Ece Temelkuran
Tüm sayfayı kaplayan fotoğrafı dergiden kestim ve masanın üzerinde duvara dayadım. Bu, sık yaptığım bir şey değildir ama yine de başlangıçta niye yaptığımı pek de düşünmedim. Fotoğrafta yakın çekim bağıran kadın yüzleri vardı.
Mavi başörtülü gencecik bir kadın, yanında beyaz ve siyah başörtülü arkadaşlarıyla bağırıyordu. Yüzleri yüzünden o fotoğrafın bende kalmasını istedim ama doğrusu yüzlerine de öyle öyle uzun bakmadım. Bakamadım.
Tecavüz
Afganistan’ın Kâbil şehrinde, birkaç gün önce kadınlar bir gösteri yaptılar. 200 kadar kadındılar. ‘Onurlu bir hukuk istiyoruz’ diye bağırıyorlardı. Etraflarını saran 500 kişilik kadar erkek grubu da onlara “Fahişeler! Müslümansanız evinize gidin” diye bağırıyor ve sonra taşlıyorlardı. Benim genç kadınlarım ise fotoğrafta kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış insanların o darmadağın yüzüyle bağırıyordu:
“Evlilik içi tecavüze hayır!”
Fotoğrafta bir şey vardı, gidip gelip gözüm ona takılıyordu. Bağıran, yüzü gözü dağılarak onuru için bağıran genç kadın, bollaşmış kazağının kolunu parmağının ucuyla tutuyordu.
Kolunu havaya kaldırıp yumruğunu havada sallarken kazağının kolu sıyrılıp da kolu görünmesin diye.
Gidip gelip onun parmaklarına takıldım. O parmakların ucundaki endişeye, korkuya, kadın etinin düşmanı, iç sıkıştıran o ezbere.
Müslüman tecavüz etmez
Yasa Şiileri ilgilendiriyordu ve Şii din adamlarının desteğiyle yaratılmıştı. Yasa diyordu ki kadın kocasıyla yatacak! O kadar!
Yatmazsa cezası var! Afganistan lideri Karzai, yaklaşan seçimlerde aşırı dinci Şii grupların siyasi desteğini alabilmek için yasayı destekledi. Tabii ki yasanın destekçileri arasında aşırı dinci eğitim tarafından imal edilmiş kadın düşmanı kadınlar da vardı. Onlar da bizim bağıran kızların tam karşısında bir gösteri yaptılar ve dedikleri şuydu:
“Bu yasa kadınla erkeğin arasındaki bağlılığın güvencesidir. Tecavüz denen şey Batı’da olur! Müslümanlar tecavüz etmez!”
Direniş
Bizim kızların gösterisi Herald Tribune’dan Le Monde’a kadar bütün dünya gazetelerinin birinci sayfasındaydı ama kendi ülkelerinde onların destekçisi iki yüz kişiyi geçmiyordu.
Muhtemelen bu gösteri yüzünden başlarına gelmeyen kalmayacaktı ve muhtemelen ölüm tehditleri bile aldılar. Ama yine de oradaydılar.
Afganistan’dasınız. Bir tarafınız Taliban, bir tarafınız bu yasalar, bu adamlar, bu kadınlar... Yapayalnızsınız. Kolunuzu kaldırınca el bilekleriniz görünmesin diye kazağınızın kolunu parmağınızla tutuyorsunuz bir yandan, bir yandan insanlık onuru için bağırıyorsunuz. Etrafınız pis pis heriflerle sarılmış. Birbirinize sokulmuş bağırmaya çalışıyorsunuz.
Epi topu bir avuçsunuz. Dünyaya karşı bir avuçsunuz ve ağzınızdaki iki slogandan başka bir şeyiniz yok.
Ne acayip şey insan. Allahım, kadınlar ne korkunç! Direnmek ne tuhaf bir içgüdü.
Şimdi masamın üzerinde tam sayfa üç genç kadının yüzü. Ağızları tam açık, bağırıyorlar. Örtüleri kaymasın diye bir elleriyle örtülerini tutuyorlar, bir elleriyle gökyüzünü yumrukluyorlar. Korkmuşlar ve yine de kaçmıyorlar.
Birbirlerine dayanmış bütün o erkek duvarını omuzluyorlar. Allahım, kadınlar ne korkunç! Masamın üzerinde insanın ne olduğunu hatırlatmak üzere bir haftadır bana bakıyorlar.
Ece Temelkuran
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy47227 = 'okur' + '@';
addy47227 = addy47227 + 'ecetemelkuran' + '.' + 'com';
var addy_text47227 = 'okur' + '@' + 'ecetemelkuran' + '.' + 'com';
( '' );
47227 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
MİLLİYET - 22 Nisan 2009