Kadınsız Alevilik

Kadınsız AlevilikŞehriban ŞAHİN KAYA* / RadikalAlevi kadınının daha özgür olduğu savı sadece bir klişeden mi ibaret? Tamamen erkeklerden oluşan...

Kadınsız Alevilik

Şehriban ŞAHİN KAYA* / Radikal

Alevi kadınının daha özgür olduğu savı sadece bir klişeden mi ibaret? Tamamen erkeklerden oluşan Alevi çalıştayları, Aleviliğin daha uzun bir süre kadın deneyiminden yoksun kalacağının işareti

1980’lerin sonlarından itibaren, Aleviliğin birdenbire ve güçlü bir şekilde dernekleri, kitapları, dergileri, televizyon programları, festivalleri ve radyo kanallarıyla kamusal alana çıkışı, gizli-sözlü olarak aktarılan bir geleneğin yazılı ve kamusal hale gelme sürecini başlattı. Kamusal alana çıkış, bir toplumsal bellek inşasını ve geçmişin yeniden yapılanmasını ifade eder. Bu süreçte Alevi kadının nerede durduğunu sorgulamak gerek. Alevilik kamusal sahaya çıkarken ve kendini yeniden inşa ederken, Alevi kadın bu sürece dahil olamıyor. Böylesine kritik bir tarihsel dönüşüm sürecinde sosyal aktör olarak kendisine yer bulamayan Alevi kadını, diğer taraftan da Aleviliğin kamusal söylemlerinin merkezi argümanlarından birini oluşturuyor. Aleviler kamusal sahada kendilerine ilişkin ifadelerde, “bizim kadınımız daha özgürdür”, “bizde kadın önce gelir” gibi söylemler üreterek, Alevi kadınını Sünni kadının karşısında daha özgür olarak konumlandırıyor. Bu klişeleşmiş Alevi kadınının “daha özgür” olduğu yaklaşımının sorgulanması gerek. Şu soruyu sormak ve yanıt aramak gerekiyor: Gerçekten Alevi kadın daha mı özgür? Yoksa bu sadece söylemden mi ibaret?

Alevi kadını daha özgürdür diyerek Aleviliği tartışan ve yeniden inşa eden aktörler erkekler olduğu için, ortada irdelenmesi gereken bir durum var. Alevi açılımı kapsamında gerçekleştirilen çalıştayların erkek egemen çalıştaylar oluşu da dikkat çekici. Alevi açılımında, görüşleri alınan Alevi liderlerin, Alevi dernek yöneticilerinin ve Alevi yazarların hepsi erkek. Ancak, Aleviler kendilerini tanımlarken “bizim kadınımız daha özgürdür” klişesinden vazgeçmiyor. İktidar partisinin Alevilik açılımı çerçevesinde organize edilen çalıştaylar, üzerinde durduğumuz sorunu anlamamız açısından önem taşıyor. Çalıştayların hiçbirinde Alevi kadının tarihini ve kimliğini tartışan ve temsil eden tek bir Alevi kadın aktörün bulunmayışı sorunun vahametini gözler önüne seriyor. Bu erkek egemen çalıştaylar, Aleviliğin kamusal sahada devlet ile birlikte tartışılarak ve farklı aktörlerle diyalog kurularak yeniden inşa edilişinin araçları olmaktan öteye geçmiyor.

Anahtar kavram: Tarih

Devlet ile kadın arasındaki ilişki genel olarak son derece ataerkil bir ilişkidir ve bu ilişki Aleviler ile devlet arasındaki ilişkide de somut olarak ortada. Aslında yüzyıllardır yok sayılan Aleviliğin kamusal sahada değişik aktörlerle ve devletle tartışılarak yeniden inşası, son derece önemli bir tarihsel dönüşüm süreci. Ancak, bu süreçte Alevi kadınına henüz yer açılmadı.

