Kemal BÜLBÜL : Bakan mı? Bakanullah mı?

“Ne derdiniz var din dersiyle?” “Alevi açılımını” koordine eden Devlet Bakanı Faruk Çelik, İzzettin Doğan’ın...

Ne derdiniz var din dersiyle?” “Alevi açılımını” koordine eden Devlet Bakanı Faruk Çelik, İzzettin Doğan’ın Cem (Bu kısaltmayı tüm Türkiye kamuoyu Alevilikteki Cem sanıyor. Ama bu Cumhuriyet Eğitim Merkezi’nin baş harfleridir.) Vakfı’nın düzenlediği Alevi Kurumlar Konfederasyonu (Devlet Türk, İslamcılığı ile İzzettin Alevi, Türk, İslamcılığının ortak organizasyonu) toplantısında sarf ettiği bir tehdit sözü. Devamında Faruk Çelik provokatif bir tutum takınıp “Din niye kalksın? Dinle bu milletin bir derdi yok ki!” diyor.

Ne demişler söyleyene değil söyletene bak! Bu sözleri Faruk Çeliğe söyleten İzzettin Doğan’dır.

Ankara’daki bu toplantı, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin “Zorunlu Din Dersi Kaldırılsın. Laik, Demokratik, Bilimsel Eğitim İstiyoruz.” Talebi ile yapılan oturma eylemi ile aynı güne gelmiştir. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin üye ve yöneticileri “Zorunlu Din Dersi Kaldırılsın” diye Alevi, Sünni, aydın, yazar, siyasetçi ve halktan Pir Sultan Abdal dostları ile Kızılay Meydanı’nda gece soğuğunda oturma eylemi yaparken İzzetin Doğan Alevileri azarlama cüreti gösteren devlet Bakanı ile Alevilik üzerine “Alevi İslam Din Hizmetleri” pazarlığı yapıyordu.

Aynı İzzettin Doğan tıpkı 9 Kasım 2008’de Ankara’da Sıhhiye Meydanı’nı ve 8 Kasım 2009’da İstanbul Kadıköy Meydanı’nı “Eşit yurttaşlık istiyoruz!” talebi ile dolduran yüz binlerce can için “Onlar Alevi değil!” demişti. Şimdi “Zorunlu Din Dersi kaldırılsın!” diye oturma eylemi yapan Pir Sultan Abdal dostu canlar için de aynı sözü söyleme basiretsizliğini göstermiştir.

Kendini Devlet Bakanı değil, Bakanullah varsayan Faruk Çelik’in sözlerine döneceğim. Ancak önce İzzettin Doğan’ın “Derdi nedir?” bunu biraz açmak istiyorum. İzzettin Doğan devletin temel karakterini oluşturan “Türk, İslamcı” zihniyetin Alevi cenahındaki temsilcisidir. Kendisi Kürt olduğu halde bu kimliğini inkar eder. Ki Alevilikte Yol’un gereklerinden biri “Aslını inkar etmemektir.” Aslını inkar edenlere Aleviler “haramzade” derler.

İzzettin Doğan, 12 Eylül faşist zihniyetinin Aleviliği ortadan kaldırma, Alevileri Sünnileştirme projesinin ortaklarındandır.

Alevi tarih yazımında ve “Aleviliğin ne olup olmadığının?” tartışılmasında üç temel evre vardır. Birincisi İttihat ve Terakki dönemi ile Cumhuriyetin ilk yıllarıdır. Asıl amaç “Türk, İslamcı politika” ile Aleviliği asimilasyon yolu ile tarihten silmektir. Bu dönemin “araştırmacıları” Aleviliği “Orta Asya ve Şamanizm kaynaklı bir inanç” olarak gösterip Kürt, Arap, Arnavut, Bulgar, Azeri, Rum, Çingene Alevileri inkar etmek ve tek tip “Türkçü” bir Alevilik yaratmak istemişlerdir. İttihat ve Terakki döneminden 1938’e kadar olan dönem politik yöntemlerle asimilasyonun yanında Koçgiri, Dersim gibi on binlerce Alevinin katledildiği dönemi de içermektedir.

Alevi tarih yazımında ikinci dönem, 1950, 1960 dönemidir. “Türk, İslamcı” politika ile nihai bir atak yaparak Aleviliği içi boşaltılmış hale getirip Sünniliğe yedeklemeyi amaçlayan “1960 İhtilalcileri” Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kökleştiren ve güçlendiren yasa yapmayı da ihmal etmemişlerdir. O dönemde özellikle üniversite gençliği öncülüğünde gelişen bir devrimci, demokratik mücadele vardır. Türk, İslamcı sistemin derin aklı Alevileri devrimci, demokratik muhalefetten koparmak için emekli generallere “Alevi Partisi” kurdurtmaktan tutun, “Alevilerin Laik Cumhuriyet’in bekçisi” olduğu aldatmacalarına kadar bir dizi asimilasyon politikası bu dönemde gerçekleştirilmiştir.

Alevi ozanlar (Aşık Veysel, Ali İzzet, Aşık Daimi, Feyzullah Çınar, Mahmut Erdal) bu dönemde devlet tarafından kuşatılmış ve “devletin ozanı” yapılmak istenmiştir. Yine temel tez “Alevilik Orta Asya kökenli ve Şamanizm kaynaklıdır.” tezidir.

