"Sivas, Çorum, Maraş katliamlarını yaşadık. Bugün Mersin, Adana, İstanbul, Antalya ve de diğer kentlerimizin öyle çok mahallesi var ki Maraşlaştırlabilecek... Öyle çok yer var ki, bir kıvılcımın bütün memleketi tutuşturabileceği... O mahallelere yürüyen saldırganlığın kendinden olmayan herkesi hedef alabileceği... Sahi, tehlikenin farkında mıyız?"
Tehlikenin farkında mısınız?
L.Doğan Tılıç
Muhalefetin AKP'yi "Tezkereleri dolaba koymak için mi aldınız?", "Bu gidişle hükümet tezkere koleksiyoncusu olacak", "Sınır ötesi oluyor ama teröristler yapıyor" diye Kuzey Irak'a ittirmesine bakmayın; sınır ötesi operasyon oluyor zaten. Son Bağdat, Londra görüşmeleri, telefon diplomasisi falan, diplomatik bir çözüm arayışından çok yapılan ve yapılacak operasyonlara tepkiyi en aza indirip, en fazla desteği sağlamayı amaçlıyor. Bana öyle geliyor.
12 askerin öldürüldüğü, 8 askerin kaçırıldığı bir saldırıdan sonra, hele de sokaklar şimdiye kadar hiç görülmemiş biçimde kaynarken, daha gözle görülür ve yapıldığının bağıra çağıra ilan edileceği bir sınır ötesi operasyonun gelmesi de kaçınılmaz. Bana bu da kesin görünüyor. Kestiremediğim ne kapsamda ve ne zaman olacağı.
Korktuğum; "aman bölünmeyelim" diye çırpınırken, sokakların bizi önünü alamayacağımız bir şekilde vahşi bir bölünmeye doğru sürüklemesi. Bu yüzden, asıl şimdi ve en yüksek sesiyle gırtlağımızın bir arada yaşama talebini haykırmalı ve o soruyu sormalıyız: Tehlikenin farkında mısınız?
Ne yazık ki, bu soruyu dün soranlar, bugün nerelere sürüklenebileceğimizin pek farkında görünmüyorlar. Hadi MHP neyse, ama ana muhalefet CHP de, üstelik MHP'yi de "sağlayarak" sokaklarda yükselen dalga üzerinden siyaset yapıyor. Genel Kurmay Başkanı "Vatandaşlarımızın duyarlılığını çok iyi anlıyorum ve takdir ediyorum. Ancak, bunu yaparken, tepkilerin kontrolden çıkmaması da çok önemli. Şiddete kaçılmaması büyük önem taşıyor. Böyle günlerde itidali elden bırakmamak lazım" diye konuşup, sokağın kontrolden çıkma tehlikesine işaret ederken, Cumhurbaşkanı "Bu tür dönemler istismara açıktır. Terörle mücadele hukuk zemininde ve ancak devletçe sürdürülebilir. Tepkiler birlik ve kardeşliğimize zarar vermeyecek şekilde olmalı" diyerek "birlik ve kardeşliğe" vurgu yaparken, ana muhalefet lideri sokaklardaki tepkiyi işaret edip "ruh çağırıyor".
Evet, Sn. Baykal da "Olay etnik kimlik değil, terör olayıdır. Biz herkesi seviyoruz, terörü sevmiyoruz. Biz Kürtleri seviyoruz, teröristleri sevmiyoruz" gibi cümleler sıkıştırıyor operasyona çağıran konuşmalarının arasına, ama onun asıl vurgusu sokakları göstererek kurduğu şu cümlede: "Milli ruh ayağa kalktı. Seni kaçtığın yere kadar kovalayacaklar!"
O ruhun sokaklarda yaptığı el işaretlerine de bir bakın Sn. Baykal. Unutmayın bu türden ruhlar birilerini kovalamaya başladığında kendilerinden olmayan herkesi de ayakları altına alıp ezmeye pek eğilimlidir. Bir başka terslik de "sosyal demokrat" ağızdan dökülen şu cümlede değil mi? "Biz Kürtleri seviyoruz, teröristleri sevmiyoruz." Kürtler "biz"im seveceğimiz unsurları değil bu ülkenin, "biz"in, sevmek için bile, "biz"den ayıramayacağımız vatandaşları. Bunu, dünyaya soldan bakanların, tam da kanlı saldırılarının yüz binleri sokaklara döktüğü şu günlerde böyle söyleyebilmeleri gerek. Ne "biz"im, bir parçamızı sevmek için bile olsa "biz"den ayırma lüksümüzün, ne de başbakan yardımcısı Cemil Çiçek'in "tezkereye oy verenler hepimiz aynı saftayız" diyerek oy vermeyenleri ötekileştirme lüksünün olduğu günlerden geçiyoruz.
Dikkat edin; analar yine Türkçe, Kürtçe ve Arapça ağıtlar yaktı Dağlıca'da ölen oğullarımızın ardından. Sağcılarımızın bir zamanlar lanetlediği Daniel Cohn-Bendit "Kürtler PKK'ya isyan etmeli... Kürtleri ve PKK'yı terörden vazgeçirmek için zorlamalıyız" dedi. Şimdi, Doğu'da ve Batı'da, Kürt, Türk ve bilcümle vatandaşlarının bu ülkenin, barış dilini yükseltmesinin, şiddeti reddederek bir arada yaşama talebini haykırmasının tam zamanıdır. Diyarbakır böyle birdeklaasyona hazırlanıyor.
Sivas, Çorum, Maraş katliamlarını yaşadık. Bugün Mersin, Adana, İstanbul, Antalya ve de diğer kentlerimizin öyle çok mahallesi var ki Maraşlaştırlabilecek... Öyle çok yer var ki, bir kıvılcımın bütün memleketi tutuşturabileceği... O mahallelere yürüyen saldırganlığın kendinden olmayan herkesi hedef alabileceği... Sahi, tehlikenin farkında mıyız?
25.10.2007
L.Doğan Tılıç
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy16089 = 'dogantilic' + '@';
addy16089 = addy16089 + 'birgun' + '.' + 'net';
var addy_text16089 = 'dogantilic' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';
( '' );
16089 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->