Karataş için düzenlenen dini tören ezberleri bozmak için vesile olamaz mı?
Kelime ATA
DHKP-C’nin uzun yıllar yurtdışında yaşayan lideri Dursun Karataş, kanserden öldü ve cenazesi Türkiye’ye, yani vatanına getirildi. İstanbul’da Gazi Mahallesi’nin sokakları kızıl bayraklarla kızıl bir renge büründü ve Karataş için camide dini tören yapıldı.
Doğrusu, yıllarca düşünsem Karataş için dini bir tören yapılacağı aklıma gelmezdi. Çünkü, Marksist idi. Ama hayat, her zaman şaşırtıyor insanı işte.
Daha birkaç ay önce eski TİP milletvekillerinden Sadun Aren vefat edince cenazesi Kocatepe Camii’nden kaldırılmıştı. Saden Aren, yıllarca TİP içinde mücadele vermişti ve sosyalist kavganın bayrak isimlerinden biriydi. Gerçi son zamanlarında Sadun Hoca’nın fikirlerinde epey değişiklik olmuş ve liberal rüzgarların etkisinde kalarak, özelleştirmeleri bile savunur hale gelmişti ama geçmişinin hatırına sol çevrelerin yine de saygı duyduğu bir şahsiyetti. Cenazesi Kocatepe Camii’nden kaldırılırken, yaşayan dava arkadaşları, dostları, sevenleri, yani sol camia cami avlusundaydı.
Sadun Aren örneğini hatırladığımdan Karataş’ın nasıl toprağa verileceği ister istemez merak doğuruyordu.
Karataş’ın ölüm haberini aldığım andan beri merak içindeydim. Acaba nasıl bir törenle toprağa verilecekti? Örneğin dini tören yapılacak mıydı? Cenazesi camiden mi, cemevinden mi kalkacaktı?
Hem cami hem cemevinin aklıma gelmesinin nedeni ailesinin hangi inançtan olduğunu bilemememdi.
Karataş’ın cenaze töreninde cami-cemevi sentezi vardı. Bu yönüyle hayli ilginç bir tablo ortaya çıktı. Peki, bu durum nasıl yorumlanmalıydı ya da yorumlanmaya, değerlendirmeye değer bir konu muydu? Benim kanaatime göre Alevilik ve sol, din ve sol bağlamında mutlaka üzerinde durulması gereken bir olguydu.
Ancak, herkes lal oldu. Tıpkı Sadun Aren örneğinde olduğu gibi… Sadece Türker Alkan Radikal gazetesinde cenaze törenine ilişkin yazdığı yazıda cemevlerinin ibadet yeri olduğuna vurgu yapan bir yazıyı kaleme aldı. Alkan’ın yazısı din-sol, Alevilik-sol açısından bir değerlendirmeyi içermiyordu.
Yıllarca Marsist olarak yaşamış, dine karşı mücadele vermiş Karataş’ın cenazesinin neden dini törenle kaldırıldığını kimse sormadı? Sormak istemedi ya da soramadı. Belli ki, dokunulmaz, tartışılmaz ve de “cıs” dedirten türdendi.
Haliyle, krala çıplak demek görevi galiba bana düştü.
Bu yazının, kimi çevreler tarafından büyük bir tepki ile karşılanacağını bile bile yazma ihtiyacı da “krala çıplak” diyebilme cesaretinden doğdu diyebilirim.
Karataş, Sünni bir aileden geliyordu. Doğal olarak ailesi cenazenin camiden kaldırılmasını istedi. Bu, ailenin en doğal hakkıydı ve kesinlikle saygı duyulması gerekiyor. Ama cenaze namazını kıldıran 22 yıllık imam Abbas Gündoğdu, Hürriyet gazetesinde yeralan açıklamasında, “Kendi isteği üzerine ailesi buraya getirmiş. Belediye imamı gelecek sanıyorduk. Ben genelde cenaze namazı kıldırmam. Kim olduğunu gazetelerden okudum ama bu bizi ilgilendirmez. Biz her insana karşı son görevimizi yaparız” diyordu. Yani imamın sözlerinden yola çıkarsak, dini töreni Karataş’ın istediği sonucuna varmak mümkün. Kaldı ki, Dursun Karataş istememiş ve dini tören ailesinin isteği üzerine yapılmış olabilir; hiç fark etmez. Değerlendirilmesi gereken olay, Sünni inancına mensup bir bireyin ya da ailenin, inancının gereklerini yerine getirebilmesi konusunda daha şanslı olması, toplumun bazı kesimlerinin de bu haktan mahrum bırakılmasıdır.
Eğer Dursun Karataş, Alevi kökenli olsaydı, kendisi ya da ailesi, örneğin, Ankara’da Alevi inancına uygun bir tören isteseydi, cenazeyi götürebilecekleri bir cemevi bulamayacaklardı. Türkiye’nin pek çok ili için de aynı durum sözkonusu. Çünkü, tek mezhep tek etnik köken dayatmasında bulunan mevcut sistem, cemevlerini inkar ediyor, reddediyor, daha da ötesi cümbüşevi olarak tanımlayan Diyanet görevlileri tarafından yönetiliyor. Mevcut cemevleri de yasal dayanaktan yoksun.
Eğer Karataş Alevi olsaydı, belki şimdi hoşgörüyle yaklaşan imam, olasılıktır ki, yaşadığı dönemde gerçekleştirdiği şiddet eylemlerini gerekçe göstererek, cenaze namazını kıldırmak istemeyecekti. Çünkü, hem solcu hem de Alevi kimliği ile musalla taşında yer alacaktı ki, bu ülkede Alevi cenazelerinin cami avlularına alınmadığına ilişkin örnekler çokça yaşanmıştır.
Ama İmamın niyet sorgulamasına girişmenin pek fazla anlamı yok. O, dini göreviyle, Karataş’a son görevini yaptı, üstelik, “Biz her insana karşı son görevimizi yaparız” diyerek, insani bir tutum sergiledi. Oysa, kendisinin aktardığına göre, belediyenin imamının gelmesi gerekiyordu ama belediye imamı belli ki, Karataş’ın cenazesini kıldırmak istemediği için kaçmıştı.
Karataş’ın cenazesi vesilesiyle gelmek istediğim nokta şu:
Her grup için demiyorum ama çoğunlukla sol çevreler, Alevilerin cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması için verdiği mücadeleyi, küçümsedi, hatta daha ileri giderek gericilik olarak değerlendirdi, sınıf mücadelesinde gedik açma şeklinde yorumladı. Mevcut sistemin Alevileri inkar politikasıyla paralellik kuracak şekilde, cemevlerine ibadet yeri demekten ürktüler ve kültür merkezi şeklindeki bir adlandırmayı yeğlediler. En başta da devrimci kimliği taşıyan Alevi gençleri, cemevleri olgusuna karşı çıktılar. Oysa, cemevleri kültür, bilgilenme, tartışma mekanları olduğundan daha fazla Alevilerin inançlarının gereğini yerine getirdikleri mekanlardı.
Şimdi, Karataş’ın cenaze töreni biraz ezberleri bozmak için vesile olamaz mı?
Ne dersiniz?
22 Ağustos 2008
http://www.habercek.com/