Son bir aydır hemen hemen her gün “AKP’nin Alevi Açılımı” veya “AKP’nin Alevi İftarı” söylemi kamuoyunda konuşuluyor ve basın yayın organları bu haberlerle dolu. Öncelikle, ortada “AKP’nin Alevi Açılımı” söylemini çağrıştıracak herhangi bir çalışmasının olmadığını görmek gerekir.
Son bir aydır hemen hemen her gün “AKP’nin Alevi Açılımı” veya “AKP’nin Alevi İftarı” söylemi kamuoyunda konuşuluyor ve basın yayın organları bu haberlerle dolu.
Öncelikle, ortada “AKP’nin Alevi Açılımı” söylemini çağrıştıracak herhangi bir çalışmasının olmadığını görmek gerekir. Gerek AKP’nin ve gerekse hükümetin; yetkili bir organından veya yetkili konumda bulunan şahsiyetlerinden, bu yönde bir çalışma yapıldığına yönelik herhangi bir açıklama kamuoyuna yansımamıştır.
Alevi kökenli olup, AKP’den kendisine milletvekilliği bahşedilmiş bir şahsiyet, AKP’nin has adamı olduğunu göstermek için yıllardır örgütlü olarak demokratik Alevi hareketinin mücadelesini sürdüren örgütleri yok sayarak, AKP zihniyetine yakın ve AKP’ye biat eden bir Alevi örgütlenmesi oluşturarak, bu örgütlenme üzerinden Alevilerin oylarını AKP’ye yönlendirerek, AKP’nin, kendisini milletvekili yapmış olmasının bedelini AKP’ye ödemek istemektedir. AKP’de “bu işten nasıl kârlı çıkarım” diye sadece olayları seyretmektedir.
Bu nedenle ortada “AKP’nin Alevi Açılımı” olarak görülecek herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.
Konu kamuoyuna önce, “AKP’nin Alevilere İftar” vereceği şeklinde yansımış, Alevi toplumundan yükselen karşı sesler yüzünden, AKP kendisini geri çekerek, bekle-gör politikası uygulamıştır. Alevi toplumunun karşı sesleri yükselmeye devam ettikçe, bu defa da, Alevi İftarının ev sahipleri ve çağrıcılarının bazı Alevi örgütleri ve işadamları olduğu kamuoyuna deklere edilmiştir. En sonunda da Başbakan, “Bizim bu iftar ile herhangi bir ilgimiz bulunmamaktadır. Bizi davet ettiler. İsteyen katılır, istemeyen katılmaz” demek durumunda kalmıştır.
AKP’nin Alevilerin sorunlarını çözmek gibi bir isteği bulunmamaktadır. AKP eğer, Alevilerin sorunlarını çözme isteğine sahip olsa; bir bakanını görevlendirir, görevli kılınan bakan, Türkiye’de kamuoyuna mal olmuş Alevi örgütlerinin yöneticileri ile Alevilerin sorunlarını ve çözüm önerilerini konuşur ve Alevi örgütlerinin önerileri yönünde çalışma yaparak sorunlara çözüm üretilirdi. Ama AKP böyle yapmamıştır. AKP, aşiret ağaları ile Doğu-Güneydoğu’da Kürtlerin, şeyhler ve tarikat liderleri ile Sünni kesimin oylarına hükmetmeye çalışmaktadır. Var olan Alevi örgütleri ve yöneticileri ile Alevi toplumunun oylarına hükmetmesi veya bir kısmını kendisine yönlendirmesini olanaklı görmediğinden, zihniyetine uygun bir Alevi örgütlenmesi oluşturma ve bu örgütlenme üzerinden Alevilere şirin gözükerek oylarını almayı planlamıştır. Bu planın başında olan kişi de ne yazık ki bir Alevi olan Reha Çamuroğlu’dur. Ancak Aleviler duruşları ile bu planı şimdilik bozmuşlardır.
Zihniyette değişiklik yok
Aleviler değişik zamanlarda, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamları da dahil olmak üzere, devletin değişik makamları ile görüşmüş, sorunlarını ve çözüm önerilerini raporlar halinde vermişlerdir. Devlette Alevilerin sorunları ve çözüm önerilerinin raporları bulunmaktadır. Yani Alevilerin sorunlarını öğrenmek için oruç açımlarını şova çevirerek Alevileri rencide etmeye ihtiyaç olmadığı gibi, devletin arşivlerine bakmak yeterlidir.
AKP 2002 Kasım’ından beri iktidardadır. Alevi Bektaşi Federasyonu’nun (ABF) Genel Sekreteri olduğumuz dönemde, hem 58. Hükümetin Başbakanı Sayın Abdullah Gül’den ve hem de 59. Hükümetin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan, sorunlarımızı ve çözüm önerilerimizi paylaşmak için yazılı başvuru ile randevu istenmiş, hiçbir cevap alınamamıştır.
Türkiye’de Alevilerin örgütlendikleri dernekler ve vakıflar kısmen de olsa bir araya gelerek ABF, Alevi Bektaşi Vakıflar Federasyonu’nu (ABVF) oluşturarak, üst yapı örgütlenmelerinde birliktelik yaratmışlardır.
