8 Ağustos 1938’de Erzincan’ın Munzur’a bakan dağlık bir köyünde, Surbahan ve çevre köylerden toplanan yaklaşık 100 köylü, saatlerce aç susuz yürütülerek “yasak bölge” ilan edilen Erzincan Zini Gediği’nde kurşuna dizildiler. Mezarları hiç olmadı; kurda kuşa yem olmak üzere o dağ başında toz ve toprak içerisinde öylece bırakıldılar.
Uzun yıllar boyunca Zini Gediği bölgesine gidilmesi yasaklandı, geride kalanlar yakınlarının kemiklerine sahip çıkamadı, yas hep devam etti. Geride kalan aileler köyleri boşaltmak zorunda bırakıldı; Balıkesir ve Edremit başta olmak üzere hiç bilmedikleri, tanımadıkları illere 10 yıl geri dönmemek şartı ile sürgüne gönderildiler.
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Genel Sekreteri Erdal Kılıçkaya, 8 Ağustos 1938’de gerçekleştirilen Zini Gediği Katliamının 83. Yıldönümüne ilişkin PİRHA’ya konuştu.
“ZİNİ GEDİĞİ’NDE KATLEDİLENLERİN ÜZERLERİNE TOPRAK BİLE ATILMALARI FAZLA GÖRÜLMÜŞ”
Anadolu’da hangi taşı kaldırırsanız kaldırın altından insan kemiğinin çıktığını vurgulayan Kılıçkaya, “İnsanlar Alevi, Kürt, Ezidi ve Ermeni kemikleriyle dolu bir coğrafya üzerinde yaşamak zorunda bırakılmış. Tam da bu eksende 1938’de Erzincan’ın Kılıçkaya köyü ve diğer civar köylerden toplanan 100 kişi Zini Gediği’nde toplanarak silahlarla katledilmiş. Bölge yasak bölge ilan edildiği için geride kalanlar katledilenlerin cesetlerine dahi sahip çıkamamışlar. Bu da yetmezmiş gibi acıya maruz bırakılan ailelere bir ceza daha kesilerek geride kalan aileler Edremit, Çanakkale, Susurluk gibi yerlere sürgüne gönderilmiş. Kayıp yakınları yaklaşık 9 yıl geriye dönüş yasağı olduğu için köylerine dönüp cesetlerine dahi sahip çıkamamışlardır. Zini Gediği’nde 100’e yakın insanın cesedi kurda, kuşa yem olsun diye öylece bırakılmış ve üzerlerine bir kürek toprak bile atılmaları fazla görülmüş. Açıkta duran kemikler bu kadar yıl geçmesine rağmen orada duruyor” dedi.
“KEMİKLERİN DNA TESTİ YAPILMASI TALEBİ MAHKEMELERCE REDDEDİLDİ”
Yaklaşık 10 yıl önce Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’na kayıp yakınları olarak başvurduklarını belirten Kılıçkaya, “Bu kemiklerin DNA testi yapılarak kayıp yakınlarına teslim edilmesini ve böylece de kayıp yakınlarının istedikleri yere defin ederek en azından kayıplarını ziyaret edebilecekleri bir mezar yerleri olması gerektiği yönünde başvuru yaptık. Yaptığımız başvuru Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ışık hızıyla konunun araştırılmasına gerek yok diye cevap vererek talebimizi reddettiler, üst mahkemeye taşıdık oradan da ret kararı gelince konuyu AİHM’e taşıdık ama halen konuyla ilgili yanıt bekliyoruz” şeklinde konuştu.
“ARTIK KATLİAMLARLA YÜZLEŞİLMESİ GEREKİYOR”
Artık katliamlarla yüzleşilmesini, DNA testi yapılarak cesetlerin kayıp yakınlarına teslim edilmesini ve kayıp yakınları olarak devletten Zini Gediği Katliamı’nda katledilen 100 kişi için özür beklediklerini belirten Erdal Kılıçkaya konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Bütün bu çalışmaları yürütürken de düzenli olarak her 8 Ağustos’ta Zini Gediği Katliamı’nda kaybettiklerimizi Erzincan’ın Kılıçkaya köyünde anıyoruz. Bütün duyarlı insanları 8 Ağustos’ta ki Zini Gediği anmamıza bekliyoruz en azından unutmamak, unutturmamak ve bir daha böyle acıların yaşanmaması adına anma programımızda kendimizi yalnız hissetmek istemiyoruz. Biz hem Kılıçkaya köyüne hem de Zini Gediği’ne anıt mezar inşa etmek istedik kendi imkânlarımızla yaptığımız bu anıtı devletin kurumları yıktırdılar yani katlettikleri insanlara bir mum yakıp koyabileceğimiz yeri bile fazla gördüler.”
Cihan BERK/PİRHA