Fehmi SALIK
“Sizin yalanlarınızla, hilelerinizle baş edemedim; bu bana dert oldu.
Ben de önünüzde diz çökmedim; bu da size dert olsun…”
-Seyit Rıza-
‘Kaşmer’ sözcüğünü sözlüklerimiz, “maskara, soytarı” diye tanımlar. Çoklukla Diyarbakır yöresinde kullanılan bir sözcüktür bu; gerçeğe ters davranan, yaşamında ve söylemlerinde tutarsız/alayımsı bir tavır sergileyen, olaylara umursamaz bir gözle bakan kişilerin suratına yapıştırılmış bir yaftadır. İlk etapta bunlardan bir kötülük gelmez diye düşünülürse de söylemlerinde bir ‘hinoğluhinliğin’ varlığı, hemen sezilir. Böyleleri bir bakıma yaşamın “olmazsa olmazları”dır. Yaşam, onlarsız yağsız/tuzsuz bir aşa benzer.
Her köyün, her kentin, her bölgenin kaşmerleri vardır; bunlar, o çevrelerde tanınmışlardır artık. Söyleşilerin akışı çoklukla şöyle olur:
“O, kaşmerin biridir.”
“Kaşmerlik yapma.”
“Kaşmer oğlu kaşmer…”
Ülkelerin/ulusların da kaşmerleri vardır. Tarihsel gelişim çizgisini izlediğimizde bu ‘kaşmer durakları’na çok rastlarız. Kimi kralların, padişahların, hükümdarların bizzat kendilerinin birer kaşmer olduğunu; kimi erki elinde tutanların da kendilerini eğlendirmek, alkışlamak, yaptıklarını halka iletmek için bu kaşmerleri birer tellal olarak kullandıklarını çok yakından görürüz.
Tarih, bunun örnekleriyle doludur.
Okuyanlar bilir: Osmanlı Padişahları arasında Deli İbrahim, bana göre ‘akıllılar’ içinde yer alır. İçinde balıkların yüzdüğü havuza avuç dolusu altınları serpiştirip “Yesinler keratalar” diyen; sarayda o çıktığında onu gören kadınlar çil yavrusu gibi dağılıp kaçsınlar düşüncesiyle ayakkabılarının altına çivi çaktıran padişahlarımız var.
Kaşmerlerin yazın alanında da önemli yerleri vardır. Öykülere, romanlara konu olmuş; karikatüristlerin çizgilerinde kişilik bulmuştur bu kaşmerler.
Rusların büyük yazarlarından Maksim Gorki’nin, “Soytarı” adlı bir de yapıtı vardır.
Gorki, Diyarbakır doğumlu olsaydı kuşku yok ki yapıtının adını “Kaşmer” koyardı.
Kaşmerler ayrıkotu gibi yaşamın her alanını kaplamış durumdadır. Günümüzde bunları en çok da siyasetin içinde görüyoruz. Hem erki ellerinde tutanlar, hem de bu erki ele geçirmeye çalışanlar, halkların gözü önünde birbirlerine karşı kaşmerlik yapıyorlar. Bunlar, o sözünü ettiğimiz kaşmer hükümdarlara benziyorlar. Bir de onlar için kaşmerlik yapan medya mensupları var. Bunun ötesinde sözcüğün tam anlamıyla bir “hiç” iken, kendilerini pazarlayan kaşmerler de var ortalıkta. Şimdi bu 21. yüzyılda kişilik bulmuş, örgütlenmiş kadınlarımız, hak için, özgürlük için, eşitlik için savaşım verirken; kendine ‘danışman’ adını takan beyni poşetlenmiş bir kadın, “Bir erkek, dört kadın alabilir” fetvasını yayıyor yöreye; kendi kişiliğini bir çırpıda silip yok ediyor. Şimdi bu hanımın yaptığı kaşmerlik değil de nedir?
Ülkemizde köprü üstünde, köprü altında bombalar patlarken; insanların kolları/bacakları yöreye savrulurken; ölen gençlerimizin sayıları bir ayda 30’a, 40’a ulaşırken; ‘lider’ diye adlandırdığımız parti genel başkanlarının, salt oy uğruna bütün bunları görmezlikten gelip birbirlerine olmadık hakaretlerde bulunarak tıpkı bir horoz dövüşü sergilemeleri, kaşmerlik değil de nedir?
Ülke topraklarına “kasetlik, hasetlik, fesatlık” tohumunun serpildiğini görüyoruz. Hak arayan üniversite öğrencilerinin, seçimle gelen belediye başkanlarının sorgusuz/sualsiz damlara konulduklarına yakından tanık oluyoruz. Yumurta birilerine atıldı mı işin adı ‘suç’, başka birilerine atıldı mı ‘kutsal bir görev’ oluyor. Bu başka birilerine yumurta atan eller, ülkenin başbakan yardımcıları tarafından kutlanırcasına içtenlikle sıkılıyor. Bütün bunlar kaşmerlik değil de nedir?
Aylardır öğrenci sınavlarıyla ilgili yapılan yolsuzluklar, dönen dolaplar, bunun üstüne söylenenler/yazılanlar ayyuka çıktığı halde ne ilgililerin görevlerinde bir değişiklik oldu, ne de yargılanabildi adamlar. Şimdi bu tutum, bu gidiş kaşmerlik değil de nedir?
Kimi köşe yazarları, “Falanca liderin mitingine filanca partinin adamları katıldı. X partisi, Y partisiyle danışıklı dövüş içindedir” gibisinden söylemlerle oturdukları yerde ‘laf ebeliği’ yapıp ortalığı kızıştırıyorlar. Şimdi bu bilgiçlik taslayan kalemşorların yaptıkları kaşmerlik değil de nedir?
“Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu”nun desteklediği İstanbul Bağımsız Milletvekili Adayı Sayın Sırrı Süreyya Önder’in, İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilere konuşma yapması için izin verilir. Sonra öğrenciler olay çıkartır düşüncesiyle bu konuşma rektörlükçe engellenir. İnsanın sorası geliyor şimdi: Bu konuşmayı başbakan, ya da AKP’li bir aday yapmak isteseydi, rektör beyefendinin tutumu nasıl olurdu acaba? Şimdi bu tür yaranmalar ve ikiyüzlülükler kaşmerlik değil de nedir?
Nüfusumuzla kıyaslarsak ülkemizdeki kaşmerlerin oranı olabildiğince yüksek. Bu oranın düşmesi, gerçek halk temsilcilerinin Meclis’e girmeleriyle mümkün olabilir ancak.
Bu yönüyle bu seçim çok önemlidir.
Yazının özeti şu:
Siz, siz olun; kaşmerlere oy vermeyin…
Fehmi SALIK
Alevi Haber - 27 Mayıs 2011