İzzettin Doğan ın içine girdiği ilişkilere ve ortaya çıktığı döneme baktığımızda yumuşak karın' olmanın ötesinde
İzzetin Doğan için Aleviler içerisindeki 'Truva atı' tanımlaması daha uygun düşmektedir.
Zira Doğan'ın Alevilik içerisinde oynadığı rol, tam anlamıyla buna denk düşmektedir.
12 Eylül askeri darbe sürecinde, darbeciler tarafından kurulan Milliyetçi Demokrasi Partisi'ni (MDP) destekleyen İzzetin Doğan, bu tutumu ile gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştı. Bugün ise, kurduğu 'Cem Vakfı' toplantılarına MHP lideri Devlet Bahçeli'yi davet ederek zihniyetinin değişmediğini göstermektedir.
Bir gazeteye verdiği röportajda ise 'MHP'yi dışlamadığını' ifade eden sözler söyleyebilmektedir. Doğan ın sağ siyasetle olan ilişkisi sadece bu kadarla sınırlı değildir. Çevresindeki danışmanlarından ülkücü katil Musa Serdar Çelebi'ye kadar uzanan bir ilişki içerisindedir.
Yaptığı bir röportajda Alevilerin geçmişte DP'yi desteklediği gibi bugünde sağ siyaseti destekleyebileceğini söylemesi,İzzettin Hoca'nın iflah olmaz bir milliyetçi ve sağcı olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlamaktadır. Gerçi kendisi hiçbir kaygı duymadan bu tür ilişkiler içine girmektedir. Ayrıca Alevilik geleneğinde 'düşkünlük' sayılabilecek bu ilişkileri övünerek yapmaktadır.
İzzettin Doğan'ın bu sağ siyaset anlayışı 'Truva atı' tanımını yapmamızı sağlayan sebeplerden sadece biridir. Sistem, Aleviliğin felsefi, kültürel ve inançsal yapısından kaynaklı olarak eşitlikçi, demokratik, barışçıl ve sol siyasete yakın olduğunu iyi biliyor. Bundan kaynaklı olarak Alevilerin demokrasi ve özgürlük mücadelelerinde önemli bir rol oynadığı tespitinden yola çıkarak, ona göre tedbir almaktadır. Sistemin aldığı bu tedbir nedir?
Sorusunun cevabında hemen İzzetin Doğan ve benzerlerini görmek gerekir.
[caption id="attachment_30201" align="aligncenter" width="612"]
Sistem Alevileri, demokrasi ve özgürlük mücadelesinden koparmak, en azından pasif konumda tutmak istemektedir. Sistem bu hedefine, dışarıdan sağ siyasetçilerle ulaşmasının mümkün olmadığını iyi bilmektedir.
Alevileri, yine Alevilerin içinden yerleştirdiği sağcı milliyetçiler aracılığı ile pasifize etmeye çalışmaktadır. İzzettin Doğan ve benzerleri bu rolü oynamaktadırlar. Bu düşkünler, Aleviliğin genel çıkarları iddiası ile Alevilerin siyasal bilincini çarpıtmaya, muğlaklaştırmaya ve eli kanlı faşist partileri meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar.
Hoca'nın iddiasına göre, 'bir siyasi anlayışın ne savunduğu önemli değil' önemli olan 'Alevilerin çıkarıdır.' Bu yaklaşım aslında Hoca'nın asıl maksadını gizlemek için kullandığı bir kılıftır. Alevilerin 'genel çıkarı' denerek MHP, AKP, yeri geldiğinde CHP, hatta Erbakancılar dahi desteklenebilinir konuma gelmektedir. Tüm bu muğlaklık içerisinde, Hoca ve ekibi dışında hiç kimse bu ilişkilerden Alevilerin ne çıkarı olduğunu anlayabilmiş değildir.
Bunu anlamak sadece Hoca ve ekibine nasip olan bir şey olsa gerek. Alevilere ne katkı sunduğu anlaşılmasa da İzzettin Doğan ve ekibine güçlü olanaklar sunduğu kesindir.
Televizyonu, radyosu hızla artan ekonomik gücü ile İzzettin Doğan'ın bu ilişkilerden nasıl faydalandığı ortadadır.
Simdiyse yeni bir piroje gülen cemati ve yanina Cem evi.
Birde buna kutsal devlet hizmetini eklediniz mi, değmeyin Hoca'nın keyfine. Alevileri sağcılaştırmanın, Aleviliğe nasıl büyük bir katkı sunduğunu anlamak kolaylaşmaktadır.
Herkes bilmelidir ki Cem evleri bizim ibadethanemizdir ve ibadethane olarak sayılması için yanında ne camiye ihtiyacı vardır, ne başka bir mescide.
Bu projesiyle ortaya konan şey, açıkça bir ibadethane olarak cemevlerinin meşruiyetini ve bu meşruiyetten doğan haklı talepleri ortadan kaldırma ve Alevi itikatlarını inkar ve Sünnileşmiş bir Aleviliği, Alevi topluluklara dayatma projesidir.
Aleviliği soysuzlaştırıp Sünnileştirerek hak sahibi kılmaya çalışmak demek, Aleviler Sünnileştikçe, Aleviliğin değil, Fethullahçı bir Sünniliğin haklarının daha da genişletilmesi demektir.