Ker-bela...

Ker-bela...Durak ArslanKer-bela’yı anlamak ve anlamlandırarak anmak üzere kaleme alınmıştır.Bilim, “Denizin dibindeki en küçük...

Ker-bela...

Durak Arslan

Ker-bela’yı anlamak ve anlamlandırarak anmak üzere kaleme alınmıştır.

Bilim, “Denizin dibindeki en küçük kum tanesinden güneşe, tek hücreli bir balıktan en karmaşık insana kadar evrende her ne var ise, hepsi birbiriyle ilişki ve çelişki içindedir” der.

Ayrıca, “Her varlığın bir karşıta sahip olduğu, karşıtların ise kendi içinde zıtlar barındırdığı doğrulanır” bilim insanları tarafından.

Hüseyin ile Yezit bu iki karşıtın, Hüseyin pozitif-artı’nın, Yezit negatif-eksi’nin sembolüdür.

Yeryüzünde iki karşıtın çakıştığı trajedik ve en çarpıcı noktadır “ker-bela”.

Hüseyin’i hatırladığınız zaman, Yezit çıkar hemen karşınıza. Yezit’i lanetlerken, hemen Hüseyin belirir iç sızınızda, göz yaşınızda.

Biri sevgi’nin, diğeri nefretin temsilcisidir. Biri dostluğun, diğeri şiddetin insandaki tecellisidir.

Zıtların birbirini varetme ve yoketme çatışması, sürtüşmesi arasında çıkan çıngıdır yaşam. Zıtların varlığı, birliği ve mücadelesi gerçekliğini anlatmanın ve anlamanın somut ve çarpıcı bir örneğidir “ker-bela”. Bunun için kuşaktan kuşağa, dilden dile sürüp gider ve tap taze durur belleklerimizde.

Cem törenlerinde sahnelenen, otantik ve dramatik bir müzikal’dir “ker-bela” anlatımı. Bu, tarihi insanlık dıramını opera’larda sahneleyerek, evrensel bir mesaja dönüştürmenin zamanıdır. Bu dıramın senaryosu can ve kan ile yazılmıştır. Bu trajedinin karakterleri her zaman varolmuştur insanlık tarihinde.

Zalimin mazluma, kirlinin temize, nefretin sevgiye, şiddeti kullanarak  üstün gelişinin kurgusu ve diyaloğu, Alevilerce asırlardır Cem törenlerinde işlenmiştir. Şiddet lanetlenmiş, sevgi yüceltilmiştir.

Yetmişiki millete mensup her toplum bireyinin, bu gün bile iki ayrı damarın ayrımında olup, Hüseyin tarafında yeralması mümkündür. Aleviler  Hüseyin’in acısını hissetmiş, onun gözüyle bakmış, yaşamı kucaklayıp sahiplenerek, Yezit şiddetinden korumayı erdem bilmiştir. Muharrem yası-matemi, bu özü bilince çıkartmanın, bu bilinci canlı tutmanın, bu canlılığı insanlıkla paylaşmanın vesilesidir. 

Asıl amaç bu acıların mayaladığı özümüzdeki tad’a ulaşmak. Ínsan-ı Kamil olmak. Rızalık terazisinde gül’ü gül ile tartmak. Kendine ulaşmak üzere, bu ulu Yol’da  şefk ile yol almak. 

Gerçeğin demine, Aşk  ile… 

Durak Arslan, Strasbourg
Alevihaber.com - 17 Aralık 2009

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku