturması vesilesiyle nihayet yargının da konusu haline geldi. Ergenekon soruşturmasının açığa çıkardığı bir başka gerçeğin, kaos ve kargaşa yaratmak için yine Alevi-Sünni çatışması yaratma senaryoları planlamak olduğunu da artık biliyoruz...

Bunu vurgulamamın nedeni, Alevi toplumunda, yaşanan bütün acı olaylara rağmen, Sünni çoğunluğa karşı herhangi bir “düşmanca” duygunun olmamasının altını çizmek içindir. Kuşkusuz bunun tam tersi bir psikolojiyi örgütlemek çabası içerisinde olanlar da var; ama çoğunluk içerisindeki etkinlikleri giderek artmamakta, azalmaktadır.

Buna karşılık dindar çoğunluk içerisinde, Ergenekoncu zihniyet sahiplerinin “Alevi-Sünni çatışması yaratmak” plan ve senaryolarının bir bilince dönüşmüş olduğunu kesin bir ifadeyle söylemekte zorlandığımızı belirtmeliyim. Darbeye, karşı olmak noktasında, özellikle 28 Şubat, bu kesimde ciddi bir duyarlılığın oluşmasını sağlamıştır. Ancak Alevi meselesi ve Alevi istemleri söz konusu olduğunda, ciddi bir tarihsel arka planı bulunan önyargıların halen etkili olduğu görülmektedir.

Bu kesimde, yıllardır Madımak Katliamı denildiğinde, “Ya Başbağlar?” refleksi görülüyor. Bu, ciddi bir yanılgıdır. Erzincan’ın Başbağlar köyünde “Sivas’ın intikamı” denilerek bir katliam gerçekleştirildiği doğrudur. Katliama uğrayan köylülerin tek “suçu” da Sünni olmalarıydı. Fakat “Madımak” denildiğinde kendilerini “Başbağlar” demeye koşullandırmış olanlar, küçük bir araştırma yaptıklarında göreceklerdir ki Tunceli, Maraş gibi Alevi çoğunluğun Sünnilerle komşu olarak yaşadıkları yerlerde, bugüne değin Aleviler, hiçbir zaman Sünni kardeşlerine karşı herhangi bir “düşmanca” eylem içerisine girmemişlerdir.

Başbağlar olayı, bir örgüte bağlı bir grup militanın gerçekleştirdiği bir katliam iken, Madımak Katliamı, resmî rakamlara göre 20 bin kişinin ya “fail” ya da “seyirci” olarak katıldığı bir olaydır. Her iki olay açısından da “derin” ve “karanlık” bağlantılar olduğu, Ergenekon dosyalarında yer alan bilgiler arasındadır. Demek istediğim, “Madımak” deyince “Başbağlar” demenin bir kendini aldatma refleksi olduğudur. Bunun gerçek bir “yüzleşme” konusu olduğunu görmekten kimse uzak durmamalıdır.

Madımak Oteli’nin “müze” yapılması halinde karşılıklı kin, nefret duyguları gelişeceğine dair yapılan varsayımların da hiçbir ciddiyeti yoktur. Yıllarca o otel orada durdu, halen de duruyor; girişinde de bir “kebapçı” vardı... Bu utanç verici duruma son vermek kimde, neden “kin ve nefret” duygusu yaratsın ki? Tam tersine, Madımak Oteli’nin müze olması, ister Alevi ister Sünni, bütün yurttaşlarımızın yakın tarihimizle ilgili ciddi bir muhasebe yapmalarına vesile teşkil edecektir.

*Yüzleşme Derneği Başkanı /

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy20065 = 'cafersolgun' + '@';

addy20065 = addy20065 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text20065 = 'cafersolgun' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

20065 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


TARAF - 4 Temmuz 2009

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku