Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Samsun Şubesi Başkanı Yılmaz Pirdal, "Alevi Sünni birbirinin kardeşidir. Kimse bunu bozamaz. Ama eziliyorsak taleplerimizi dile getirmek de hakkımız" dedi.
Pirdal, zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin kaldırılması amacıyla Samsun'da da miting düzenleyeceklerini söyledi. Türkiye'de Sünnilikten sonra en fazla mensubu olan ikinci İslâmî inanış olan Alevilik, Hazreti Muhammed'in son peygamber olduğunu, Hazreti Ali'nin ise veliliğini esas alıyor. Özünü insan sevgisinde bulan, Tanrı'nın insanda tecelli ettiğine inanan, ibadetlerinde kadın erkek ayrımı yapmadan, kendi öz diliyle, musikisiyle, semahıyla inancını yaşayan Alevilerin sayısı Samsun'da da bilinenin aksine hiç de az değil. 2 Temmuz Madımak katliamında hayatını kaybedenler için düzenledikleri anma törenleri dışında pek de sesleri çıkmayan, yıllardır uyum içerisinde yaşamlarını sürdüren Samsun'daki Aleviler, daha çok Ladik, Havza, Bafra, Çarşamba, Terme ve Vezirköprü ilçelerinde ve köylerinde yaşamlarını sürdürüyorlar.
Peki Samsunlu Aleviler, hükümetin gündeme getirdiği 'Alevi açılımı'ndan umduklarını bulabildiler mi? Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi uygulaması ile 'cemevleri'nin ibadet yeri olarak hala kabul edilmemiş olmasını nasıl değerlendiriyorlar. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Samsun Şube Başkanı Yılmaz Pirdal, sorularımızı içtenlikle yanıtladı.
- Yılmaz Bey artık her röportajımda bu soruyu soruyorum o yüzden size de soracağım. Buralı mısınız?
Yılmaz PİRDAL: Atalarımız 1870'li yıllarda Erzincan Tercan'an ayrılıyorlar. Gümüşhane'nin Kırıntı Köyü'ne gelip, burada 30- 40 sene kalıyorlar. 1923'lü yıllarda Rum ve Ermeni köyleri boşalınca, o dönemin mülki idare amirlerinin direktifiyle Giresun'un Alucra ilçesine geliyorlar. Ben Alucra'da doğdum ama ilkokulu; Çarşamba Yeşilırmak İlkokulu'nda okudum. İstanbul Marmara Üniversitesi İktisat İşletme Fakültesi'nden de 1984'te mezun oldum.
YAŞAMA SEVİNCİNİ BIRAKMADI
- Ne zamandır gözleriniz görmüyor efendim?
Yılmaz PİRDAL: 2001'de göz problemim başladı. Göz tansiyonundan dolayı özürlüler sınıfına ayrıldım. Sadece ışıfı fark edebiliyorum. Glokom nedeniyle.
-Kurtarabilme olanağı yok mu?
Yılmaz PİRDAL: Damarları sağlam tutabilmek için ilaç kullanıyoruz. Ben ülkemin doktorlarına güveniyorum. Kendi ailemde de doktor akrabalarım var. Japonya'da Amerika'da çok önemli gelişmeler olduğunu görüyoruz. Ama şunu söylemek istiyorum sevgili Gülsüm; bir hastalığı yenmek için elinden gelen herşeyi yapacaksın, yenemiyorsan onunla beraber yaşamayı öğreneceksin. Bu anlamda da sevgili ailem, eşim, çocuklarım ve can dostlarım, yakınımdaki herkes, benim elim, kulağım, gözüm olmuştur. Onlara buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.
- Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Samsun'da ne zaman kuruldu?
Yılmaz PİRDAL: 1994 yılının sonlarında bütün işlemleri yapıldı ama onayı 1995 yılının başında geldi. Gerçekten çok önemli katkıda bulunanlar oldu, Hak'kın rahmetine kavuşanlar oldu. Onları da rahmetle anıyorum. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği; Alevi-Bektaşi kültürünün, inancının temsil edildiği bir dernek, bunu başlangıçta idrak edemeyen henüz o bilince ulaşamamış Anadolu halkı, ister istemez başlangıçta çekindi. Ancak dostlarımız kendilerini kabul ettirdi ki o günden beri buradayız. Ben de 7 yıldan beri başkan olarak görevimi sürdürüyorum
- Samsun'da Aleviler, çok fazla öne çıkan bir toplum değil. Ancak sayıları da bir hayli fazla. İlçelerde daha ağırlıktalar değil mi? Olumsuzluklar yaşandı mı hiç?
Yılmaz PİRDAL: Evet; Havza, Ladik, Bafra, Alaçam, Terme, Çarşamba ve köylerinde ağırlaktalar. 1996 yılında benim kendi çocuğumun ilkokula gittiği dönemlerde amcamın torunu liseye giderken, bir emniyet müdürü çocuklarla toplantı yapıyor. Şu derneklerle sakın ilişki içerisine girmeyin, orada bölücüler, Türkiye düşmanları var diye. İlk saydığı dernek, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği. Biz bazı insanların yarattığı bu olumsuzlukları silebilmek için çok gayret gösterdik. Güner Ümit, Mehmet Ali Erbil olayını biliyorsunuz. Bilinç altına itilen, hoş olmayan birtakım şeyler var. Biz bu hoş olmayan tavırları, o temiz, masum Anadolu halkına sabahleyin saat 5'inde 6'sında ezan sesiyle kalkan, öğlede, ikindide, akşam ve yatsıda namazını kılan, orucunu tutan gerçek anlamda sünni, gerçek anlamda dinini ibaretini yaşayan hiçbir insana mal etmiyoruz. Bunlar sadece art niyetli insanların sözleri. Bu olumsuzluklar ne yazık ki oluyor, Samsun'da da oluyor. Onlar benim gözümde din istismarcıları.
HEP BERABER SAVAŞTIK
-Bu şekilde nemalanan bir kesim var demek ki?
Yılmaz PİRDAL: Elbette öyle; yoksa bu ülkede Kurtuluş Savaşı'nda, 19 Mayıs 1919'da Atatürk'ün Samsun'a ayak bastığı andan itibaren yaşanan Havza, Amasya, Erzurum ve Sivas kongrelerinde bir Alevi-Sünni ayrımı yok. Biz hep beraber savaşmışız. Türk, Kürt, Laz, Alevi, Sünni demeden hepimiz birlikte savaştık. Ne oluyorsa birileri hala bunları kullanarak bu toplumu bölmeye çalışıyorlar. Yüce Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa'nın torunları Hazreti Hüseyin, Şam Valisi Muaviye tarafından Kerbela köyünde kıstırılıyor. Orada 72 kişiyle beraber katlediliyor, susuz bırakılıyor sonra kılıçtan geçiriliyor, kafası kesiliyor. Bunun matem orucunu, sadece Aleviler değil Sünniler de tutuyor.
AÇILIMA AŞIK VEYSEL'Lİ YANIT
- Hükümet Kürt açılımının yanında Alevi açılımını da gündeme getirmişti. Kürtler açılımdan umduklarını bulamadıklarını söylüyorlar. Peki siz bulabildiniz mi?
Yılmaz PİRDAL: Sevgili Gülsüm kızım, Aşık Veysel diyor ki 'Ne sordum ne de söyledi kaşlarını yıktı geçti' Ne sordu ne söyledi? Siz sordunuz ben söyleyeyim; biz umduğumuz bulamadık. 60 küsur üyesi olan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği var, onların bağlı olduğu Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu, bu federasyonun bağlı olduğu Fransa, İngiltere, Hollanda, Belçika, İsveçre ve Almanya'daki alevilerin oluşturduğu konfederasyon var. Herhangi birine veya herhangi bir şubemize telefon açın, benimle aynı fikirde olduklarını görürsünüz.
ALEVİ KOMUTANLARIN İNTİHARI
-Ne beklentileriniz vardı?
Yılmaz PİRDAL: Biz bu toprakların oluşmasında kanımızı verdik, canımızı verdik ama bugün Türkiye'de Isparta Valisi hariç bir Alevi vali var mı sanmıyorum. Müsteşar olamamışlar, SHP dönemi hariç bakan olamamışlar.
-Orduda Alevilerin ağırlıkta olduğu söyleniyor?
Yılmaz PİRDAL: Şimdi Türk Silahlı Kuvvetleri'nde de, Alevilerin çok ağırlıkta olduğu biliniyor da acaba kuru kalabalık mı? Örneğin ben bu ülkede, bir Alevi Genelkurmay Başkanı duymadım, bir kuvvet komutanı da duymadım. Belki vardır ama ön plana çıkmak istememiştir. Albaydır, yarbaydır, tuğgeneral olmuştur ama bir dönem gelmiştir onların da çoğunun da başına ne yapıp edip başına çorap örülmüştür. Örneğin bir Ali Tatar intihar etti. O anlamda en son intihar eden 3 ordu komutanın üçünün de Alevi olması tesüdüf mü? Bana göre değil.
ASİMİLASYON İSTEMİYORUZ
-Kamu yönetiminde Aleviler üst düzey görevlere gelemiyor diyorsunuz. Bir de asimilasyon şikayetleri var sanırım?
Yılmaz PİRDAL: Biz bütün inançlara saygılı olan bir toplumuz. Ladik'in bir köyünde bir imam atanıyor. Köylü Alevi inancına mensup, belki bayram namazlarını camide kılırlar ama kendi ibadet mekanları var. Sayın Başbakan da sık sık kullanıyor 'Yaradılanı seviyorum, Yaradan'dan ötürü', Hacı Bektaş-i Veli de bu konuda demiş; "Hararet nârda'dır, sac'da değildir, Kerâmet baştadır, tâc'da değildir. Her ne arar isen, kendinde ara, Kudüs'te, Mekke'de, Hâç'da değildir". Özetle; Aleviler köylerine cami dayatmasından rahatsız oldular. Bizler sistematik olarak asimile ediliyoruz diyorlar. Karadeniz'in yüzde 80-90'ı da zamanında Bektaşiymiş ama zamanla asimile olmuşlar. İlçelerde net olarak ben Aleviyim, Alevi köyüyüz diyenlerin yanında, soruyorsunuz falanca köy de Aleviydi ama öğreniyoruz ki asimile olmuşlar.
-Samsun'da da var mı böyle asimile olan köyler?
Yılmaz PİRDAL: Evet Samsun'da da var.
MADIMAK UTANÇ MÜZESİ OLSUN
-Madımak Oteli utanç müzesi olsun talepleriniz de var sanırım?
Yılmaz PİRDAL: Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri olmayan, devletin gözünün önünde bir katliam yaşanmış. Bu otelin, yıllarca üst katının hala otel olarak kullanılması, yıllarca alt katının döner lokantası olarak kullanılması ne kadar üzüntü verici.
-Şimdi özel idare tarafından kamulaştırıldı biliyorsunuz?
Yılmaz PİRDAL: Net olarak müze yapılıp yapılmayacağı hala belli değil. Biz orası bir utanç müzesi olsun istiyoruz. Almanya'da Solingen katliamından sonra ne yapıldıysa biz de onların yolundan gidelim diyoruz. Sen bir takım gayretler göstereceksin ki, seni AB'ye alsınlar. Gerçi AB'de, Mehmet Akif'in dediği gibi 'Medeniyet dediğin tek dişi canavar' sözüne döndü ya.
ALEVİLER AZINLIK DEĞİL
- Sırası gelmişken sormak istiyorum. Avrupa Birliği İlerleme Raporlarında Alevilerin Türkiye'de azınlık oldukları iddia ediliyor. Bu yönde tavsiyeler yapılıyor. Siz azınlık olduğunuz kabul ediyor musunuz?
