NECDET SARAÇ
Alevi Bektaşi Federasyonu’nun 9 Kasım’da Ankara’da yapılan görkemli yürüyüşün yankıları sürüyor. 100 bini aşkın kişinin katıldığı yürüyüş her kesimi hareketlendirdi. Sağından soluna, sosyalistinden şeratçısına herkesin “kafasına saksı düşmüş” durumda. Cumhuriyet tarihi boyunca ikinci ligin en asli oyuncuları sayılan Aleviler yeniden keşfediliyor. Yürüyüş öncesi iktidarda, sağ siyasal çevrelerde ve Alevi kökenli bazı çevrelerde öne çıkan ‘bunlar da kim, böylesine cüretkar olacak kadar güçleri gerçekten var mı’ sorularının yarattığı saldırgan, provokatif ve tepkici hava, yürüyüşün etkileri arttıkça yerini ‘zorunlu olarak sağduyulu olmaya’ bırakıyor:
Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı Sait Yazıcıoğlu yürüyüşten hemen sonra Alevilerin haklı talepleriyle ilgili ‘bunlar gerçekçi olmayan uç talepler’ yaklaşımından ‘Alevi örgütleriyle temas etmek gerekir, diyalogla bu sorunlar aşılır’ diyerek hem de ‘iddialı bir şekilde’ çark ediyor.
MHP, tarihinde ilk kez ‘Alevi açılımı’ yapıyor, şimdi bir ‘anlaşılma, anlama süreci başlatmak gerekir’ diyor.
İzzettin Doğan, görkemli yürüyüşün etkileri arttıkça ‘bu yürüyüş Alevi olmayanların, Kürtlerin desteğinde gerçekleşen bir yürüyüş’ yaklaşımını terkederek ‘yürüyüşün sahibi’ rolünü üstleniyor.
AKP ‘Alevi açılımını’ yeniden gündeme taşımaya hazırlanıyor. Bundan dolayı Reha Çamuroğlu, dün şiddetle reddettiği ve ‘bunlar kendileri dışında kimseyi temsil etmeyen bir avuç marjinal’ dediği Alevi Bektaşi Federasyonu’nun Genel Başkanı Ali Balkız’a sanki bütün bir süreci birlikte paylaşmış, kendisi sanki ‘davadan dönmemiş’ gibi neredeyse ‘dostum, yoldaşım’ muamelesi çekiyor.
Vakit, Zaman gibi gazeteler ’provokatif ve saldırgan’ yayınlarının tutmadığını görünce, ‘Alevi İslam’ tezinin arkasına sığınıyorlar.
Diğer tarafta da, CHP’den Marksistlere, solun bütün renkleri de Aleviliği yeniden konuşmaya başladı. Baykal ilk kez doğrudan ’Alevi’ kelimesini telaffuz ediyor. Meclis’e ardı ardına AKP’nin oylarıyla reddedilse de Alevilerle ilgili soru önergeleri, yasa tasarıları geliyor. Bu ve benzeri gelişmeler niyetler ne olursa olsun Aleviler ve Alevi hareketi açısından önemli ve pozitif gelişmeler. Aleviler ilk kez, kan ve gözyaşı olmadan gündemi belirliyor, Alevilerin talepleriyle ilgili bugüne kadar tek satır yazmamış birçok kişi yazmak durumunda kalıyor. Alevilerin son derece makul taleplerini kabul etmek şüphesiz lütuf olarak algılanmasını kabul etmek mümkün olmasa da, gündemin belirlendiği, değişim ve dönüşüm için, iktidar için Alevi dinamiğinin açıkça görüldüğü bir dönemde bu açılımların hepsini önemsemek ve artı hanesine kaydederek hareket etmek gerekiyor. Bazı siyasi çevrelerin niyeti kötü de olsa, Alevi hareketi enerjisini yalnızca bu niyetleri deşifre etmeye, bu çevreleri teşhir etmeye asla harcamamalı. Alevi hareketi enerjisini, çözüm alternatiflerini daha da somutlamaya, siyasal İslamcı basının provokatif haberlerine yer verdiği için TRT için yapılan suç duyurusunda olduğu gibi basit ve anlaşılır taleplerle daha fazla kamuoyunun önüne çıkmalı.
Sokaktaki adama döne döne ve ısrarla ne istediğimizi anlatmalıyız. Örneğin ‘Muharrem Ayı’nın Cumhuriyet tarihinde ilk kez Meclis gündemine taşınması, Alevilerin bu kutsal günlerinin Ramazan örneğinde olduğu gibi Alevilerin de vergileriyle beslenen TRT’de Sünni İlahiyatçılar ve Diyanet tarafından değil, doğrudan Hacı Bektaş Dergahı tarafından gündeme taşınması sağlanmalıdır.
Alevi hareketi gündemi bu tarafa doğru itmeli, tartışmayı kendi içinde değil, dışına doğru yaymalı. Bu çerçevede de Alevi hareketinin gündemi belirlediği bir ortamda bazı arkadaşlarımızın Aleviler içinde yer alan bazı şahsiyetleri ‘düşkün’ ilan etme çabaları tam da bu momentte bizi büyütmez, hatta yeniden küçülmeyle karşı karşıya getirebilir. Bu ve benzeri girişimler yerine somut talepler etrafında oluşturulacak projeler her yerden gündeme taşınmalı. Çünkü görünen şu: Yürüyüşün etkileri Alevi hareketini de aşmış durumda. Kimse 8 Kasım’daki durduğu noktada değil. Bu durumda orta yerde Alevi Bektaşi Federasyonu’nun yeni ve daha güçlü hamleler için bir adım geri çekilerek, hareketi büyütmek, birlik tartışmalarına son vermek görevi olduğu anlaşılıyor. ABF yöneticilerinin yürüyüş sonrası sağduyulu yaklaşımlarında ve açıklamalarında bu yaklaşım gözleniyor. Örneğin, ABF’nin yürüyüş öncesi kamuoyuna dağıttığı ve ‘Biz Aleviler’ diye başlayan açıklamadaki en temel taleplerle ortaya çıkarak ‘bu talepler etrafında, Türkiye’den Avrupa’ya, Şahkulu’ndan Karacaahmet Dergâhı’na, Kızılırmak’tan Kars’a kadar bütün yöre derneklerini, kısaca bütün Alevi Bektaşi kuruluşlarını birliğe davet ediyoruz’ demesi kaçınılmaz olarak Alevi hareketinin birliğini ve sesini güçlendirecek. Çünkü ABF’nin en temel talep olarak öne çıkardığı 4 ana talep, bugün sokaktaki her Alevinin ortak talebine dönüştü:
Cemevlerinin ibadet merkezi olarak tanınması, zorunlu din derslerinin kaldırılması, Madımak Oteli’nin müze yapılması ve Alevilerden de toplanan vergilerle ‘Sünni bir imparatorluğa’ dönüşen Diyanet’in kaldırılması sokağın ortak talebi oldu. Yürüyüşle özgüvenini büyüten Alevi hareketinin bırakınız başka talepleri, yalnızca bu talepler etrafında sesini yükseltmesi bile, onun etrafında laik ve demokratik yeni bir değişim dinamiğini de kaçınılmaz olarak yaratacak, yerel seçimlere de damgasını vuracaktır.
NECDET SARAÇ
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy68295 = 'necdetsarac' + '@';
addy68295 = addy68295 + 'birgun' + '.' + 'net';
var addy_text68295 = 'necdetsarac' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';
( '' );
68295 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
BİRGÜN - 22 Kasım 2008