KAYIP TEKKENİN İZİNDE
“Musa Baba’nın Erenler Sultanı Tekkesi”
Tekkenin izinde...
(...) Anadolu ve Rumeli’deki diğer Tekkelerde olduğu gibi Musa Baba’nın Tekkesinde de kalacak yer ve aş sunuluyor aynı zamanda husumetleri bulunanların mahkemesi yapılıyor, düzen sağlanıyor ve Cem ayinleri düzenlenerek Alevi öğretisinin ışığı bu Tekkeden bölge insanına yansıtılıyordu. Bu derin felsefeyi unutup ata kültürümüzü terk etmemizin kötü sonuçları ülkemizin her yerinde hissedilebiliyor. Diğer araştırmalarda olduğu gibi bu araştırmanın da her aşamasında devşirilen, yok olup giden, gözden kaçan Tekke ve benzeri yapıların acısını hissettim. Umarım ki bu araştırma Musa Baba ve Erenler Sultanı Tekkesi’nin tanınmasına ve daha ayrıntılı araştırılmasına vesile olur....
Kayıp Tekkenin izinde...
Erenler Sultanı Tekkesi
KAYIP TEKKENİN İZİNDE
“Musa Baba’nın Erenler Sultanı Tekkesi”
Tekkenin izinde...
Anadolu ve Rumeli’deki diğer Tekkelerde olduğu gibi Musa Baba’nın Tekkesinde de kalacak yer ve aş sunuluyor aynı zamanda husumetleri bulunanların mahkemesi yapılıyor, düzen sağlanıyor ve Cem ayinleri düzenlenerek Alevi öğretisinin ışığı bu Tekkeden bölge insanına yansıtılıyordu. Bu derin felsefeyi unutup ata kültürümüzü terk etmemizin kötü sonuçları ülkemizin her yerinde hissedilebiliyor. Diğer araştırmalarda olduğu gibi bu araştırmanın da her aşamasında devşirilen, yok olup giden, gözden kaçan Tekke ve benzeri yapıların acısını hissettim. Umarım ki bu araştırma Musa Baba ve Erenler Sultanı Tekkesi’nin tanınmasına ve daha ayrıntılı araştırılmasına vesile olur.
Kütüphanemde sıkça başvurduğum, önem verdiğim kaynaklardan biri olan Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba’nın bütün yönleriyle Bektaşilik ve Alevilik isimli eserin beşinci cildini incelerken 390. sayfadaki bir bilgi dikkatimi çekti. Birgi civarındaki bir Tekkeyi konu alan bölümde Evliya Çelebi’den kısa bir alıntı yapılmıştı fakat Tekke hakkındaki bilgi kısıtlıydı. Erenler Sultanı adındaki Tekke hakkında fazla bilgi olmaması beni daha da şiddetle bu konun içine çekti. Başka kaynaklarda bu Tekke ile ilgili bir bilgi bulamadığım için Tekkeyi yakın zamanda gidilip görülecek yerler arasına ekledim. 2008 yılının ağustos ayında İngiltere’de yaşayan çok değer verdiğim bir büyüğüm olan Mustafa Mersinoğlu Türkiye’ye izne gelmişti ve ilk fırsatta ona Tekkeye yapacağım yolculuktan bahsetmiştim. Mustafa abide seneler önce o bölgede çok güzel bir Tekkeyi ziyaret ettiğini ve Erenler Sultanı isimli Tekkenin daha önce ziyaret ettiği Tekke olabileceğini söyleyince birlikte yola düşmeyi uygun bulduk. Kayıp Tekkeyi bulmak için 24 Ağustos 2008 günü Selçuk ilçesinden hareket ettik. Birgi çevresinde uzun gezintiler yaptık şüpheli yapıları inceledik ve bilmesi ihtimali olan birçok kişiye tekkeyi sorduk, fakat bir netice alamadık. Aramalarımız kısa vadede sonuç vermedi ama kayıp Tekkenin izini bulmakta kararlıydık. Bir sonraki gün tekrar bölgeye gittik fakat durum pek değişmemişti, hiçbir iz bulamamıştık. Elimizdeki tek kaynak olan Evliya Çelebi Birgi’den kuzeye çıkarken yayla yolu üzerinde Erenler Sultanı isimli bir Bektaşi Tekkesi gördüğünü söylüyordu fakat biz hiç yol alamamıştık. Tekkenin uzun zaman önce kaybolmuş olabileceğini ve artık geriye dönme vakti geldiğini düşünmeye başlamıştım. Birgi çıkışındaki sapakta son bir umut diyerek arabadan indim ve bize doğru hızla yaklaşan bir traktörü durdurup üzerindeki adama Erenler Sultanı isimli Tekkeyi bilip bilmediğini sordum. Adam bize Bozdağ yolu üzerindeki Elmabağ isimli bir köyden ve köye eskiden Tekkeköy denildiğinden bahsetti. Rotamızı zaman kaybetmeden Elmabağ köyüne çevirdik.
Elmabağ Köyü (Tekke Köy)
Köy merkezine yaklaştıkça yol üzerinde gördüğümüz insanlara Tekkenin yerini sorduk hepsi bize ileriyi gösteriyordu. Elmabağ Köyü 250 hanelik yaklaşık 750 kişinin yaşadığı şirin bir köy. Bozdağ’da yapılan kayak tesisi küresel ısınma nedeniyle tam anlamıyla işletilemediğinden köylüler turizm hayalini bir yana bırakarak tarımla meşgul olmaya devam ediyorlar. Elmabağ Köyü Brokoli, karnıbahar, fasulye, ceviz ve kestanesi ile tanınıyor. İsminin aksine köyde hiçbir zaman elma popüler olmamış. Tekkeköy isminin neden Elmabağ olarak değiştirildiğini ise tahmin etmek pekte zor değil. Köyde bir okul ve yakın dönemde yapılan birde cami var fakat Tekkeden geriye fazla bir şey kalmamış. Görmeye alıştığımız türden eski bir Tekke ile karşılaşmayı umuyordum fakat yakın zamana kadar ismi Tekkeköy olan Elmabağ köyünde artık bir Tekke yok. Asimile olmuş birçok köyde olduğu gibi bu köyde de insanlar geçmişleri hakkında fazla bir şey bilmiyorlardı. Bölgedeki daha önceden asimile olmuş köylerden daha tutucu olduklarını ve ramazan ayında köydeki bütün kahvelerin kapatıldığını gururla anlatmaları beni şaşırtmıştı. Buna karşın köyde bazı eski adetler hala yaşamaya devam ediyordu. Bu adetlerin en önemlisi üç ayların ilk haftası yapılan şenlik. Yapılan helvalar (Helviş) çocuklara dağıtılıyor, bu eski geleneği canlı tutmak adına çeşitli eğlenceler tertipleniyordu. Fakat kendi tarihleri hakkında tek bildikleri köyün kurucusunun Musa Baba olduğu ve köyün eski isminin Tekkeköy olduğu bilgisiydi. Buranın Erenler Sultanı dışında başka bir Tekke oldabileceğini ve farklı bir tekkeyi keşfetmiş olabileceğimi düşünüyordum.
Şeyh Bedrettin olayı ve Tekke Köy
2009 yılında Selçuk ilçesinde tanışma fırsatı yakaladığım ve daha sonra yaşadığı yer olan Tire ilçesinde ziyaret ettiğim değerli araştırmacı A. Munis Armağan’ın Elmabağ köyünde gördüğüm Tekkenin Erenler Sultanı Tekkesi olduğunu söylemesi ile aradığım Tekkeyi seneler önce bulduğumu anladım. Daha sonra inceleme fırsatı bulduğum Sn. Armağan’ın Asya’dan Anadolu’ya Türkler’in Anı Defteri adlı kitabında şu önemli bilgilere de rastladım. “İsyan sırasında Şeyh Bedrettin’in dostu aynı zamanda İzzettin Ferişte’nin oğlu olan ünlü Hurufi Abdülmecid Ferişte bu olaylardan sonra uzun bir süre takibe alındığından Bozdağ’a kaçarak Tekke Köyü’ndeki (Elmabağ) Erenler Baba Sultan Tekkesinde (Musa Baba) gizlenecektir.”
Şimdiki durum
Elmabağ köyünde kahvede muhtarın azalarından bir tanesi bizi karşıladı ve muhtar gelene kadar bize eşlik etti. Diğer köylüler gibi oda köyün isminin değişmesine bir anlam veremiyor ve yadırgıyordu. Tekkenin yerini sordum çünkü geriye kalmış izler olma ihtimali bana heyecan veriyordu. Eski yapının yıkıldığını ve geriye sadece Tekkenin bir bölümü olan hanın temelleri ve Musa Baba’nın mezarının kaldığını söyledi. Türk kültürü açısından paha biçemeyeceğimiz bir miras olan Musa Baba’nın Tekkesinden yakın zamana pek bir şey kalmamış olsa da Tekkenin bir parçası olan 27 metre uzunluğunda ve 7 metre genişliğindeki han 1986 yılında Kuran kursu, imam ve ebeye yer açma bahanesiyle yıkılana kadar varlığını sürdürmüş. Ortadan kaldırmaya cesaret edemedikleri tek şey ise köyün kurucusu olan Musa Baba’nın mezarı olmuş. Mezar yıkılamamış fakat insanlardan uzak tutmanın bir yolu bulunmuş. Musa Baba’nın mezarı 1972 yılında yapılan daha önce minaresi olmayan bir yapı olduğu söylenen caminin bahçesi içine katılarak devşirme sürecinin son aşaması da gerçekleşmiş. Cami bahçesindeki mezar düzayak olmayan balkon benzeri bir yerde bırakılarak insanlardan uzaklaştırılmış. Yakınına gidip birkaç fotoğraf çekme imkânı yakaladığım mezara ulaşmak oldukça zor. Bir çocuk veya yaşlı bir insanın mezarı ziyaret etmesi fazlasıyla zor olduğu gibi yetişkin bir insanında oraya çıkması oldukça tehlikeli. Mezarı ziyaret etmek ancak düz bir duvarın ortasındaki küçük bir çıkıntıdan ilerleyerek ve demir bir korkuluğun üstünden atlayarak mümkün. Tabi bu kısa ama riskli yolculuk ancak yükseklik korkunuz yoksa mümkün. Köyün kurucusu olan ve bölgeyi “şenlendiren” Türk misyonerlerden diğer bir deyişle Alp Erenlerden biri olduğu anlatılan Musa Baba’yı kim ve neden bu şekilde insanlardan uzak tutmak istiyor bunu anlamak mümkün değil.
Hakkındaki Söylenceler
Bilindiği kadarıyla bir derbent zaviyesi olan Erenler Sultanı Tekkesi’nin en önemli bölümü 27 metre uzunluğundaki ve 7 metre genişliğindeki hanıydı. Kuran kursu, imam ve ebeye yapılan bina eski hanın temelleri üzerine kurulmuş. Üstü kayrak olduğu söylenen hanın duvarlarına yatay bir şekilde yerleştirilen kestane dalları bugün bile görülebiliyor. Erenler Sultanı Tekkesi’nin hanından bu güne kalan son izleri fotoğrafladığım sırada yapının yıkılışı sırasında orada bulunan bir köylü hanın en üstünden zor bela indirdikleri 27 metre uzunluğunda olduğunu düşündükleri tek parça ağaç gövdesini şaşkınlık ve hayretle anlatıyordu. Yüksek bir geçitte ve kendi zamanı için önemli bir ticaret yolu uzerinde bulunan Erenler Sultanı Tekkesi hakkında bu güne ulaşan bilgiler gösteriyor ki çevrenin en işlek ve en önemli merkezlerinden biriydi. Bölgedeki verimli topraklarında yetiştirdikleri ürünleri satmak veya takas etmek üzere yollara düşen köylüler kervanları ile uzun yolları kat etmek zorunda kalıyorlardı. Onlar bu zorlu yolculukları sırasında Musa Baba’nın Erenler Sultanı Tekkesi’ndeki büyük handa konaklayıp hayvanlarını ahırda dinlendiriyorlardı. Bütün ihtiyaçlarını giderebildikleri Tekkede her zaman kazanlar kaynıyor ve kimse dışarıda bırakılmıyordu. Anadolu ve Rumeli’deki diğer Tekkelerde olduğu gibi Musa Baba’nın Tekkesinde de kalacak yer ve aş sunuluyor aynı zamanda husumetleri bulunanların mahkemesi yapılıyor, düzen sağlanıyor ve Cem ayinleri düzenlenerek Alevi öğretisinin ışığı bu Tekkeden bölge insanına yansıtılıyordu. Bu derin felsefeyi unutup ata kültürümüzü terk etmemizin kötü sonuçları ülkemizin her yerinde hissedilebiliyor. Diğer araştırmalarda olduğu gibi bu araştırmanın da her aşamasında devşirilen, yok olup giden, gözden kaçan Tekke ve benzeri yapıların acısını hissettim. Umarım ki bu araştırma Musa Baba ve Erenler Sultanı Tekkesi’nin tanınmasına ve daha ayrıntılı araştırılmasına vesile olur.
Araştırma ve Fotoğraflar: Özgür Aydoğan
KAYNAK : Alevihaber.com - 02.01.2010
Ayrıntılı Bilgi için tıklayın >>>