AKP, Alevilerin üst örgütleri ve yöneticileri ile görüşmemekte, birebir kendisine bağlı, kendisine biat eden ve politika ve projelerini tartışmayan bir Alevi örgütlülüğü oluşturmak istemektedir. Bu nedenle de yıllardır Alevilik konusunda mücadele veren, bilgi birikim ve mücadele becerisine sahip örgütleri muhatap almak istememektedir.
AKP, Alevilerin yası matem ayları olan muharrem ayını kullanarak Alevileri etkilemek istemiş, ancak Alevileri hiç tanımadığı için de “oruç açımını” iftarla, yası matemlerinde, Kerbela’da yaşanılan açlık ve susuzluğu hissetmek ve içselleştirmek için kıt kanaat sofrası da “şölen sofrası” ile karıştırarak ve üstelik bunu da şova dönüştürerek Alevilerin haklı tepkisini çekmiştir. Aleviler de bu sayede, hem AKP’nin zihniyetinde ve hem de genel başkanları Recep Tayyip Erdoğan’ın zihniyetinde bir değişiklik olmadığını bir defa daha görmüşlerdir.
Erdoğan doğru söylemiyor
AKP, genelde temel hak ve özgürlükler, özelde Alevilerin hakları konusunda, hem AİHM kararları, hem de iç hukukta devam etmekte olan birçok dava ve AB’nin ilerleme raporları vb. diğer baskılar nedeni ile sıkışmış durumdadır. AB’ye bir görüntü vermek, bir şeyler yapıyor görünmek durumundadır.
Bu nedenle, AKP Alevi sorunları ile ilgileniyor görünmek istemiştir.
AKP’nin Alevi sorunları ile ilgili tek projesi vardır: AKP zihniyetine uygun bir örgütlenme ile bir şey yapıyor görünerek, oruç açımını iftara, cemevini camiye çevirerek; zorunlu din dersi ve diyanet işleri başkanlığı kanalı ile asimile ederek Aleviliği bitirmek ve sonrasında da Alevi sorununu çözmüş görüntüsü vermek istemektedir.
Başbakan, İspanya’ya giderken, Alevilerin ibadet yerleri olan cemevi ile ilgili bir soruya “kanunlar ve Anayasa çerçevesinde gereken yapılacaktır. Bana ulaşmış bir başvuru yok” demiştir. Oysaki ne kanunlarımızda ne de Anayasa’mızda ibadet yerleriyle ilgili bir düzenleme bulunmaktadır. Sadece Enerji Bakanlığı ile (Nerelere bedavaya elektrik verileceğine ilişkin olarak) ilgili 2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nda bir madde ile nerelere bedava elektrik verileceği düzenlenmiştir. Bu madde de bedava elektrik verilecek yerlerin içinde ibadet yerleri de sayılmış ve (cami, mescit, kilise, sinagog ve havra) ibadet yerleri belirtilmiştir. Ayrıca iktidar olan AKP, yasalarda gerekli değişikliği yapabilecek bir çoğunluğa da sahip bulunmaktadır. Bu nedenle, yasalar uygun değil savunmasının arkasına sığınmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Kendisine başvuru olmadığı yönündeki Başbakan’ın görüşü de doğru değildir. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin Kartal ilçesinde 2770 imza ile imar planında ibadet yeri olarak ayrılan alanın kendilerine cemevi yapmak üzere tahsisi talebi reddedilmiş, açılmış olan dava, İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nde sürmektedir. Sultanbeyli ilçesinde 10 bin 260 imza ile yaptığımız ve kendi tapulu arsamıza yapmaya çalıştığımız cemevimizin inşaatı AKP’li belediye tarafından sürekli engellenmektedir. Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği’nin Çankaya Kaymakamlığı’na yapmış olduğu başvuru da reddedilmiş, davası sürmektedir. Görüldüğü üzere, devlete başvuru, yani Başbakan’a ulaşmış başvurular vardır. İşte Başbakan’ın bu gerçeklere aykırı beyanları, Alevi toplumunun kendisine inanmamakta ne kadar haklı olduğunu göstermektedir.
Pir Sultan direnci
AKP’nin Alevi iftarı geldi ve Alevilerden itibar görmeden geçip gitti. Dokuz bakanın, elli kadar AKP milletvekilinin katıldığı, ancak 300 Alevi örgütünden sadece altısının katıldığı -ki bunlardan üç tanesi yeni kurdurulmuş olup kağıt üstünde örgüttürler- göz önüne alındığında, Alevilerin AKP’nin Hızır sofrasına oturmadıkları, Pir Sultan duruşu sergiledikleri görülmektedir. Pir Sultan duruşu sergilemiş olan Alevi toplumuna ve örgütlü yapılarına, teşekkür etmek bize düşen bir görevdir.
Alevi toplumunun, AKP’nin yeni tuzaklarına karşı Pir Sultan’ın inancı, bilinci ve direnci ile karşı durmaya devam etmesi gerekmektedir.
Avukat Kazım Genç *
(*)Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı
EVRENSEL HAYAT - 20 Ocak 2008