Ayhan BİLGEN
Peygamberin torunları Hazreti Ali'nin iki çocuğu olan Hasan ve Hüseyin iki ayrı kişiliğin sembolü durumundadır. Hazreti Hasan uzlaşma ve barışın, Hazreti Hüseyin direnişin sembolüdür.
Muharrem ayında yaşanan Kerbela faciası İslam tarihinin en büyük travmasıdır. Henüz Peygamberin vefatının üzerinden çok kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen yaşanan katliam, iktidar hırsının insanlığı nereye götürebildiğini göstermesi açısından önemlidir. Saltanat ve güç olgusunun dini araçlaştırarak ortaya çıkarttığı algı dünyası insanlık için ciddi bir tehdit oluşturmuştur. Dinin ahlak ve insan onurunu geliştiren bir zemin olmaktan çıkıp, tersi bir işlev üstlenmesi acı bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.
Tarihte yaşanan hiçbir olay sadece yaşandığı devrin şartları içerisine hapsedilemez. Elbette içinde doğduğu toplumun koşullarından bağımsız değildir ama sadece o güne indirgenerek ele alınmamalıdır.
Kerbela on beş asra yaklaşan bir tarih diliminin en sembolik olaylarından birisidir. Bugünün İslam kültüründe ağırlığını koruyan bu olay, sanıldığı gibi sadece Alevi ya da Şii dünyasında değil tüm İslam toplumunda önemli bir tarihi dönüm noktası kabul edilmektedir. Alevi ve Şia düşüncesinde siyasal boyutları en az toplumsal boyutları kadar önemsenerek ele alınırken, Sünni dünyada daha çok konunun duygusal boyutu ön plana çıkarılmıştır.
Yaşanan acıların yasını tutmak bazılarının iddia ettiği gibi sadece öfke ve intikam duygusunu körüklemez. Aksine bu acıların yenilenmemesinin de teminatı olabilir aynı zamanda. Bu acıların tarihin farklı dönemlerinde farklı toplum kesimlerinde yeniden üretilmesi karşısında sığınılacak tek yer tarih olmamalıdır şüphesiz.
Kerbela ile kıyaslandığında sayısal olarak çok daha ağır bedellerin ödendiği katliamlar söz konusudur. Bu katliamların neden Kerbela kadar sembolik bir rol edinemediği konusunu kaba pozitivist algı ile izah etmek kolay değildir. İnanç dünyalarının, tarih hafızasının inşasında, toplumsal kültürün üretilmesinde sahip olduğu ağırlığı bir gerçeklik olarak kabullenmek durumundayız.
Yeni Maraşların, yeni Madımakların yaşanmaması için Kerbela konusunun çok daha görünür biçimde tartışma platformlarına taşınması gerekir. Ne yazık ki bu konuda Sünni dindar çevreler çok istekli olmadığı gibi, çoğu sol Alevi çevre de bu konunun önemine uygun davranmamaktadır. Sadece gelenek dünyasında toplum tarafından yaşatılan Kerbela'nın, Muharrem ayı vesilesi ile bir kez daha hatırlanmasına herkesin, hepimizin ihtiyacı var.
Sadece Türkiye özgürlük mücadelesinin değil, Ortadoğu'daki her türlü hak ve adalet arayışının kendisini refere edebileceği Kerbela olayı üzerinde düşünülmeyi fazlası ile hak etmektedir.
Ayhan BİLGEN
Günlük - 25 Aralık 2009