Fehmi SALIK
“Küllü cedidin lezizen.”
(Her yenilik lezzetli olur.)
-Arap atasözü-
Umarım ve canıgönülden isterim Kılıçdaroğlu için bu ‘yenilik lezzeti’, zaman içinde tadından kayıp vermez ve de sürekli olur.
Ben bu yazımda Kılıçdaroğlu’na yönelik edepsizce bir saldırıya değinmek istiyorum; çünkü 50 yıl önce aynı saldırıdan ben de nasibimi almıştım.
Yeri geldi mi bağlasalar duramam. Hırçın bir rüzgâr gibi eser, bilenmiş bir bıçak gibi keserim. Kırmızıya çalmaktansa, kıpkızıl olmayı daha çok yeğlerim. Bu sivriliğim, dikliğim, sertliğimdir ki mesleğimin en verimli çağında devlet kapısından tez uğurlandım. Umurumda değil. Yazdıklarımdan, yaptıklarımdan, yaşadıklarımdan en küçük bir pişmanlık bile duymuyorum. Hatta geçmişimdeki sergilediğim duruşumla övünüyorum bile. Amaçladığımız bu uğurda işkence görenlerin, canlarını verenlerin yanında benim gibilerinin çektiklerinin sözü mü olur?
Sevincim şu: Düşüncemden, inancımdan hiç ödün vermedim. En zor koşullarda bile kökenimi hiç gizlemedim; yadsımadım. Ama ‘şovenist bir hırka’yı da eğnime giyinmedim hiçbir zaman. Bir bugün değil, yıllar önce “Halkların Kardeşliği”ni savundum. Dil, din, renk, ırk ayrımı hiç gözetmedim. Bir bahçıvanın bahçesinde yetiştirdiği türlü çiçekler gibi bir tuttum öğrencilerimi. Ben ayrım yapmadım ama yapanları çok gördüm. Tam elli yıl önce (Lalo’da anlattım.) üstelik adı okumuşa çıkanlarca “Kızılbaşlığım” yayıldı yöreye. Ama vız geldi tırıs gitti. Bu ilkel/ bağnaz düşünce, görüyorum ki bugün de değişmemiş; bizden önce var olduğu gibi, bizimle de oldu; bizden sonra da olacak gibi görünüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu, statükoyu parçaladı; kabuğu çatlattı. Onun başarılı olması, halkların istemlerine yanıt vermesiyle ölçülecektir. CHP’de bir ‘değişim’in, bir ‘gelişim’in olması bekleniyor. Böylesi bir durumun, ülke yararına olacağı bir ‘gerçeklik’tir; bunu zaman gösterecektir. Uygulamaları gördükçe görüşümüzü belirteceğiz kuşkusuz.
Yukarıda değindiğim gibi ben burada bir üzüntümü dile getirmek istiyorum:
Kemal Kılıçdaroğlu için kimileri ‘Karaoğlan’ (Ecevit) benzetmesinde bulundu; kimileri de onu ‘Gandi’ye benzetti. Ama bir “kara güç”, bir “bağnaz güç” var ki Sayın Kılıçdaroğlu’nu bel altından vurmaya çalışıyor; onu ‘akla yakın’ bir eleştiriyle değil de, onun mahrem yerini eline alıyor; ‘sünnet’inden söz ediyor; geldiği kökene dil uzatıyor. Bu durum karşısında, “Ulan senin gibilerin sünnetini…” diyesi geliyor insanın. Dedim ya ben, sözünü esirgemeyenlerden biriyim.
Can Dündar, Kılıçdaroğlu’na bu ‘sünnet işi’ni sorduğunda o ‘sakin güç’, Ahmet Hakan’ın bir yazısını anımsatıp geçti. Ama ben o yazıdan yaptığım kısa bir alıntıyı, buraya koymayı bir görev olarak kabul ediyorum; bu alıntının, o edepsizlere verilen en güzel yanıt olduğuna inanıyorum.
İşte o alıntı:
“…Kemal Kılıçdaroğlu için adamın biri ‘sünnetsiz’ demiş. Pornografik neşriyat yapan ‘Habervaktim’ denilen, ‘iğrençlikte sınır tanımayan’ site de, bunu haber yapmış.
‘Sünnetsiz’ suçlamasını duyunca…
Siyasi anı kitaplarında yer alan çok matrak bir öyküyü anımsadım.
Olay şu:
50’li yıllarda CHP Genel Sekreterliği görevini yürüten Kasım Gülek için muhalifleri ‘sünnetsiz’ iddiasını ortaya atmışlar.
Kasım Gülek, bu iddiaya öyle bir yanıt vermiş ki, iddiayı ortaya atanlar, kaçacak delik aramış. Ne mi demiş Kasım Gülek?
Şunu:
‘Bunu söyleyenlerin karıları ne kadar da dedikoducuymuş böyle?’…”
Günümüzde ‘belden aşağıyla oynamak isteyenler’ çoğaldı.
30 genç insan, 540 metre yerin altında ekmek uğruna dünyasını değiştirirken, bu ölümleri “kadere bağlayan” bir başbakan yönetiyor bizi.
Yıllar önce, yine böyle bir grizu patlaması sonucu Zonguldak’ta, bir grup işçi arasında evladını yitiren bir ananın yaktığı bir ağıtla yazımı sonlandırmak istiyorum; umarım bu ağıt, ‘kaderciler’in ve ‘sünnetçiler’in kulaklarına birer küpe olur:
“Kara kömür, kara kömür
En karadan kara kömür
Kara ettin baş bağımı
Gömüleydin kara kömür…”
Fehmi SALIK
Alevihaber.com - 24 Mayıs 2010