Üçüncü dönem ise 12 Eylül askeri cuntası dönemidir. Askeri cuntanın stratejisini oluşturan general Haydar Saltık’ın Alevi olduğu dalga dalga tüm Türkiye’ye yayılmıştır. Haydar Saltık adı dışında Alevilik ile ilgisi olmayan bir cuntacı generaldir. 12 Eylülde yapılan işkence ve idamlardan sorumlu bir generaldir. 12 Eylül faşizmi her konuda kendisini aklayıp paklayacak destekçiler ararken Aleviler içinde de destekçi bulmuştur. Ve 12 Eylül faşizmini destekleyen Cemal Şener, Rıza Zelyut gibi “araştırmacı yazarlara” aynı minvalde kitap yazımı ve “Alevilerin tümünün Türk olduğu, Kürt’ten Alevi olmayacağı” propagandası görevi verilirken, İzzettin Doğan ise Alevilerin “Ruhani lideri” olma görevi ile taltif edilmiştir.

12 Eylül zihniyetinin kol gezdiği dönemde televizyon ekranlarına çıkarılan İzzettin Doğan “Alevi Dedesi olarak” konuşunca, inançları hep yasaklı olan ve Kenan Evren tarafından köylerine cami yapılan Aleviler 12 Eylül cuntasının fikri atmosferinden beslenen İzzettin Doğan’a gıpta ile bakmışlardır. Bu tarihi yanılsamadan “güç alan” İzzettin Doğan, Kenan Evren’in emekli general Turgut Sunalp’e kurdurttuğu Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP)’den Malatya milletvekili adayı olmuş ama kendi köyü olan Malatya’nın Yeşilyurt İlçesi’ne bağlı Cevizpınarı’na (Kırlangıç) köy halkı tarafından sokulmamıştır.

Aynı İzzettin Doğan katıldığı onca tartışma programında, konuşmalarında, kendisine sorulan sorularda Alevi katliamlarından hiç söz etmemiş, bizlerin bire bir yaşadığı Maraş, Malatya, Sivas, Çorum, Gazi gibi katliamları ağzına dahi almaktan imtina etmiştir.

Bu günlerde AKP ile birlikte bir “Alevi Kurumlar Konfederasyonu” kurma çabası yürüten İzzettin Doğan ile Devlet Bakanı Faruk Çelik’in yolları kesişti. Dilleri birbirine dolaştı. Biri “Zorunlu Din Dersi kaldırılsın diye eylem yapanlar Alevi değildir!” diye şeyhülislam misali fetva verirken, bir diğeri Devlet bakanı olduğunu unutmuş olacak ki, “Ne derdiniz var Din Dersiyle? Niye kalksın din? Din ile bu milletin bir problemi yok.” diyerek efeleniyor, bakanlık değil, bakanullahlık yapıyor. İzzettin Doğan da onu alkışlıyor.

Sayın Bakan, bu sözleri “Devlet Bakanı” sıfatı ile değil “Devlet” sıfatı ile söylemişe benziyor. Aleviler “Din kalksın.” Demedi, “Zorunlu Din Dersi” kalksın dedi. Devlet Bakanı sorunu çarpıtıp Alevileri “suçluluk psikolojisine” sokmaya çalışıyor. Ayrıca “Din ile bu milletin bir problemi yoktur.” derken “Türk, İslamcı, tekçi, inkarcı” mantık ile “Milletin tümünü Sünni ve Türk” kabul ederek konuşuyor. 

Ama Faruk Çelik’in Alevilik ve Aleviler ile problemi var. Bir yıldır yürüttüğü “Alevi çalıştayı” sürecinde “Türk, İslamcı, tekçi, inkarcı mantık” ile Alevileri Sünnileştirmenin inceden inceye planını yapıyor.

AKP Hükümeti “Zorunlu Din Dersini” kaldırmak şöyle dursun, eğitim programına ikinci bir “Din Dersi” koymayı planladığını biliyoruz. Bu noktada Alevilere ve “Zorunlu Din Dersini” bir insan hakları ihlali olarak gören demokrat insanlara düşen bir görev var. Bu “Zorunlu zulmün” ortadan kalkması için demokratik eylemleri yükseltmektir.

Öğrenci velileri çocuklarının okuduğu okullara “Çocuğumun Zorunlu Din Dersini okumasını istemiyorum!” dilekçesi vermelidir. Okul müdürlüğüne dilekçe veren ve olumsuz yanıt alan yurttaşlarımız hukuksal süreci işletmelidir.

Aleviler şu tarihi yanılsamadan ve kafa karışıklığından kurtulmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti “Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti” değildir. Gerçek olan Türkiye’nin 87 yıldır “Siyasal İslam” ile yönetildiğidir. “Siyasal İslam” 12 Eylül Askeri cuntasının veya AKP Hükümetinin politikası değildir tek başına. “Siyasal İslam” devletin siyasi karakteridir. Ve “Siyasal İslam” tekçi, inkarcı bir politika ile Aleviliği inkar etmektedir.

Demokrasicilik rolü oynayıp sorunları çözüyormuş gibi görünen AKP’nin tek çözümü “Siyasal İslam’dır.”

Bakan Faruk Çelik “Ne derdiniz var din dersiyle? Niye kalksın din? Din ile bu milletin bir problemi yok!” demekle işin özünü çarpıtıyor ve kendine Bakanullah görevi vehmediyor!…

KEMAL BÜLBÜL - 14 Ekim 2010

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku