Türban sorununda din ve vicdan özgürlüğünü savunan bizlerle AKP arasında ne gibi farklar vardır?
AKP din ve vicdan özgürlüğünü savunuyor mu?
Bu iki soru, bugün yeniden gündeme gelen türban sorunundaki en önemli sorulardandır.
AKP açıktır ki, türban sorununu din ve vicdan özgürlüğü ya da genel olarak özgürlükler kapsamında ele almıyor. Eğer, sorunu böyle ele almış olsa, diğer özgürlük alanlarında da türban sorununda olduğu gibi kararlı ya da ısrarlı bir tutum göstermesi gerekirdi. Fakat AKP, hükümet olduğu günden bu yana özgürlüklerin genişletilmesi konusunda samimi ve ciddi bir adım atmadı. AB’ye üyelik sürecinin gerektirdiği bazı göstermelik yasal düzenlemeler yaptı ise de “köprüden geçtikten sonra” hemen bu değişiklikleri eski haline getirdi. Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu AKP’nin özgürlükler konusundaki tutumunun güzel bir örneği. Bir diğer örnek ise TCK’nın 301. maddesidir.
AKP gerçekten din ve vicdan özgürlüğünü savunsa; okullardan din eğitimini kaldırır, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırır, Sünni-Hanefi mezhebine devlet tarafından yapılan desteği ve korumayı kaldırır… Laik bir devlet için yapılması gereken “olmazsa olmaz”ları birer birer gerçekleştirir.
Din ve vicdan özgürlüğünde devletin dinin dışında olması ve bütün din ve inanışlara eşit mesafede olması gibi çoğunluk din ve inançların, azınlık din ve inançlara baskı kurmasını önleyici tedbirler alır. Türkiye’de esas olarak ateistler, dinsizler, Aleviler ve azınlık dinler (Ortadoks, Protestan ve Yahudiler Batı’nın desteği ile üzerlerindeki baskıyı hafifletmeye çalışıyor. Devletin bu konudaki tavrı da kerhen bu azınlık dinlere baskı yapılmasını önlemeye çalışmaktır) din ve vicdan özgürlüğünün olması gerektiği gibi uygulanmamasından mustariptir.
Din ve vicdan özgürlüğünün yasalarla güvence altına alınmaması ve devletin uygulamasında dinlere eşit mesafede olma durumunun mevcut olmaması din ve inanç olarak azınlıkta olanları kaygı ve kuşku içinde bırakmaktadır.
Elbette, mensup oldukları din ve inançları azınlıkta kalanların kaygılarını öne çıkararak, türbanlı kadınlar üzerindeki baskının devamını savunmuyoruz. Fakat, AKP’nin ikiyüzlü ve gayrisamimi politikalarının da görmezden gelinmemesinin din ve vicdan özgürlüğünün genişlemesi için yararlı olacağını düşünüyoruz.
Evet, türban yasağı üniversitede ve bütün alanlarda kaldırılmalıdır. Ama, okullardan zorunlu din dersi de kaldırılmalıdır. Okullardan din dersinin kaldırılması gibi, din dersinin başka bir versiyonu olan “Yaradılış Teorisi”, “Akıllı tasarım” gibi sözde teoriler de kaldırılmalıdır. Okullarda Evrim Teorisi, felsefe, mantık dersleri gerekli olduğu kadar müfredata eklenmelidir. Başta Aleviler olmak üzere bütün diğer din ve mezhepler de inançlarını özgürce yaşayabilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır. Ateist ve dinsizlerin görüşlerini açıkça ve her ortamda savunabilmeleri devlet tarafından güvence altına alınmalıdır.
Elbette, Türkiye gibi yıllarca Sünni-Hanefi mezhebinin resmi din muamelesi gördüğü ve yurttaşların yüzde doksan dokuzun bu mezhepten olduğu varsayıldığı bir ülkede, gerçek laiklik için radikal adımlar atmak kolay değildir. AKP’den de bu tür radikal adımlar beklemiyoruz. Ama, özgürlüklerin genişletilmesi, din ve vicdan özgürlüğünün genişletilmesi konularında AKP’de bir iyi niyet belirtisi, samimiyet de görmüyoruz.
Ülkemizde din ve vicdan özgürlüğünün olmadığını düşünenler için çözüm AKP ve MHP’nin peşine takılmak değildir.
Çözüm, demokratik Türkiye için mücadele eden güçlerin birleştirilmesi ve iktidar mücadelesinin ilerletilmesidir.
Kamil Tekin Sürek
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy57966 = 'ktsurek' + '@';
addy57966 = addy57966 + 'hotmail' + '.' + 'com';
var addy_text57966 = 'ktsurek' + '@' + 'hotmail' + '.' + 'com';
( '' );
57966 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
EVRENSEL - 25 Ocak 2008