Yılmaz PİRDAL: Azınlık nedir diye bakıldığında 200- 300 bin Süryani olur, Polonyalı olur, bunlara azınlık statüsü verebilirsin. İşte Ermeni, Rum cemaatlerini azınlık statüsünde alabilirsin. İlk resmi nüfus kayıtlarında üçtü birinin Alevi-Bektaşi olduğu ortaya çıkarılan bir ülkenin, bu üçte birine nasıl azınlık dersin? O zaman nüfus cüzdanlarında mezhep bölümünde Aleviyse Alevi, Sünniyse Sünni, Süryaniyse Süryani yazıyormuş. Buna göre; 13 milyon 800 bin Türkiye nüfusunun 4 milyon 600 bini Alevi görünüyor. Tam üçte biri. Bu ülkenin temal tayları nasıl azınlık olabilir?
SEVGİ BİZİM DİNİMİZDİR
-Şimdi zorunlu Din Kültür ve Ahlak Bilgisi dersinin kaldırılması konusunda dernek olarak büyük eylemler başlattınız. Bunun öncesinde bir AİHM süreci olduğunu hatırlıyorum, öyle değil mi?
Yılmaz PİRDAL: Evet Ali Kenanoğlu ve Hatice Köse isimli iki kardeşimiz, bütün iç hukuk yollarını tükettikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gittiler ve kazandılar. Dünyanın hiçbir yerinde zorunlu din dersi olmaz. Hani şair diyor ya Hüdai, 'Canan bizim canımızdır. Teni bizim tenimizdir. Sevgi bizim dinimizdir başka dine inanmayız." Yani bizim insanlarımız o dine sevgiyle yaklaşmalılar, korkutarak değil. Şunu şuradan alma, bu senin değil, alırsan ben senin kolunu keserim diye değil de, 'Ben bunu buradan alırsam bunu buraya koyan insanın hakkını gaspetmiş olurum, ben bundan rahatsızlık duyarım' dediğin anda o dine sevgiyle yaklaşmış olursun.
'ELİNE, DİLİNE, BELİNE HAKİM OL'
-Alevilik inancını da bir nevi özetlemiş oldunuz aslında?
Yılmaz PİRDAL: Ben Gülsüm kardeşime ya da diğer kardeşlerime gören gözlerimle, değişik duygularımla nefsimi körelterek bakmazsam, onun insanca yaşamını gasp etmiş, tacizde bulunmuş olurum. Halbuki Gülsüm kardeşimin belki sevdiği birisi vardır ya da evlidir, çoluk çocuğu vardır. Alevi Bektaşiliğin en önemli temel unsuru, 'Eline, beline, diline sahip ol' ilkesidir. Elimize sahip olalım ki, başkasının malına el uzatmayalım. Belimize sahip olalım ki başkasının namusunun peşine gitmeyelim. Bunu da seni cezaevine atarım, linç ederim, kırpaçlarım, taşlarım diye değil de; bunu yapmanın gerçekten bir insanlık suçu olduğunu bilelim ve kendi eşimizden başkasına, kendi helalimizden başkasına el uzatmayalım, yan gözle bakmayalım. Aynı şekilde dilimize hakim olalım demiş, başta kardeşlerin, eşlerin komşuların arasında dedikodu sokmayalım diye.
GELİN TÜRKİYE'DE ÇÖZELİM
-AİHM'de davayı kazandılar mı?
Yılmaz PİRDAL: Evet kazandılar. AİHM, arzu eden kabul eder, arzu eden seçmeli ders alır arzu eden hiçbirşey almak zorunda değil diye karar aldı. Ama bunu halen uygulamıyorlar. Bu anlamda istenirse 1 milyon mahkeme aynı anda açılır. Ve bu ülke ödeyeceği maddi manevi tazminatlarla, üzerine dünyada kırmızı çizgi çizilen en büyük ülke durumuna gelir. Benim ülkemi niye böyle zor durumda bırakıyorsunuz? Gelin bu sorunu Türkiye'de çözelim, Avrupa'da bizim ne işimiz var? Avrupa kim olsun da bizi yönlendirsin? Bizim profesörlerimiz, doçentlerimiz, şairlerimiz, yazarlarımız, devlet adamlarımız, cumhurbaşkanlarımız yok mu? Bizim inanç önderlerimiz yok mu da gidip AİHM bu olayı çözmeye çalışsın?
