Kamil Tekin SÜREK : Fazıl Say gitsin mi?

Kamil Tekin SÜREK : Fazıl Say gitsin mi?Fazıl Say’ın Türkiye’yi terk etmekle ilgili sözleri tartışılmaya devam ediyor. Köşe...

Kamil Tekin SÜREK : Fazıl Say gitsin mi?

Fazıl Say’ın Türkiye’yi terk etmekle ilgili sözleri tartışılmaya devam ediyor. Köşe yazarları, Say’ı destekleyenler ve desteklemeyenler olarak saflarını açıklar yazılar yazdılar.

Nazlı Ilıcak, Say’ın çizmeyi aştığını ve ‘Türkiye ortaçağ karanlığında’ diyerek gerçek dışı ve Türkiye’yi aşağılayıcı sözler ettiğini yazdı.

AKP iktidarı öncesi insan hakları ve demokrasinin sözcüsü gibi takdim edilen Abdurrahman Dilipak ise “Cenazeni camiye getirmesinler” demiş.

Dinci gazeteciler, genel olarak Say’ı nankörlükle suçlayıp, “Ya sev ya terk et” anlamında tavır alırken, Ilıcak gibiler ise Say’a tepki gösterirken AKP Hükümeti’ne de daha özenli davranmasını tavsiye ediyor. Nitekim Kültür bakanı Ertuğrul Günay ve Başbakan Erdoğan ise Dengir Mir Fırat gibi “Beğenmiyorsan git” tutumu almaktan kaçındılar ve güya birleştirici, kapsayıcı sözlerle olayı yatıştırmaya çalıştılar.

Fazıl Say olayı belki birkaç gün sonra gündemden düşecek ama Say’ın içine düştüğü ikilem pek çok aydın için varlığını sürdürecek.

Say’ın dramı, Türkiye aydın ve sanatçılarının önemli bir çoğunluğunun dramı. Gerici sistemden rahatsız oluyorlar ama örgütsüz oldukları; işçi sınıfı ve emekçi halkın demokrasi mücadelesine yakın olmadıkları için kendilerini yalnız hissediyorlar, gericiliğe karşı mücadele olanaklarının kalmadığını düşünüyorlar veya Türkiye’yi terk etmeyi düşünüyorlar ya da kendi kabuklarına çekilip, Şahmeran kabuğuna kuyruğunu değdirinceye kadar gözlerini olaylara ve gelişmelere kapatıyorlar.

Aydınların bu duruma düşmesinin müsebbibi, 12 Eylül cuntasından sonra sahneye itilen “bireyci” aydın/sanatçı takımıdır. Avrupa’da CIA’nın desteği ile aydınlar içinde yapılan “bireycilik” akımı, bizde 12 Eylül sonrası tekrarlandı ve başarılı oldu. Örgütlü aydın, 12 Eylül sonrası neredeyse küçümsenir oldu. Bugün hızını alamamış Sinan Çetin gibiler, hâlâ bireyciliği modern insanın tek gerçeği olmak zorunluluğuymuş gibi göstermeye çalışıyor. Arthur Koestler’in kitaplarını çevirip yayınlamak için yayınevi kurduğu ile övünüyor TV programlarında.

12 Eylül öncesi kendini komünist, sosyalist, ilerici, devrimci, emekten yana vb. olarak nitelemeyenlere aydın, sanatçı gözüyle bakılmazdı. Yetmişli yıllar boyunca hükümetler tarafından desteklenen Aydınlar Ocağı’nın çalışmaları bile bu durumu değiştirememişti.

Fazıl Say, AKP Hükümeti’nin Türkiye’yi ortaçağ karanlığına mahkum ettiğini söylemekte haklıdır. Esasında ülkemiz uzun yıllardır ortaçağ karanlığı içindedir. Dinci, faşist ve gericiler iktidarlar, uzun zamandır okullarda bilimin yerine hurafeyi geçirdiler. Sergileri yasakladılar. “Böyle sanatın içine tükürürüm” diyerek heykelleri kaldırdılar yerinden. İlerici sanatçıları TRT’ye çıkarmadılar. Devlet Opera ve Balesi’nden attılar. Ruhi Su’nun tedavi için yurtdışına gitmesine, pasaport vermeyerek engel oldular. Aziz Nesin’i yakmaya kalktılar, Nesin kurtuldu ama otuz iki aydınımız yandı. Din dersini okullarda zorunlu hale getirdiler. Biyoloji dersinde “Yaradılış Teorisi”ni okuttular. Gericiliğin marifetleri saymakla bitmez.

Doğrudur. Türkiye’de aydın ve sanatçılar için yaşamak her gün daha da zorlaşıyor. Ama çözüm, ülkeyi terk etmek değildir. (Fazıl Say’ın gitmeyi düşündüğü yerlerde de gericiler saldırganlaşıyor. Zaten Türkiye’deki gericiliği destekleyen ve iktidar olmasını sağlayanlar da onlardır.) Türkiye’de kalmak ve mücadele etmektir. Gericiliğe karşı mücadele edenleri yalnız bırakmamaktır.

Fazıl Say, bir süre önce halk konserleri vermişti. TÜYAP fuarında katıldığı panelde ise izleyiciler salona sığmamıştı. Halk tarafından ne kadar çok sevildiğini mutlaka fark etmiştir. Kendi gibi, demokrasi ve özgürlük için mücadele eden aydın ve sanatçılarla yan yana geldiğinde umudu görecektir.

Baba sözü dinlemek çoğu zaman sizi ilerletmez ama, Fazıl Say’ın babası, sözü dinlenecek insanlardandır. Fazıl Say, babası Ahmet Say’ın sözünü dinlemeli, kalarak gericiliğe karşı mücadele yolunu seçmelidir.

Kamil Tekin SÜREK
EVRENSEL - 19 Aralık 2007

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku