Kazım GÜLEÇYÜZ : Din dersi ve Diyanet

Din dersi ve DiyanetKazım GÜLEÇYÜZ / YENİ ASYADin dersi tartışmasında Diyanet İşleri Başkanı görüşünü açıklarken,...

Din dersi ve Diyanet

Kazım GÜLEÇYÜZ / YENİ ASYA

Din dersi tartışmasında Diyanet İşleri Başkanı görüşünü açıklarken, 12 Eylül anayasasındaki düzenlemenin korunmasını savundu.

Bu meyanda şöyle dedi (Radikal, 22.9.07):

“Din kültürü ve ahlâk dersinin din eğitimine dönüşmesini önleyelim. Bilgilendirme kıvamında tutalım. Bu derste namaz, Kur’ân eğitimi verilmesin. Verilmesi laikliğe aykırı olur...”

“Din kültürü ve ahlâk dersi çocukları abdeste, namaza alıştırma, Müslümanlaştırma dersi değil. Öyle de olmamalı.” (Y. Şafak, 21.9.07)

Bu dersin zorunlu olmaktan çıkarılmasını son derece yanlış bulan Başkan Bardakoğlu, buna karşılık abdest, namaz, Kur’ân bilgilerinin verileceği din eğitimi dersinin mutlaka seçmeli olması gerektiğini, devletin zorunlu olarak din eğitimi vermesinin laiklikle çeliştiğini söylüyor.

Bu açıklamalar, din dersi adı altında yapılan tartışmaların altındaki gerçeği ortaya koyması bakımından yararlı, ama toplumu dinî konularda aydınlatmak üzere kurulmuş bir müessesenin okullarda din eğitimi konusuna bakışının yetersizliğini yansıtması cihetiyle ise şaşırtıcı.

Çocukları abdest, namaz ve Kur’ân’a alıştıracak, onları “Müslümanlaştıracak” din eğitimine laiklik adına karşı çıkmak Diyanet’e mi kaldı?

İşin bir diğer ilginç ve tuhaf yanı, Başkanın ısrarla “Zorunlu olmasın, mutlaka seçmeli olsun” dediği din eğitiminin nasıl verilebileceği bahsinde bir önerisinin bulunmaması ve topu bu açıklamaları yaptığı gazeteye atarak “Bu tartışmayı siz açın” demesi (Radikal, 22.9.07).

Başkanın bir soru üzerine “Türban konusunun dışındayız” demesi de ortaya çıkan fotoğrafı tamamlar nitelikte.

Haddizâtında, Diyanet’in, doğrudan ve öncelikli olarak kendisini ilgilendiren bu konularda sergilediği yaklaşım, resmî ideoloji çerçevesindeki sıkı devlet denetiminin bu kurumu ne gibi noktalara sürüklediğini gösteren son derece düşündürücü bir tabloyu ortaya koymakta.

Hep birlikte izlediğimiz gibi, Başkan Bardakoğlu bu konularda seleflerinden hayli farklı bir profil ortaya koyuyor. Bunun en dikkat çeken göstergesi ise sık sık yaptığı Atatürk referansları ve “camilerde Atatürk’ü öğretme” söylemleri.

Hal böyle olunca, Diyanet’in din dersi ve başörtüsü meselesinde sergilediği tavrın yukarıdaki örneklerde görüldüğü tarzda şekillenmesinin hayret edilecek hiçbir tarafı bulunmuyor.

Ancak bu durumun Diyanet’e hiçbir şekilde yakışmadığı, Osmanlı asırlarında—son dönemdeki talihsiz bazı istisnalar sayılmazsa—daima bağımsız ve şahsiyetli bir duruş ortaya koymuş olan Meşihat’ın yenilenmiş devamı olarak hizmet vermesi gereken bu kurumun kendisini sıkboğaz eden cendereden bir an önce kurtulması veya kurtarılması gerektiği, bir vâkıa.

Umarız, yeni bakan Yazıcıoğlu’nun, koltuğuna oturur oturmaz, yıllardır bekleyen ve en kısa zamanda çıkmasına çalışacakları açıklaması yaptığı Diyanet teşkilâtı kanunu, bu yönde derde deva, sadra şifa olacak açılımlara vesile olur.

Ve kanunda, seçimle göreve gelmesi öngörülen Diyanet İşleri Başkanları, her hal ve şart altında hakkın hatırını diğer bütün hatırların üzerinde tutan bir dirayet ortaya koyabilmelerine imkân verecek bir yasal zemine kavuşurlar.

Diyanet’in de özgürleşmeye ihtiyacı var...

Kazım GÜLEÇYÜZ
 
04 Ekim 2007
YENİ ASYA

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku