Serdar DOĞAN
(...)Bina olarak Madımağı yıksanız bile; yüreklerdeki Madımağı nasıl yıkacaksınız? Sizin için yakmakta, yıkmakta, unutmakta kolay olabilir. Ama biz unutmayacağız.... Acılarımızı, öfkemizi unutmadığımız gibi diri tutağız. 500 yıl geçse de, dün gibi… Biz ki; acıyı bal, sıratı yol eyleyerek bugüne gelmişiz...
Maraş Katliamı sanıklarının adresleri belli olmaya başlayınca; “Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz” demişti Süleyman Demirel. 1993 yılında Madımak yakılırken cumhurbaşkanıydı. Cumhur; (HALKIN) başkanı. Madımak 8 saat taşlanırken, benzin dökülüp yakılırken; sessiz, eylemsiz, tepkisiz kalıp seyirci olan güvenlik güçleri için; “güvenlik güçleriyle halkı karşı karşıya getiremezdim” demişti. Sözcüğün Türkçe karşılığına bakılınca, müdahale etmeyin emrini “O” vermiş olabilir. Çünkü sağcılar, tekbir eşliğinde, Allah Allah diyerek Madımak Otelini yakan şeriatçılar, “suç” işliyor olamazlardı...
Başbakan Tansu Çiller; el aldığı Demirel den daha acar davranıp; “bu ülke için kurşun atanda, yiyende şereflidir” diyerek “şeref”’ten ne anladığını halkımızla paylaşmıştı. Elbette Madımağı yakanlar; Çiller’in “ŞEREF”(siz) listesinde “onurlu” yerlerini alacaklardı.
Cumhuriyet; babanın malımı diye soran olsa; evet diyecek tek adam olan Fizik Profesörü Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü; babasının 2. Adam olarak Sivas'ta kurmaya çalıştığı Cumhuriyet; yine Sivas'ta yıkılmaya çalışılırken, yani bir ortaçağ karanlığı yaşanırken Edirne de Atom santrali açıyor, yardım çığlıklarımıza kulaklarını tıkıyordu. O çok iyi bir bilim adamıydı, siyasetten anlamazdı. Nasıl ki; çarpma ve bölmede 1; toplama ve çıkarmada 0 etkisiz elemansa; Erdal İnönü’de hükümette etkisiz elemandı.
Bizi Sivas’a; maddi-manevi katkılarıyla gönderen ama kendisi gelmeyen, 17 yıldır konuşmayan Kültür Bakanı Fikri Sağlar; hani şu Susurluk uzmanı, gevezesi, senaryo yazarı olan Sağlar. Sivas Madımak Katliamının “inatla susan BAKANI”… 1993’te hükümetin hali buydu; bizim halimizse malum, güpegündüz sekiz saat taşlanıp, yakılmak. 17 yıldır Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Başbakan Yardımcıları, Kültür Bakanları değişiyor. At gidiyor, Arı geliyor, Kuş gidiyor, kurt geliyor ama inatla o küt anlayış değişmiyor. Devlette devamlılık esastır anlayışı bu oluyor demek. Hani Demirel, Çiller, Yılmaz, Erbakan, Bahçeli gibilerden bir şey beklemek hayalcilik olurdu. Ama o hükümet olmayı becerip, “iktidar” olmayı beceremeyen “sos”yal demokratlar” bizi gereğinden azla incittiler. İnadına “inandık”…
AKreP gibisin kardeşim… Partisinin Alevi Açılım sürecinde 7 çalıştay yapılmış, 4 ana maddeden biri olan Madımak ne olsun? Sorusuna cevap aranmış; “derin Alevilere”, “devletin Alevilerine”, “diyanetin kadılarına”, “Maraş kıyımının katiline”, “Alevilerin TESLİMİYETÇİ bazı sözde dernek, vakıf vb’lerine”, “Madımak unutkanı, utancı Arif Sağ’a” sorulan soru, bir tek Madımakta yakınlarını yitirenlere sorulmamıştı. Oysa özne bizdik… Kabuk bağlamayan yara bizimdi.
Bizleri unutan Alevi Açılımı Bakanı Faruk Çelik; aslında alınmış ve kamuoyu önünde tartışılan kararlar yokmuş gibi yapıp, Sivas Şehitlerinin Aileleriyle görüşmek istedi. Aileler olarak “samimiyetsiz” olarak değerlendirdiğimiz ve kendisine de bildirdiğimiz görüşme talebi kabul ettik. Çünkü “ben görüşmek, dinlemek, Madımak için duygularını öğrenmek istedim ama aileler istemedi” diye kamuoyu yanıltılabilinirdi. Polemiğe girmeden, AKP’nin bir Bakanı olduğunun altını çizmeden, ön yargıyla yaklaşmadan görüştük. Bakan Beyin tavrı, toplantıya katılan herkes tarafından oldukça samimi gelmişti. Acımızı anladığını, benzer acılar yaşanmasın diye Madımak için en doğru kararı alacaklarını, Sivas’ta yapacağı görüşmeler sonrası bizi bilgilendireceğini, ikinci bir toplantıyla gelinen süreci bize anlatacağını bildirip gitti. İnandık… Biz 17 yıldır bozulmayan onurlu, dik duruşumuzu bozacak, yitirdiklerimizi yeniden yakacak bir eylemlilik, ihanet içinde olmayacağız. Bakan, ağzımıza bir parmak bal çalmış, bununla yetineceğimizi sanmıştı. Biz kimseden ulufe bekleyecek insanlar değiliz. Ağzımıza çaldıkları bir parmak bala kanacağımızı sanmayın. Biz, “acıyı bal eyleyen” bir kültürün insanlarıyız.
Madımak tabelası inecek, Âşık Veysel ya da Yunus Emre Kütüphanesi olacakmış… Yani daha önce; Dersim'de, Maraş’ta, Cezaevlerinde vb. yaptıkları gibi bütün izleri silecek, unutturacak, yeni katliamlara bilenecekler. Orayı müze yapmak, bilinçleri taze tutmak anlamına gelecek ki, sakıncalı. Oysa unutmalı, unutturmalı… Madımak'ta ölen 37 kişinin isimleri de bir köşeye asılacakmış. 17 yıldır anlatamadığımız bir gerçeği bir daha yüksek sesle söyleyeyim. Madımakta ölen değil, ÖLDÜRÜLEN sanatçı sayısı 33 tür. İki de Otel görevlisi ile bu sayı 35 olarak anılmalıdır. Diğer ikisi oteli yakmaya doyamamış iki KATİLDİR. Dostlarımızın katilleridir. Madımak anısına yapılacak bir anıt, levha, heykel, isim listesi her ne hazırlarsanız hazırlayın bu iki katili oraya koyamazsınız… Gerçi, Ökkeş Kenger'i Alevi çalıştayına çağıran zihniyetin, dostlarımızı; katilleriyle anmasına şaşırmak gerekir. Bakan Sivas’ ta yaptığı görüşmeler sonrası Madımağı yerle bir edip, kütüphane olması fikrini çok sevmişe benzer. Onca yazarı yakanlara “kütüphane” açmak dalga geçmekle eş değer. Madımak müze olmasın diye “kahramanca” çırpınan; eşeğin aklına karpuz kabuğu sokan Arif Sağ’ı en “derin saygılarımla kutluyorum”…
Madımağı yerle bir etmeye, bütün izlerini silmeye çalışan zavallılara soruyorum; Madımağı, yüreğinde kor gibi taşıyanlara unuttura bilir misiniz? Bina olarak madımağı yıksanız bile; yüreklerdeki Madımağı nasıl yıkacaksınız? Sizin için yakmakta, yıkmakta, unutmakta kolay olabilir. Ama biz unutmayacağız. 1993’te Sivas’a; Pir Sultan Abdal'ı anmaya gitmiştik. Sizin atanız Hızır paşa tarafından 500 yıl önce asılmış olan Pirimizi… Unuttuk mu? 500 yıl sonra bile unutmadık. Madımak henüz 17 yıl oldu. Bitmedi bu kavga, sürüyor, sürecek. Daha yeni başlıyoruz. Sizce unutur muyuz? Ne katillerimizi, ne iş birlikçilerini, ne de ihanetçilerimizi unutmayacağız. Acılarımızı, öfkemizi unutmadığımız gibi diri tutağız. 500 yıl geçse de, dün gibi… Biz ki; acıyı bal, sıratı yol eyleyerek bugüne gelmişiz.
Yürü bre Hızır Paşa
Senin de çarkın kırılır
Güvendiğin padişahın
Onlar da bir gün devrilir
Ben Musa’yım sen Firavun
İkrarsız şeytan-ı lain
Üçüncü ölmem bu hain
Pir Sultan ölür dirilir
Madımak Ölümsüzlerinden Serkan Doğan adına;
Serdar Doğan
Kaynak: Alevihaber.com - 8 Mart 2010