Kayseri Hacı Bektaş Veli Cemevi Başkanı Yazar Abbas Tan, Kayseri’de Alevilerin durumunu, Alevi inancı üzerindeki baskıları PİRHA’ya anlattı.
Tan, genel olarak uygulanan asimilasyon politikalarına maruz kalmalarının yanı sıra Kayseri özelinde yaşadıkları toplum baskısı nedeniyle hala kimliklerini rahatça ifade edemediklerini ve inançlarını rahat yaşayamadıklarını dile getirdi.
“OKULLARDA ALEVİ ÖĞRENCİLERE KARŞI TAVIR VARDI”
Tan yaptığı açıklamada Alevi kimliklerinden ötürü Kayseri özelinde Türkiye’de gördükleri baskılardan farklı baskılarla karşılaşmadıklarını ifade ederek şunları aktardı:
“Bizim asıl sorunumuz devletin Aleviliğe bakışı genel olarak. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun olması. Diğer taraftan Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda hazırladığı müfredat çerçevesinde zorunlu din dersleri ile Alevileri asimile etmek istemesidir. Alevi çocuklarına zorla İslamiyeti öğretme baskısı var. Bunun dışında özelde biz Kayseri’de yıllardır varız, var olmaya da devam edeceğiz. Burada geçmiş dönemlerde okullarda öğretmenlerin Alevi öğrencilere yönelik tavırları ve sözlerine karşı bir mücadele vermiştik. Ancak bu sadece Kayseri özelinde yaşanmıyor. Tüm Türkiye genelinde bir baskı var.”
KAYSERİ’DE İKİ ALEVİ KÖYÜNDE CAMİ VAR
Kayseri’nin bir işçi şehri olduğunu belirten Tan açıklamasına şu şekilde devam etti:
“Kayseri’de yaşayan Alevi işçiler iş yerlerinde hala Alevi kimliğini saklama ihtiyacı duyuyorlar. Son dönemde ayrıca bir baskı yaşamadık, görmedik. Bazı zamanlar Alevi kimliğini gizlemek zorunda kalıyor çoğu Alevi burada. Bundan daha büyük bir baskı da düşünülemez aslında. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluş amaç ve yönetmeliği Aleviliği yok saymaktadır. Siyasiler de buna bağlı olarak Alevilerin hakları ile ilgili ciddi bir mücadele vermiyorlar. Köy yasasına göre bir köy şöyle olmalı; Cami, mescit, mektep ve ahırdan- samanlıktan oluşmalı. Böyle bir tanımlama mevcut. Alevi köylerinde cami yok, mescit yok. Bu yüzden de yasal olarak köy statüsünde değiller, kabul görmüyorlar. Ayrıca yasada eğer bir köyde cami, mescit yoksa orada yaşayan köylülerin yapması isteniyor. Yani Alevi köylerine Alevilerin kendi elleriyle cami yapılması dayatılıyor. Bunların hepsi kanun. Yani Alevilere yasal olarak baskı yapılıyor. Kayseri’de Alevi köyü olan Yeşilhisar’da, Tomarza’da ne yazık ki cami var.”
“BASKIDAN DOLAYI ‘ORUÇ TUTUYORUZ’ DEMEK ZORUNDA KALIYORLAR”
Alevilerin oruç ayının da farklı olduğunu hatırlatan Tan, “Kimse kimsenin oruç tuttuğunu bilmez. Oruç tutmak insanların kendi bireysel ibadetleridir. Bundan kimsenin haberi olmaz. Ama Ramazan’da zaman zaman duyuyoruz ki oruç tutmadığı halde oruç tutuyor gibi görünüyorlar Aleviler. Daha doğrusu yalan söylemek zorunda bırakılıyorlar. Korkusundan tutmadığını söyleyemiyor. Son dönemde Kayseri özelinde oruç tutmadığı için bir baskı ile karşılaşanı duymadık. Eğer olsaydı yasal olarak üzerine giderdik. Manevi olarak genel anlamda bir baskı var. Ramazan ayında oruç tutmayan sadece Aleviler değil ayrıca. Diğer insanlar da kendilerini baskı altında hissediyorlar. Televizyonlarda her gün oruç açma saati geldiğinde ezanlar okunuyor. Bu da medya eliyle baskıdır topluma. Medya eliyle bir baskı yapılıyor. Özellikle çocuklar bundan çok etkileniyor. Ben bir baba olarak, dede olarak torunlarımın ne kadar etkilendiğini gözlemleyebiliyorum” dedi.
“ALEVİLİK İNSANLAR ARASINDA AYRIM YAPMAZ”
“Alevilik bir inançtır, Alevilik vardır ve Alevilik bir haktır” diyen Yazar Abbas Tan son olarak şunları kaydetti:
“Bu hakkımızı yaşamaya, yaşatmaya çalışıyoruz. Mücadelesini veriyoruz. Alevilik ‘Kamil insan olma’ anlayışıdır. Alevilik insanlar arasında ayrım yapmaz. Aleviler ‘Dünya benim ülkem, tüm insanlar benim kardeşim’ sloganı ile yola çıkmıştır. Aleviler sınırsız bir toplum mücadelesi veriyor. O yüzden insanlar arasında ayrım yapmıyoruz, yapmayın diyoruz. Barışı, sevgiyi çok önem önemsiyoruz.”
Melis CİDDİOĞLU/KAYSERİ