Kenanoğlu, Devletin 1993 sonrasında Cemevlerinin yapılmasına el altından destekler sağlandığını hatırlatarak, “Alevileri Devletin yanında tutmak için bazı Alevi kurumları doğrudan ve dolaylı desteklendiği gibi bu seferde aynı senaryoları göreceğiz” diye konuştu.
Türkiye’nin katmerleşmiş başlıca kimlik sorunlarından biri de Alevilik. AKP, seçim beyannamesinin yanı sıra Hükümet Programı ve 64. Hükümetin Eylem Planı’nda yer alan “Geleneksel irfan merkezleri ve cemevleri” konusunda bakanlıkça bir çalışma başlatıldı. Bu kapsamda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın talimatıyla, Müsteşar Yardımcısı başkanlığında hukuki alt yapının oluşturulması için çalışma grubu oluşturuldu. Alevi sivil toplum örgütlerinin çatı kuruluşları ve önde gelen temsilcileriyle görüşecek grubun 5 ayrı oturum halinde yapacağı çalışmalarla görüş ve önerileri de alacağı bildirildi.
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Genel Başkanı Ali Kenanoğlu ile Kürdistan’da yaşanan katliam da Alevilerin tutumunu, AKP Hükümetinin Alevi çalıştayını ve Diyanet Başkanlığı’nın son zamanlardaki Alevilere yönelik çıkışlarını konuştuk.
‘ALEVİLER, İNKAR VE İMHA POLİTİTKALARINI DEFALARCA YAŞADILAR’
Alevi derneklerinin, ‘savaşa hayır’ çağrısıyla başlattığı dönüşümlü açlık grevleri devam ediyor. Alevilerin bu desteğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Abluka altında tutulan, inkara ve imhaya tabi tutulan ve bu yöntemle boyun eğdirilmeye çalışılan Kürt halkının halinden Aleviler iyi anlarlar. Tabi ki tarihini öğretisini bilen, asimilasyonlarla ve manipülasyonlarla kendi tarihine ve öğretisine uzaklaştırılmamış Aleviler bunu bilirler. Çok şükür ki tarihini ve öğretisini unutmayan Aleviler varlığını koruyorlar. Bu anlamda Kürtlere uzanan elin Alevilerden olması son derece anlamlıdır. Aleviler yaşadığı topraklarda bu tür inkar, imha ve asimilasyon politikalarını defalarca yaşamışlardır.
Alevilerin eylemleri ve bu eylemlerin yaygınlaşması dara düşen ve yalnızlaştırılmaya çalışılan Kürt halkına moral olduğu gibi Alevi toplumuna da ciddi anlamda bir moral, motivasyon sağlamıştır.
Aleviler 1915’te nasıl Ermeni halkına evini barkını açmışsa bugün de Kürt halkına her türlü desteği sağlayacaktır.
‘ALEVİLERİN HAFIZALARI KATLİAMLARLA DOLUDUR’
Birçok kez katliamdan geçmiş Alevilerin, Kürdistan’da yaşanan katliamları nasıl okuması lazım?
Aleviler yaşadıkları topraklardaki antidemokratik ortamların özellikle de çatışma, savaş ortamlarının dönüp dolaşıp kendilerini vuracağını çok iyi bilmektedirler. Bu tür antidemokratik zamanlarda faşizm artmakta, çeteler işbaşı yapmakta / yaptırılmaktadır. Alevilik gibi muhalif inanç sahipleri bu tür puslu zamanların her daim hedefi olmaktadırlar. Alevilerin hafızaları bu dönemlerde yaşanan katliamlarla doludur.
Hafızalarında sayısız şekilde bu tür uygulamalara maruz kalan bir toplumun, kimilerinin bilinçli uzaklaştırma ve düşmanlaştırma politikalarına rağmen Kürt halkının yaşadığı acılar karşısında yanlarında olduğunu göstermesi önemlidir.
7 Haziran seçimlerinde zalimlerin geriletilmesi konusunda umutlanan muhalif yapıların
1 Kasım seçimleriyle umutlarının kırılması sonrasında tüm muhalif kesimler abluka altına alınmış durumdadır. Bu baskıcı dönemlerde boyun eğmek ve zalimlere karşı çıkış sergilemek toplumların moralini yükselttiği gibi zalimlerin de direncini kırmaktadır.
Kürdistan’da yaşanan katliamlar bir toplumun topyekün direncini kırmaya ve boyun eğdirmeye yönelik bir operasyondur. Aleviler bu tür operasyonları tarihleri boyunca çokça yaşamışlardır.
‘BARIŞ SESİ DAHA GÜR ÇIKMALI’
Savaş karşısında Alevi toplumunun pozisyonuna ilişkin sizin gözleminiz nedir? Daha neler yapılabilir?
Yapılan açlık grevlerinin yaygınlaştırılmasıyla birlikte özellikle önümüzdeki günlerde yaşayacağımız olan Hızır inancı ve Hızır Orucu günlerinde bu dayanışmayı arttırıcı eylem ve etkinlikler yapılabilir.
Cemevlerinde imza kampanyaları başlatılıp, Türkiye genelinde “barış” diyenlerin terörist ilan edildiği ve baskılandığı bir ortamda barış diyenlerin sesinin “savaş” diyenlerden daha gür çıkmasını sağlayabilirler.
Alevi kurumları özellikle güçlü ve yaygın örgütlenmelere sahip oldukları Avrupa’da sokak eylemleri ile Avrupa kamuoyunun dikkatini bu yöne çekebilirler.
‘ALEVİLER YENİ ANAYASADA BİR ŞEY BEKLEMEMELİ’
Yeni anayasa tartışmaları anayasanın ele alınış biçimini ve yapılan tartışmaları siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Aleviler yeni anayasadan bir şey beklemeli mi sizce?
Devleti yönetenler çok demokratik tavır sergilerde Anayasa onları daraltırsa, bir çok konudaki özgürlükçü yaklaşımları karşısında elleri kollarını bağlarsa o zaman yasa ve Anayasayı özgürlükçü hale getirecek değişiklik zorunlu hale gelir. Veya tersinden ele alırsak Anayasa ve yasalar çok özgürlükçü olup, ülkeyi yönetenler bu özgürlükleri kısıtlamak isterse o zaman yine kendilerine göre Anayasa değişikliği zorunlu hale gelebilir. Ancak bizim durumumuz bunun iki haline de uygun değil. Ne Devleti yönetenler özgürlükçü, demokrat ne de Anayasamız özgürlükçü bir Anayasadır. Devleti yönetenlerin tarzı ile Anayasamız hemen hemen örtüşmektedir. Tek eksik Başkanlık sistemidir. Anayasa değişikliğinin gündeme alınmasının tek nedeni de budur. Ne Aleviler nede başka topluluklar, onların yaşadıkları kimsenin umurunda değil. Ancak değiştirecekleri Anayasaya toplumsal destek sağlamak İçin Alevileri okşayacak bazı değişiklikler gündeme gelebilir.
‘ALEVİLER YEDEĞE ALINMAYA ÇALIŞILIYOR’
Hükümetin Alevilerle ilgili planında cemevlerinin birer “irfan merkezi” olması ve Alevileri temsil eden bazı dernek ve vakıflar yerine cemevleri ve dedelerin ön plana çıkartılması var. Bu çerçevede hükümetin Alevilerle ilgili planını nasıl okuyorsunuz?
Ne zaman Kürtler ile Aleviler yan yana durmaya başlamışsa o zaman Alevilere mavi boncuklar dağıtarak Devletin yanında yer almaları sağlanmıştır. Özellikle 7 Haziran seçimleri ve sonrasında yoğunlaşan bu ortaklaşma, bir araya gelip ortak mücadele hattı oluşturmaları her zaman olduğu gibi T.C. Devletini rahatsız etmiştir. Tıpkı 1993 sonrasında Cemevlerinin yapılmasına el altından destekler sağlanıp Alevileri Devletin yanında tutmak için bazı Alevi kurumları doğrudan ve dolaylı desteklendiği gibi bu seferde aynı senaryoları göreceğiz.
Özellikle 1 Kasım seçimlerine doğru Başbakanın Alevi kurumları ile görüşmeleri ve yeni kurulan Hükumetin Alevilerin sorunlarını ele alacağını açıklaması, Hükumet programına koyması ne tesadüfidir ne de Alevileri çok sevdiklerindendir. Bu yaklaşım tam da söylediğim gibi Alevileri Devletin yedeğine alma girişimidir. Kürtlerden uzak tutma operasyonudur.
Bu nedenle Cemevleri gibi temel birkaç konuda adım atılacaktır. Ancak bu adımlar Alevilerin istediği şekilde olmayacak Hükumetin istediği şekilde olacaktır. Bu durum menfaate hazır halde olan Alevileri memnun edebilir ancak Alevilerin yıllardır dile getirdikleri talepleri karşılayamaz. Demokratikleşmeyi sağlayamadığı gibi Aleviliğide tıpkı Sünniliğe yapıldığı gibi Devlete yedeklemekten öteye gitmez.
Hükumetin istediği Alevilerin ağzına bal sürmek ama bu sürülen balın karşılığı olarak da Devlete yedeklenmektir.
‘İBADETHANEMİZ CEMEVİDİR’
Diyanet başkanı Görmez, ikinci kırmızı çizginin ‘cemevlerinin caminin alternatifi, başka bir inancın mabedi gibi gösterilmesi’ olduğunu söyledi. Nasıl yorumluyorsunuz?
“Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri, Devlet – Hükümetler, Diyanet’in görüşünü alarak Alevi politikası belirliyorlar. Hatta mahkemeler Alevilikle ilgili konularda Diyanete görüş sorup oradan gelen cevapla karar veriyorlar.
Diyanet, Aleviliği İslam’ın içinde bir tarikat olarak görüyor. Bu nedenle İbadethanesi cami, ibadeti namaz, orucu Ramazan olarak görülüyor. Cemevleri bir zikirhane, Cem de bir zikir olarak kabul ediliyor. O nedenle Aleviler Camide Namazını kılıp daha sonra Cemevine gidip zikirlerini yapabilirler şeklinde bakılıyor.
Oysa Aleviler İbadethane olarak Cem evini, ibadet olarak Cem’i, Oruç olarak Hızır ve Muharrem Orucunu kabul ediyorlar. Bu Aleviliğe teolojik olarak başka bir İnanç olarak tanımlanmasına neden oluyor, Devlet ise bunu uzun vadede güvenlik nedeniyle çok tehlikeli kırmızı çizgi olarak kabul ediyor. Diyanet işleri Başkanının söylediği de budur.
Nitekim Alevilik kendine özgü bir inançtır denildiği zaman buna şiddetle karşı çıkanlar muhafazakar mütedeyyin Müslümanlar değil, milliyetçi, Ulusalcı, Kemalist kimseler olmuştur.
‘DİYANETİN FETVALARI YENİ DEĞİL’
Diyanet’in skandal fetvalarında meselenin özünde ne var? Alevilerin Diyanet’e nasıl bakıyor?
Diyanet İşleri Başkanlığı Devletin bir dini kurumudur. Aleviler 1950 – 60 lı yıllarda bu kurumda temsil edilmek istediklerinde şiddetle karşı çıkılıyor. Bugün ise Aleviler buna şiddetle karşı çıkıyorlar.
Diyanetin kapatılması ve yerine bu tür yetkilere ve bütçeye sahip olmayan daha özgün bir kurumun oluşturulması gerekir. Bu yeni kurumun işlevi dinler, inançlar arasındaki ilişkiler ve bu inançların, dinlerin Devletle olan ilişkilerini düzenlemek amacıyla tüm inançların temsilcilerinden oluşan bir kurul olarak görev yapmalıdır.
Bu tür skandal fetvalar yeni değildir, Diyanet’i oluşturan zihniyetlerin zaman zaman dile getirdikleri görüşlerdir.