İki hafta önce Milliyet'te Taha Akyol ortaya çıkardı, sonra da konunun üzerinde gerek gazetedeki köşesinde gerekse CNN Türk'teki çeşitli programlarla durdu. Konu, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin tasarladığı bir 'Alevi açılımı' idi.
Taha Akyol'un AKP'nin Alevi kökenli milletvekili tarihçi-yazar Reha Çamuroğlu'ndan aldığı bilgilere göre 'açılım'ın temelinde Alevilerin ibadethanesi olan Cem Evleri'nin resmen 'ibadethane' olarak tanınması yatıyor. Tabii ayrıca okullardaki ders kitaplarında Alevi inancına daha fazla ve adilane yer verilmesi gibi başka unsurlar da var.
En baştan şunu söylememe izin verin: Bunlar henüz birer vaat ve henüz AKP ileri gelenleri ya da hükümet yetkilileri tarafından doğrulanmadı (yalanlanmadı da) ama eğer yerine getirilirse ülkemiz iç barışı açısından ve ülkemizdeki din ve vicdan özgürlüğü sorunları bakımından çok önemli ve 'ileri' adımlar olacak.
Ancak öte yandan, Türkiye'deki bütün demokratikleşme adımları, ifade özgürlüğü yönünde atılan adımlar, kültürel haklar konusunda atılan adımlar gibi Aleviler konusunda atılacağı vaat edilen adımların da bence biraz 'utandırıcı' tarafları da var.
Hayır, 'utandırıcı' ağır bir ifade değil, çünkü aslında diyelim Cem Evleri ibadethane statüsüne geçtiğinde, ekstra bir iyilik, bir ayrıcalık yapılmıyor. Yapılan, zaten yüzyıllar önce yapılması gereken bir şey. İşte bu gecikmişlikten ötürü 'utandırıcı' sözünü kullanıyorum.
Kaldı ki, Cem Evi'nin ibadethane sayılmasının Alevi cemaatleri açısından pratik sonucu, buraların elektrik ve su paralarının bedava olmasından başka bir şey de değil.
Sanmayın ki, gelmiş geçmiş iktidarlar içinde en Sünnisi olduğu sürekli söylenen AKP iktidarının bu adımları atmasının kendi ana kitlesi açısından içerdiği anlamı küçümsüyorum. Elbette, kendisi Sünni olan ve herkesi de Sünni yapmaya çalışan geleneksel iktidarlar zincirinin son halkası olan AKP açısından Alevilerin cami dışında da ibadethaneleri olduğunu kabul etmek kolay değil.
Daha kısa süre önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yine Taha Akyol'un Eğrisi Doğrusu programında isteyenin 'kültür merkezi' olarak
Cem Evi açabileceğini ama ibadet yerinin cami olduğunu söylemiş, ben de ona tepki göstermiştim.
***
Cem Evleri'nin camiler gibi ibadethane sayılması bazı pratik güçlükleri de beraberinde getiriyor ve aslında sorunu başka bir aşamaya taşıma potansiyelini barındırıyor.
Peki Cem Evi'nin 'dede'sinin maaşını kim verecektir? Her isteyen bir Cem Evi açabilecek ve orada cemaatine ibadet yaptırabilecek midir?
İlk akla gelen, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın imam ve müezzinlerin yanı sıra 'dede' de istihdam etmesi, açılacak Cem Evleri'ne Diyanet'in 'dede' ataması, onun atama yapmadığı Cem Evleri'nin 'kaçak cami' gibi 'kaçak Cem Evi' muamelesi görmesi.
Bu çözüme Alevi toplumu pek taraftar gözükmüyor. En azından Alevileri temsil iddiasındaki sivil toplum örgütleri bunu istemiyor.
Öteki türlü, yani cemaatlerin kendi Cem Evleri'ni kurup içindeki 'dede'nin de maaşını ödemesi ise, aynen Antalya ve civarında oluşmaya başlayan Alman, Hollandalı ve Ruslardan kurulu yeni Hıristiyan cemaatlerin kilise açmalarında karşılaştıkları sorunları yaratacak, Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması ile ilgili 'devrim kanunu'na takılacaktır.
Yani, 'açılım' belki kendi başına şık duran bir kelime ama bunun da enine boyuna düşünülmüş, kimsenin karşı çıkmayacağı türden sorunları çözülmüş olarak gündeme gelmesinde fayda var.
Aleviler ayrıcalık değil, inançlarının gereğinin yerine getirilmesini, her şeyden önce saygı görmeyi istiyorlar.
İsmet Berkan
03/12/2007 - RADİKAL