Alevi kadını her ne kadar kamusal Alevilik söylemlerinin en temel taşını oluştursa da toplumsal değişim ve dönüşüm sürecinde sosyal aktör olarak tarihin yapılmasında kendine yer bulamıyor. Aleviliğin kamusal sahada yeniden inşa edilme sürecinde Aleviliğe ilişkin hangi bilgilerin yazıya aktarılacağına karar verenler, Alevi aydınlarıdır, ki bunların hemen hepsi erkektir. Aslında buradaki anahtar kavram, tarih yazımıdır. Tarih yazımı her zaman bir iktidar edimi anlamına gelir, çünkü hangi olayların kayda geçirileceğine, neyin anımsanıp neyin unutulacağına karar vermeyi içerir. Karar veren kuşkusuz güç ilişkileri bağlamında düşünüldüğünde iktidara sahip olandır. Tarihsel bilgiyi kayda geçirenler yüzyıllar boyunca erkekler olduğundan kayda geçirilen tarih, kadını görünmez kılıyor. Alevi kadınının durumu da ancak bu ışık altında irdelenebilir.

Örtülü kadının karşısında

Aleviliği yeniden inşa eden erkek aktörler ise Alevilikte kadının konumunun tarihsel olarak erkekle eşit bir konum olduğu iddiasında bulunuyorlar. Hatta bir adım ileri giderek Alevi kadınların örtülü Sünni kadınlardan daha özgür olduğunu söylüyorlar. Bu noktada örtülü Sünni kadının karşısına daha özgür olarak yerleştirilen Alevi kadın aslında karşıtından daha geridedir. Alevi kadının karşıtı olarak düşünülen örtülü kadın kendini kamusal sahada son derece çarpıcı bir şekilde görünür kılıyor ve birçok farklı platformda ifade ediyor. Örtülü kadın köşe yazarları merkez medyada kendilerine yer buluyor ve kendileri adına bu köşelerden her gün yazma ve televizyon programlarında konuşma fırsatı yakalıyorlar. Son on yıldır örtülü kadına dair yayınlanan akademik çalışmaların sayısı da inanılmaz bir boyuta ulaştı. Oysa Alevi kadınının kendisi adına konuşan Alevi kadın entelektüelinin kamusal sahaya adım atmadığı aşikar. Alevi kadın üzerine akademik çalışmalar, örtülü kadın üzerine yapılanlarla kıyaslandığında son derece sınırlı sayıda. Aleviliğin kamusal sahaya çıkışında ve Alevi sözlü geleneğinin yazıya aktarılmasında Alevi kadın neredeyse tamamen sürecin dışında bırakıldı.

Cinsiyetçi yapılanma

Ataerkil toplum düzeni elbette toplumsal belleğin oluşumunda ve tarih yazımında erkeği belirleyici kıldı ve kılmaya devam ediyor. Üyelerinin neredeyse tamamı erkeklerden oluşan Alevi çalıştayları, Aleviliğin daha uzun bir süre kadın deneyiminden yoksun kalacağının işaretidir. Irigaray’ın toplumsal örgütlenme, politikanın, dinin ve simgesel mübadelenin yönetimi, kısacası ciddi tinsel ne varsa erkeklerin egemenliği altında kalmaya devam etmektedir şeklindeki tespiti, Aleviliğin kamusal sahada kadınsız inşasında kendini bir kez daha doğruluyor. Geleneksel Alevilikte var olan cinsiyetçi yapılanma, Aleviliğin kamusal sahada, modernitenin tüm araçları kullanılarak yeniden inşa edilme sürecinde değişime uğramadan kaldı. Tarih yazımında ve toplumsal belleğin oluşumunda kimin söz sahibi olduğu Alevi kadınının toplumsal pozisyonu açısından irdelenmesi gereken bir sorun. Sonuç olarak, Alevilik sözlü-gizli gelenekten kamusal-yazılı bir dine dönüşüyor ve bu önemli bir tarihsel dönüşüme işaret ediyor. Ancak, bütün aksi iddialara rağmen bu kamusal-yazılı Alevilik, tıpkı geleneksel formunda olduğu gibi kadınsızdır, yani Alevi kadınların tarihi ve kimliği bu dönüşüm sürecinde henüz görünürlük kazanmadı.

*Yrd. Doç. Dr., Dumlupınar Üni.

Radikal - 27 Mart 2011

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku