VAHİM İDDİA : POLİSLER "PİS ÇİNGENELER", "PİS ALEVİLER" DİYE BAĞIRDI.
İşkence sonucu öldüğü öne sürülen Mustafa Kükçe için iki yıl süren adalet arayışı sonuç verdi. Savcılığın polisler için verdiği takipsizlik kararı mahkemeden döndü. Yedi polis 16 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak
İSTANBUL - Radikal’in, hukuk arayışını iki yıldır adım adım takip ettiği, Mustafa Kükçe’nin işkence sonucu ölümüne ilişkin olayda nihayet yargı süreci başladı. Kükçe’nin vücudundaki darp izleri saptandığı, izlerin ‘kötü muamele, yüksekten düşme veya çarpma’ sonucu meydana gelmiş olabileceği ortaya çıktığı halde Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığı, yedi polis hakkında ‘takipsizlik’ kararı vermişti. Ancak bu karar Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bozuldu. Mahkeme, savcılığın kararını bozup şüpheli polisler hakkında, ‘kasten yaralama sonucu ölüme sebebiyet vermek’ten 16 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
Mustafa Kükçe, 14 Haziran 2007’de gözaltına alındığında 24 yaşındaydı ve ömrünün son üç gününde olduğunu bilmiyordu. Ümraniye’de, babasıyla bir gecekonduda oturuyordu. Üç çocuk babasıydı. Yoksuldular. Düzenli bir işi yoktu. O gün, hırsızlık iddiasıyla gözaltına alınmıştı.
Her bir adımında Radikal’e haber olan iki yıllık soruşturma süreci işte o gün başladı. Sonrası şöyleydi:
Üç karakol gezdirildi
* İlk gün; Ümraniye Şehit Sevgican Polis Merkezi’ne, ardından da Dudullu Şehit İsmail Akkoyun Polis Merkezi’ne götürüldü. Ertesi gün çalıntı ihbarı üzerine Çakmak Polis Merkezi’ne getirildi. Polise göre araçtan inerken baygınlık geçirip yere düştü.
* O içerdeyken, ailesi karakol önündeydi. Amcasının oğlu Ali Yılmaz’ın iddiasına göre kendilerine küfür ve hakaret edildi, yumruk atıldı. “Pis Çingeneler” ve “Pis Aleviler” denildi.
* Saat 16.40’ta Ümraniye Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Polise göre Kükçe, araçtan inmeye direnmiş, kendisini yere atıp yerde uzanmıştı. Muayenesinde, morluk ve şişlikler saptandı.
* Vahim bir çelişki vardı: Polis “Gözetim izni aldık” derken, Polis Merkez Amirliği’nin savcılığa gönderdiği rapora göre, gözaltı kaydı yoktu. Yani, ‘kayıtdışı gözaltı’ uygulanmıştı. “Nezarethanedeki kameranın kayıtlarını gönderin” talebineyse “Kameramız arızalı” yanıtı verildi.
‘Köpek ölüsü gibi...’
* Kükçe, o akşam Ümraniye Adliyesi’ne götürülürken, ailesi de adliye önünde toplandı. Ali Yılmaz’a göre Kükçe, dört polisin kolları arasında savcılığa çıkarıldı: “Yürüyemiyordu. Çok kötüydü. Köpek ölüsü gibi sürüdüler.”
* Kükçe, savcı Faruk Sarıoğlu’nun karşısındayken yanında avukat Abdulaziz Levent vardı. Levent de Kükçe’yi sağlıklı görmemişti: “Polislerin kollarında getirildi. Ayakta duramıyordu. İfadesini oturarak verdi. Savcı, ‘Dövdüler mi seni’ diye sorunca ‘Tansiyonum var’ dedi.”
* Tutuklandı. Çıkışta, annesine “Ana ağlama, peşimden gel” demişti.
* Ümraniye Cezaevi Başmemuru Binali Karadağ da Kükçe’nin ayakta duramadığına tanıktı.
* 16 Haziran’da sayıma kalkamayınca Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne götürüldü. Fakat artık çok geçti...
* Ailesi, oğlunu morgda buldu. Cesedi ilk görenlerden biri, Ali Yılmaz’dı: “Dizlerinde şişmiş ve açılmış yaralar vardı. Sol arka omzunda yara ve sağ boşluğunda kan toplamış şişlik gördüm. Ellerinin ucu simsiyahtı. Kollarında izler vardı. Hayalarından biri patlamıştı.”
* Aile avukatları Eren Keskin aracığıyla şikâyetçi oldu. Ancak soruşturma, daha baştan sorunluydu. Kuşkulu ölümü soruşturacak olan savcı Faruk Sarıoğlu, o’nun daha birkaç gün önce tutuklanması kararına imza atmıştı.
* Yedi polis hakkında ‘işkence, işkence sonucu ölüme neden olma ve görevi kötüye kullanmak’tan soruşturma açıldı. Dosya, ‘ölümün darptan kaynaklanıp kaynaklanmadığının, şayet öyleyse darpın ölümden ne kadar süre önce meydana geldiğinin belirlenmesi’ için 12 Aralık 2007’de Adli Tıp’a gönderildi. Dosya, Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu’nda da 10 ay bekledi.
‘Yüksekten düşme olabilir’
* Nihayet rapor, 20 Ağustos’ta tamamlandı. Sonuç bölümünde; saptanan travmatik izlerin kötü muamele sonucu oluşmuş olabileceği gibi, düşme, çarpma sonucunda da meydana gelebileceği; ölümün beyin kanamasından ileri geldiği vurgulanırken, “Daha ziyade yüksekten düşmekle uyumlu olduğu” belirtildi. Raporda, beyin kanamasının ölümden 2-5 gün önce gelişmiş olabileceği kaydedildi.
* Soruşturma ölümden 1.5 yıl sonra, 4 Aralık’ta bitti. Adli Tıp raporundaki “Daha ziyade yüksekten düşmekle uyumlu” olduğu ve “ölüme yol açan travmanın 2-5 gün öncesinde gerçekleştiği saptamasından” yola çıkan savcı, olayın gözaltıdan önce meydana geldiğini savundu. Ekimozlarınsa işkenceden değil, “Kükçe’nin kendini yere atması, dengesizlikten kaynaklandığını” iddia etti.
* Polislere ‘takipsizlik’ verilirken; fatura, beyin kanamasını saptayamayan dört doktora kesilip, ‘görevi kötüye kullanmak’tan soruşturma açıldı.
16 yıla kadar hapis isteniyor
* Ancak ailesi, adalet arayışını bırakmadı. Bir üst mahkeme olan Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 8 Ocak 2009’da itiraz ettiler.
* Mahkeme, 16 Şubat’ta ‘takipsizlik’ kararını bozup, ‘yeterli şüphe bulunduğu’ gerekçesiyle polislerin yargılanmasını istedi. Dosya Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.
* Üsküdar Cumhuriyet Başsavcısı 18 Mart’ta hazırladığı iddianamede, ‘zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılarak, kamu görevlisinin ölüme sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama’ suçundan dava açtı. Polisler 16 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak.
Kükçe ailesinin avukatı Eren Keskin, polislerin ‘müebbet hapsi’ gerektiren işkence suçlamasıyla yargılanmasını istiyor. İlk duruşma, 9 Temmuz’da.
RADİKAL / İSMAİL SAYMAZ - 12 Mayıs 2009