CEMEVİ ALTERNATİF DEĞİLDİR
-Samsun'da da bu konuda bir eylem hazırlığınız var mı?
Yılmaz PİRDAL: Evet o sıkıntımız devam ediyor. Önümüzdeki günlerde ben de Samsun'da bir organizasyon yapmayı düşünüyorum. Bu konuda biz de kimsenin inancına asla ve asla haksızlık yapmadan hakkımızı arayacağız. Samsun boyutuyla da olabilir, Karadeniz'den de katılımlar olabilir. Asla ve asla cemevleri camilerin alternatifi değildir. Onlar ayrı ayrı ibadet yerleridir. Kiliseler, havralar, sinagoglar gibi. Cemevleri de resmi olarak ibadet yerleri sayılana kadar bu eylemler devam edecektir. Hükümet isterse cemevlerini ibadet yeri olarak öngören düzenlemeyi geçirebilir. Herşeyi yapıyor da bunu niye yapmıyor?
SAMSUN'A CEMEVİ KURULACAK
-Samsun Cemevi projesi güdeme gelmişti ama sonra ertelendi sanıyorum. Onda bir gelişme var mı?
Yılmaz PİRDAL: Bu proje son derece hızlı bir şekilde devam ediyor. Şu an açıklarsak, o projede yer alacak bürokratlara, yetkililere haksızlık yapmış oluruz. O bittiği zaman Samsun Cemaevi'nin temelinin ne zaman atılacağını duyaracağız. Herkesi oraya davet edeceğiz. Samsun'a Cevevi kurulacak, bir problem yok.
BEN DE HORON TEPİYORUM
-Yılmaz Bey; Alevi Bektaşi kültürü denilince, akıllara Cem töreni geliyor, semah geliyor. Ancak biz bir taraftan Karadeniz'deyiz, bir Karadeniz kültürü de var. Örneğin ben çok merak ediyorum, siz horon tepiyor musunuz?
Yılmaz PİRDAL: Çoook.. (Gülüyor) Bizim arkadaşlarımız zaten bana Yılmaz sen Allah aşkına 'Laz mısın' diyorlar? Bir arada bulunmak böyle birşey. Kültürlerin bir arada yaşadığı bir mozaik var Anadolu'da. Anadolu kültür mozaiği. Burada Sivaslısı, Erzincanlısı, Amasyalısı, Çorumlusu, Tokatlısı, Antepli üyelerimiz var. Tuncelili var, Hataylı var. Onlar kendi yörelerindeki güzellikleri getirmişler buraya, bizimle paylaşmışlar.
UMDUĞUMUZU BULAMIYORUZ
-Samsun yereli için soruyorum siyasilerden beklentileriniz var mı?
Yılmaz PİRDAL: Alevi-Sünni birbirinin kadeşidir. Bu ülkede Aleviler ve Sünniler birlikte eziliyor ise hak için birlikte mücadele edeceğiz. Ama Aleviler daha fazla eziliyor ise bizim daha fazla taleplerde bulunmak hakkımız. Üyelerimiz iş ve tayin konularında sıkıntılarını bize de getiriyorlar. Ama şu ana ana kadar bu konuda umduğumuzu bulamamanın sıkıntısını yaşıyorum. Üyelerimizden talepte bulunanlar olanlar oldu, gittik onların adına sorunlarımızı anlattık. Hemen yaparız denildi ama hemen yapılmadığını gördük. Bu konuda sıkıntılıyız.
Habergazetesi.com.tr - 28.11.2010