İzzettin Doğan ve Alevilik

İzzettin Doğan ve AlevilikSüleyman ZAMANSon günlerde İzzettin Doğan ismi çokça tartışılır oldu. Bunun nedeni de İzzettin Doğan’ın...

İzzettin Doğan ve Alevilik

Süleyman ZAMAN

Son günlerde İzzettin Doğan ismi çokça tartışılır oldu. Bunun nedeni de İzzettin Doğan’ın son "Alevilik Mitingi"ne yüklediği anlamdır. İzzettin Doğan, bu mitinge sakat bakışıyla AKP ve Aleviliği Şiilikle özdeş görenlerin safında yer almıştır.

Peki, o mitingde yanlış olan neydi?

İzzettin Doğan; Alevi köylerine cami yapılmasına taraf mı?

Alevi dedelerine maaş bağlanmasını istiyor mu?

Cem Evlerine “yasal statü” verilmesine karşı mı?

Alevi çocuklarına “Din Dersi” verilmesine ne diyor?

AKP’nin Alevi açılımı adı altında; Aleviliği yalnızca “Ehlibeyt” düzeyinde gören bir anlayışı evetliyor mu?

Bu soruları çoğaltmak olasıdır.

İzzettin Doğan’ı rahatsız eden nedir? Aleviliğin özü olan “Eşitlikçi-Paylaşımcı" duruşu mu?

Eğer buysa İzzettin Doğan, Aleviliği bilmiyor. Ya da biliyor ama bildiğini doğru yansıtmıyor.

Şimdi Aleviliği kim çarpıtıyor bir bakalım!...

Asıl Aleviliği çarpıtan ve onu bilmeyen İzzettin Doğan'ın kendisidir. Aleviliği illa da "Sünnileştirip" onu özünden koparmak için yıllarca mücadele içinde olan Doğan, yine kendisine düşen misyonu yerine getirmeyi sürdürüyor.

Viyana’da yaptığı konuşmayla “Aleviliği, İslam’ın Özü”dür diyerek, Aleviliğin asıl özünü yok saymıştır.

Sormak gerekir, Alevilikte uygulanan hangi ritüel (ibadet, ayin) bugün "Sünnilikte veya İslam'ın uygulandığı her hangi ülkede" uygulanmaktadır. Önce İzzettin Doğan buna yanıt versin.

Bağlama çalarak ibadet eden bir “İslam Ülkesi” gördünüz mü? Kadınla erkeğin yan yana ibadet ettiği hangi İslam ülkesinde veya İslam inancında vardır. Bugün ülkemizde bile “Kadının elini sıkmayanlar var”. Oysa Alevilikte kadın, erkeğiyle birlikte yaşamın her alanında yer alıyor.

Bugün veya dün; Hac'ca giden, Ramazan Orucu Tutan, Namaz Kılan, ...vs. kaç Alevi gördünüz. Hangi Alevi bilgesinde bu ilkeleri yerine getirmiş birisi var?..

Tarihsel anlamda da günümüzde de yapılacak olan kısa bir araştırma durumunda İzzettin Doğan'ın söylemlerinin ne kadar boş ve yanlış olduğu hemen görülecektir.

Alevilik, Doğa- Tanrıcılığa yakın bir inanç biçimidir. Tanrı’yı doğanın dışında görmez. Aleviliğe göre tüm doğa Tanrı’yı yansıtır. İnsan Tanrının görünüşe çıkmış sureti olarak görür. Bunu Alevi bilgelerinden öğreniyoruz.

Alevilik, biçimsellikten uzak, öze değer veren ve kendi özüyle, doğanın ve Tanrı’nın özünü birleştiren kendine özgü bir inançtır.

Alevilik, bilgelerin hipotezlerinden ve öğretilerinden oluşmuştur.

Alevilik, doğanın yaratılmadığını, tam tersine Tanrı’nın özünden fışkırarak açığa çıktığını savunur. Buna “sudur” denir.

Alevilik, bütün varlığı insanın bedeninde ve Tanrı’yı insanın özünde görür.

Alevilik, öbür dünya kavramına ve Ahrete inanmaz. İyilik- Kötülük, Güzellik-çirkinlik… vs gibi karşıt değerlerin bu dünyada yaşanıldığını ama bunların bir tasarım halinde söylenceye taşındığını savunur.

Alevilik, Tanrıya korkuyla değil, “sevgi”yle ulaşılacağını söyler.

Alevilik, sezgisel aklın önemini vurgular ve insanın farklılığını veya diğer varlıklardan üstünlüğünü bu yetiye bağlar.

Alevilik, simgeler ve imgelerle konuşur.

Alevilik, her zaman Laik bir dünya görüşünü savunmuştur.

Alevilik, geriye dönüş kültünü bir tasarım halinde bugüne taşıyarak, (Asya, Orta Asya, Yunan ve Hint ve Anadolu’da yaşamış olan ve en son da Ortadoğu kökenli Semitik Dinlerin (Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam) …vs. ağırlıklı inanç ve kültürel öğelerini içinde barındıran bir Senkretik (Birleştirici) inançtır. Tarihsel anlamda da bunun böyle olduğu kaynaklar göstermektedir. 

Tarihin ortak belleği ve şaşmaz aklı bize Aleviliğin toplum katmanları tarafından nasıl algılandığını da göstermektedir.

Bundan dolayı da Aleviler her zaman baskı gördüler, büyük acılar çektiler.

Aleviliğin böyle algılanması insanların bilinç-altına yerleşti ve bugün bile Alevilik Algısı en demokratik insanların beyinlerinde bile zaman, zaman ortaya konulmaktadır.

Viyana’da İzzettin Doğan şöyle demiş “Aleviliğin İslam dışı olduğunu savunanlara karşı Aleviliğin kaynağının Kur'ân'dan geldiğini vurgulayan Cem Vakfı Başkanı, "Üç tane aklı evvel çıkıp 'Alevilik İslam dışıdır´ diyor. Haddine mi? Hangi bilgi birikimiyle, hangi bilgi dağarcığına güvenerek diyor. Hz. Ali'yi nereye koyacaksınız? On iki imamları nereye koyacaksınız?" diyerek sert tepki gösterdi. Doğan, Alevilik ve İslam ile ilgili sözlerinin devamında, "Yani herkes bin 400 yıldır yalan söylüyor. İki tane sivri zekâlı insan çıkıyor. Hacı Bektaş Veliyi de kalkan yapıyor ve efendim Alevilik İslam dışıdır diyor. Alevileri bu kadar mı çocuk zannediyorlar, bu kadar mı sahipsiz zannediyorlar. Böyle şey olmaz"

Ben soruyorum o zaman İzzettin Doğan, hangi bilgi birikimiyle, bu sözleri söylüyor. On iki İmamları, Ehli-Beyti ve Hz. Ali’yi inkâr eden yok. Peki, Alevilikte ki bu kavramlar hangi inanç ve felsefi anlamları yüklendiğini İzzettin Doğan bilmiyor mu? Alevilikte ki Hz. Ali algısı’nın gerçek Hz. Ali’yle bir ilgisi var mı?

İzzettin Doğan, Alevileri özünden koparmak ve kendine özgü bir Alevilik (Tutucu ve tüm geçmişinden koparılmış, Hurafenin ve Kulluğun, Müritliğin öne geçirildiği (Ki İzzettin Doğan’ın bu anlamda da birçok taraftarı var) yaratmak istiyor. Bu da İnanç ağırlıklı bir Alevilik olmaktan öteye geçmez.

Böyle bir Alevilik tasarımı toplum olarak bizi, Şeriat Devletine ve Amerika’nın “Ilımlı İslam” toplum modeline taşır.

İran yöneticilerinin Aleviler için geçmişte söyledikleri “Siz onları Sünnileştiremiyorsanız, bırakınız biz Şiileştirelim”  düşüncesi, isteği, ne yazık ki bugün İzzettin Doğan tarafından Aleviler üzerinde oynanmaktadır.

Daha yakın süreçlerde, yakılan onca insanlar ne adına yakıldı. İzzettin Doğan Alevileri İslam’ın Özü olarak göstermeyi sürdürse de bunun gerçek olmadığını kendisi de bilmektedir. Alevilik ne İslam’ın özüdür ne de İslam’ın dışındadır. Alevilik, İslam’dan da bir takım değerleri kendisine katmış kendisine özgü bir inanç ve belki de “felsefi” bir dindir”.

Böyle olduğu içinde, Ortodoks inançla hiç bağdaşmamış ve Ortodoks inanç Aleviliği her zaman yok saymıştır.

Bundan dolayıdır ki, Alevi olduğu için, öldürülen, yakılan, yok sayılan, horlanan insanlar olmuşlardır. Bunları sanırım İzzettin Doğan görmüyor.

Oysa Sünnilik Aleviliği “İslam” olarak görmüyor. Görseydi yüzyıllardır bunca insanlar öldürülür müydü? Peki, bu “algı” (Alevileri İslam görmeme anlayışı veya algısı) neyin çağrışımıdır?

Alevilikte, "Bâtıniliği, tasavvufu, simgesel ve imgesel tasarımları, bağlamayı, müziği, kadınla- erkeğin eşitliğini, Tanrı-Doğa-İnsan birlikteliğini, Tenasüh ve Hulul inancını, semah'ta ki "evrensel temayı" Sudur öğretisini," görmeyip, onun yalnızca "Ehli-Beyt" yanını öne çıkararak Aleviliği açıklamaya çalışmak, onu yok saymak veya Aleviliğin tarihsel gerçekliğini inkâra kalkmaktır,

İzzettin Doğan, Aleviliğe sakat bakıyor.

Fetullah Gülen’in dostu olan birisinden, bilimsel ve gerçekçi bir yaklaşım beklemek zaten eşyanın doğasına da aykırıdır.

Şu aşamada bir Alevi Şeriatı yaratılmak isteniyor. Bunun öncüsü de ne yazık ki İzzettin Doğan’dır.

İzzettin Doğan’ın bir de “sol” karşıtlığı vardır ki; onu düşmanlık derecesine çıkarıyor. Oysa Alevi ozanlarının ve bilgelerinin hemen hepsi “sol” dünya görüşünü savunmuşlardır. İnanamazsanız, Yunus Emre’ye, Pir Sultan’a, Hacı Bektaş Veli’ye, İbreti’ye, Kazak Abdal’a, Hallac-ı Mansur’a, Nesimi’ye, Mahzuni’ye, İbreti’ye, Kaygusuz Abdal’a, …vb. bakın. 

Ama unutulmamalı ki, “güneş balçıkla sıvanmaz”.

Gerçek bu…..

Süleyman Zaman
Alevihaber.com - 12 Aralık 2008

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku